Genesis Dağı'nın tepesine, gümüş basamakları haricinde ulaşımı olmayan, en sert kanatların bile çıkamayacağı yükseklikte; safir, zümrüt, oniks ve daha niceleriyle dolu tapınağında en gözde oğlunu, gücüne güç kattığı, kendinden bir parça olan, ihtişamlı kanatlarını ve mücevher dolu elbisesini bahşettiği, yarattığı her şeyden daha değerli meleğini, biricik Azazel'ini çağırdı.
Babasının ona verdiği ilk isim Azazel'di [İbranice "Azeez", desteklenmiş, "El" ise Tanrı anlamlarına gelir. Azeez-El --> Azazel, "Tanrı tarafından desteklenmiş" ya da "Tanrı tarafından kuvvetlendirilmiş" anlamlarına gelmektedir.] ve tüm yarattıkları arasında şüphesiz en harikası ve en güvendiğiydi. Azazel'i yaratmasındaki asıl amacı en başından beri kimseye, yüceler yücesi Azazel'e bile söylemese de, onu sürekli farklı görevlerle ödüllendirdi. İlkini, Azazel'ini yaratırken Alev Tarlaları'na gitti ve Dumansız Ateş'ten çıkarttı onu. Öz Ateş'in sıcaklığında dövüp, Yalın Ateş'in küllerinde soğuttu. En son, meleklerin nurunda yıkayıp yaratılışını tamamladı. Hepsinden önemlisi, tüm yarattıkları arasında sadece Azazel'i kendi eğitti. Bu sayededir ki, Azazel her zaman yaratılmışların en kudretlisi, en bilgesi, en kuvvetlisi ve en yücesi oldu. Azazel'in ilk görevi, kendinden sonrakileri eğitmek oldu. Bir melek için zaman kavramının olmadığı yerde, bir süre yaratılanları eğitti ve yaratıcısına biat etmeyi öğretti.
Azazel haricindekiler O'na "baba" demezdi çünkü Azazel'den başkası O'nun kudretinin bir parçasını kendinde göremezdi. Azazel haricindekiler O'nun söylediklerini yapan ve sorgulamayanlardı. Çünkü Azazel onlara sorgulamayı öğretmemişti. Onun görevi, babasının istediklerini yapacak melekler yetiştirmekti ve bu konuda da gayet başarılıydı.
Azazel'in gözde öğrencileri vardı. Diğerlerinden çok daha yetenekli, çok daha işlevsel meleklerin üzerine düşüyor ve daha yoğun ilgi gösteriyordu. Özel ilgilendiği her meleğin ayrı bir özelliği, ayrı bir üstünlüğü vardı.
Michael, aralarında en yeteneklisi, yaratılmışlığı en çok benimseyendi. Gücünü O'nun yarattıklarından alırdı. Raphael kendini O'nun hizmetine adamış, sadakatinden güç kazanan bir melekti. Aralarında Azazel'in en sevdiği, saf kudrete sahip, gücünü kendinden alan Uriel de vardı ancak Gabriel, sahip olduğu tüm gücü ve yeteneği bilgisinden gelen yegane melekti ve Azazel'in görevleri değiştikçe yerine geçip yeni melekleri eğitmekle görevli olandı.
Azazel bu dört meleği diğerlerinden ayırdı ve O'nun evinde, O'nun duvarları arasında bu dört meleği diğerlerinden üstün kıldı. Öyle ki, O'nun bahçelerinde meleklerin arasında bir sınıf ayrımı oluşturmuş ve bu dört meleği üst sınıfa koymuştu. O'nun bundan elbet haberi vardı ancak Biricik Azazel'ini üzmek, işine karışmak istemiyordu. Bu yüzden sessiz kaldı.
Zamanı gelince Azazel'i başka görevlere gönderdi yaratıcı. Her görevinde melekler arasında başka unvanlar alıyordu. "Duvarların savunucusu," "Yaratılanların eğitmeni," sayısız unvanından sadece ikisiydi. Lakin onun en sevdiği, babasının verdiği, "Yüceler Yücesi" unvanıydı. Sıkça bu şekilde bahsedilirdi kendinden.
Zamanın başlangıcından hemen önce, yaratıcı Azazel'i çağırdı. Azazel hiç vakit kaybetmeden yanına gitti. Zaten Azazel babasıyla olmayı, onunla konuşmayı çok seviyor, her fırsatta gümüş merdivenlerin tepesine çıkıyordu. Babasının karşısında eğildi. Yaratıcı konuştu. "Sevgili Azazel, bilmeni istediğim bir şey var." Azazel dinlemeye devam etti. "Artık çamurdan gelenleri yaratma vaktinin geldiğini hissediyorum."
Azazel en başından beri farklı görevlerle babasına olan sevgisini gösterse de, yaratılırken ona söylenen şeyi hatırlıyordu. Onun yaratılışındaki asıl amacı, çamurdan gelenlerle ilgili olacaktı. Yaratıcı devam etti. "Çamurdan gelenleri istemeyecek, karşı çıkacak bir melek olduğunu hissediyorum bahçemde." Azazel yaratıcısına bakmayı sürdürdü. "Sevgili Azazel, o meleğin başına geleceklerin farkında mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harcanabilir Lucifer
FantasyYaratıcının gözdesi, yaratılmışların en yücesi ve harcanabilir piyon Azazel'e farklı bir bakış...