bölüm 9

197 60 9
                                    

Kalbim dehşetle çarparken ne yapıcağımı bir türlü kestiremiyorum Gizem'i iyi tanıyordum ben o ne yapıp eder bir şekilde kaybolur sonra da bana konum atıp "kızım al beni burdan" derdi ama şimdi durum farklıydı çadırda unuttuğu telefonuyla öylece bakışıyordum "ne vardı sanki şu telefonunu yanına alsan" diye mırıldandığım da duyduğum sesle afalladım "alsaydı da bir işe yaramazdı çünkü telefon çekmiyor" Tuna haklıydı defalarca aramıştı Fırat'ı ama ulaşamamıştı uzunca ofladım ne yapıcağımı bilmiyordum "Tuna ne yapıcaz?" diye sordum üzüntüyle o benim bu halimi görünce kendini şapşik moduna aldı "gelirler ayol" dedi ve omzumu ittirdi "azıcık üzül be azıcık üzül" aslında onun da arkadaşı için endişelendiğini biliyordum ama belli etmiyordu "ama neden ki?" dedi saf ayaklarına yatarak sanki hiç bir şey olmamış gibi çok tatlıydı dudağımın kenarı kıvrılmak için can atıyordu ama arkadaşım kayıpken gülümsemek istemiyordum, Tuna'nın kafasına bir tane geçirdim "o olmadan nasıl tartışangiller olucaksınız kendi kendine mi tartışıcan" gözlerini kocaman açtı ve dehşete kapılmış gibi yaptı "aman Allah'ım neler duyuyorum böyle felaket felaket" kafasına bir tane daha geçirdim iyice cıvıtmıştı çünkü "Tuna ya acaba görevliye mi haber versek?" dedim ama cevap gelmedi ben de bunu sen bilirsin olarak kabul ettim ve oturduğum sandalyeden kalkıp görevlilerin çadırlarına doğru ilerledim Tuna da peşime takıldı
Çadıra gelince ayıp olmasın diye fermuarı açmak yerine dışardan seslenmeyi tercih ettim "şey görevli beyler acaba iki dakika dışarı gelebilir misiniz?" hemen ardından da "acil" diye ekledim sonuçta bu bir kaybolma olayıydı her şey gelebilirdi başlarına ama hesaba katmadığım bir şey vardı ben sıradan iki erkek beklerken iki kadın dışarı çıktı yani rezil olmuştum o sıra aklıma dank eden şeyle hızla Tuna'ya döndüm neyse ki kadınlarda değildi gözü ama niyeyse rahatlayamamıştım  bunu göz ardı etmeye çalışarak kadınlara neler olduğunu anlattım, anlatırken arada bir gözleri Tuna'ya kayıyordu ve sinirlerim boğuluyordu bu kıskançlık çok yeni ve zamansızdı şu anda önceliğim arkadaşım daha doğrusu arkadaşlarım olmalıydı kıskançlık değil

-Fırat-

Gizem gülümsedi ve "ben alışığım zaten illa ki bir şekilde kaybolmayı başarırım endişelenme sen" dedi ve elini cebine attı ama cebinden bir şey çıkmadı gözleri dehşetle açıldı ve "işte şimdi panik yapabilirsin" dedi ama benim panik yapmak gibi bir niyetim yoktu "ne oldu ki" dedim umarsızca bakışları azıcık şaşkın azıcıkta hayran gibiydi aklımdan bu düşünceyi silmeye çalıştım onun bana hayran olmasını falan istemiyordum benden hoşlanmamlıydı özellikle de ben en yakın arkadaşından hoşlanırken olamazdı "vay canına" diyen Gizem'le düşüncelerimden sıyrıldım "kaybolduk ve senin gram umurunda değil"gülümseyerek konuşmuştu sanki "sen korkmuyorsan ben de korkmam" der gibi gülümsüyordu

Gizem kollarıyla boynumu iyice sardığında anca dank etmişti Gizem hâlâ benim kucağımdaydı ve inmeye de niyeti yok gibiydi onun gözünde kötü biri olmak istemesem de onu kırmak istemesem de kollarımda olması huzursuz hissettirdi ona karşı suçlu hissettim nedensizce "yeriniz rahat galiba" dedim sırıtarak bunu duyan herkes istediğim tepkiyi verir ve aşşağı atlardı sonra da çemkirirdi ama Gizem beklediğimin aksine bir bebek misali bana tutundu ve gözlerini kapattı uyumadan önce son sözleri "hem de çok rahat" olmuştu ne yapıcaktım ben bu kızla bilmiyordum ne onun bana kapılmasını istiyordum ne de kendim ona kapılmak ama ne yapıp ediyor gene kendimi onun yanı başında bulmamı sağlıyordu

-Gizem-

Fırat'ın kucağından inmemi beklediğini biliyordum ama bunu yapmak istemiyordum bu yüzden uyuyor numarası yaptım ve Fırat'a daha sıkı sarıldım Fırat "Allahım ne yapıcam ben bu kızla?" diye söylendi ve yürümeye başladı nereye gittiğini bilmiyordum ama bilmekte istemiyordum. Kaybolsam da umrumda değildi şuan

Biraz yürüdükten sonra Fırat yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve "uyumadığını biliyorum" dedi. Yavaşça gözlerimi açtım ve suçluluk duygusuyla yüzüne baktım "özür dilerim ama fazla rahatsın" dedim ve esnedim. Güldü. "Sende çok rahatsın ve fazla açık sözlüsün" rahatsın dediğinde kaybolduğumuz dank etti aklıma ben sahiden ilk defa, kaybolduğum halde bu kadar rahattım "beni artık indirmelisin" dedim konuyu dağıtmak için. Başını olumlu anlamda salladı ve beni nazikçe yere bıraktı "şimdi nereye?" dedim sonuçta o kadar yürümesi bi şey bildiğinden olmalıydı "sora sora bağdat bulunur diye çıktım yola ama burda kimse olmadığını unutmuşum " önce göz devirdim sonra omuz silktim "biz de yeni deyim uyduralım araya araya her yol bulunur" dedim ve dümdüz yürümeye başladım kaybolabiliriz sonra daha da fazla kaybolabiliriz ama dünya yuvarlak olduğuna göre illa ki geri döneriz

-Esma-

Birkaç saat aradıktan sonra nihayet onları bulduk öylece yan yana yürüyorlardı hemen koşup Gizem'e sarıldım "kayboldunuz diye aklım çıktı" dedim ve onu bırakıp Fırat'a sarıldım. daha dığrusu tam sarılamadım Tuna tişörtümden tuttu ve beni kendine çekti "utanmıyor musun kızı bu kadar korkutmaya?" dedi ve Gizem'e dönüp daha az önce kızan o değilmiş gibi "sende korkmuş olmalısın, iyi misin?" dedi galiba onun garazi bi tek Fırat'aydı . göz devirdim ve Gizem'in koluna girdim "gidelim Gizo"

Kamp ateşinin başına oturduk. Etrafımız da pek kimse yoktu Fırat biraz dinlenmek istediğini söyleyip çadırına girmişti ve Tuna da ortadan kaybolmuştu. Biz de kız kıza muhabbet etme kararı aldık

"Eee Gizo neler oldu bakalım?" gülümsedi sanki o anları yeniden yaşıyormuş gibiydi, "kızım kayboldun ve bunu hatırlayıp gülüyor musun? Anlatsana ne oldu?" Gizem bana yaklaştı ve fısıldayarak konuştu "Fırat beni kucağında taşıdı" gözlerim fal taşı gibi açılırken "her şeyi anlat" dedim ve ne olduysa tek tek anlattı, eğlenceli vakit geçirmişlerdi "Gizo Fırat'tan..."

"Gizem benden ne?" başımı çevirdim ve Fırat'a baktım neden bana dejavu yaşatıyordu ki Gizem güldü ve "bende senden hoşşaf yapmak istiyorum" dedi biz gülmüştük ama Fırat pek eğlenmiş gibi durmuyordu "Esma senle biraz konuşabilir miyiz, özel olarak" bunu duyar duymaz Gizem'in gözlerine baktım, az da olsa bi kıskançlık belirtisi vardı. Ondan biraz çekinsem de Fırat'ı kıramazdım. oturduğum yerden kalktım ve Fırat'ın peşine takıldım. Biraz yürüdükten sonra durduk

"Ne konuşmak istiyordun?" başını kaşıdı diyceklerinden emin olamıyormuş gibi bi hali vardı? "Neden gelmedin?" şaşırarak baktım yüzüne, neden bahsediyordu? "Neden bahsediyorsun?" bileğimden tutarak beni kendine çekti ve sarıldı, "dün gece sana bi kağıt bırakmıştım.buluşmak isteğimle ilgiliydi" nefesimi tuttum ne yapmam gerektiğini bilememiştim. Ama sonuçta biz arkadaştık değil mi sarılmamız normaldi yani, bende ona sarıldım ve "kötü bi şey mi oldu?" diye sordum başını omzuma koydu ve ofladı "nereden baktığına bağlı aslında" merak etmiştim. Ama korkuyordum da söyliyceklerinden, "söyle ben dinlerim" beni kendinen hafifçe uzaklaştırdı ve gözlerimin içine baktı "Esma, ne kadar inkar etmek istesem de kabul etmek istemesem de olmuyor. Ben senden hoşlanıyorım" ama... Ne denir ki?

The end

#teamFırat mı #teamTuna mı?

Popüler Mahalle Kızı(düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin