Gözdeler hariç hiçbir meleğin görmediği kutsal ateş, ilk kez Alev Tarlaları dışında ve hatta Eden'in içindeydi. Melekler korkudan ne yapacağını şaşırırken Gabriel ustasının üzerine atladı ve duvara yapıştırdı. Azazel güldü. "Öfkene o kadar kapıldın ki Gabriel, duvarların dışında toplanan iblisleri bile göremedin." Gabriel'i duvardan Genesis'e kadar fırlattı. Gabriel Genesis'e o kadar hızlı çaprtı ki, zirvedeki beyaz taşlardan zemine düşenler oldu. Azazel daha da yükseldi ve sesini duyurdu. "Şimdi, kimler benimle?" Melekler aniden gruplara ayrıldı ve bir kısmı Azazel'e katılırken geri kalanları Michael'in arkasına dizildi. Efendilerinin kanatlarını taşıyan iblisler yaratıcının bahçesine akın ediyordu. Onlar gelirken de melekler kendi aralarında amansızca savaşıyordu.
Gabriel yerinden kalkamayınca Michael komutayı ele aldı. "Merdivenlerin önüne dizilin, bu yol açılmayacak!" Gümüş merdivenlerin önüne dizilen melekler iblisler yüzünden sürekli geri kaçıyordu. Sonunda daha fazla sıkışacak yeri kalmayan melekler Mikael'e güvenmekten başka bir şey yapamadı. Mikael hala yaratıcıdan bir şey bekliyordu. En azından onunla konuşması bile çok şeyi değiştirecekti ama olmadı. Sonunda meleklerin önünde geçip, Samael'e seslendi. Bu bizim sınavımız, öyle değil mi? Kimin neyi seçeceğini mi göreceğiz?" Samael güldü. "Keşke öyle olsaydı Michael, keşke öyle olsaydı da seni yok etmeseydim." Michael'e yöneldi alevleri ama Michael alevleri atlattı. Bunun bir sınav olmadığından artık emindi. Ona katılan melekler ve iblisleri diğerlerinin etrafını çevirmişken Samael iyice yaklaştı. "Sence istese bir şey yapmaz mıydı Michael? Sonuna izin mi veriyor yoksa? Çok geç değil, katıl bana." Michael'in yaratıcıya güveni sarsılmıştı. Samael haklıydı, O istese buna engel olabilirdi ama olmuyordu. Fikri değişmek üzereyken Raphael önüne geçti. "Savaşı kaybetsek bile inancımızı kaybetmeyiz." Michael tekrar kendine geldi ve Uriel'e baktı. Uriel ise tepkisizdi. Kimse fark etmese bile hala Samael'e katılmak için doğru anı bekliyordu. Michael kanatlarını vurdu ve iblislerle arasına mesafe koydu. "Duvarların dışına sürün!" Sesi yankılanmaya devam ederken hiç tereddüt etmeden iblislerin arasına daldı ve tek başına katliam yapmaya başladı. Tek hareketiyle sayısız iblisi duvarların dışına itiyordu. Yukarıdan izleyen Samael, öğrencisinin iblislerini nasıl yararak ilerlediğini görüyordu. Michael'in yeterince içeri girdiğinden ve artık iblislerin arasından çıkamayacağından emin olduğu anda emri verdi Cehennem'in Efendisi ve tüyler çıktığında hepsini tutuşturarak kendine karşı gelenlere cehennemi yaşattı.
Direnen meleklerin sayısı çok geçmede yarıya düştü ve gözdeler bile güçlerine rağmen gerilemek zorunda kaldı. Sonsuz Ateş'e karşı gelemiyorlardı. İblisler mutlak zafere ulaşmak üzereydi. Kalan meleklerin çoğu hareket edemezken, bazıları da kaçıyordu. Sonsuz Eden'in sonuna doğru kanat geren melekler Samael'in daha da canını sıkıyordu. Artık beklemekten yorulmuştu ve sayılabilecek kadar melek ayakta kalmıştı. Alev kanatlarını hızla çırptı ve alevleri basamakların önüne düştü. Raphael artık iblislerle karşı gelmek yerine sadece kutsal ateşin düştüğü zemini dondurarak zaman kazanmaya çalışıyor, Michael ve Uriel ise kalan bir avuç meleği ve merdivenleri korumak için acı çekiyordu. Sayısız kez yanan gözdeler, her şeye rağmen direnmekte ısrarcıydı. Onların sayısı azalırken, Eden'e giren iblislerin sayısı hala artıyordu. Sonunda savunma düştü. Yanan kısımları yüzünden daha fazla direnemeyen gözdeler bile yerden kalkamadı.
Samael hiçbir gözdenin yokedilmemesi konusunda katıydı. İblislerine bu konuda kesin emirler vermişti. Üçünün iradesi kırılmışken, Ashmedai Gabriel'i taşıyordu. Efendisinin önüne attı. Hala kendini toplayamamıştı. Azazel Uriel'e döndü. "Benim tarafımda olduğun için mutluyum Uriel, seni yoketmek beni çok üzerdi." Uriel ustasının yanına geçti. Michael ve Raphael ona oldukça kızdı. Uriel kendini savundu. "Haklı sebepleri vardı ve sürekli Adwa ile uğraşmaktan sıkılmıştım. Ne diyebilirim ki?" Azazel konuştu. "Şuna baksanıza. Adwa'sı ile o kadar meşgul ki, sizleri umursamadı bile. Tekrar düşünün ve bana katılın." Michael'in feryadı herkesi susturdu. Yaratıcıya o kadar kızgındı ki, Azazel'in öfkesi bile o siteme karşı gelemezdi. Azazel doğru anda araya girdi. "Katıl bize Michael ve olması gerekeni yapalım." Çok uzun bir süre sessiz kaldılar. Sonra Raphael araya girdi. "Ne olacağını sanıyorsun? Çıkıp öylece gidecekler mi?" Azazel merdivenlere ilerledi. "Evet, Raphael. Basamakları çıkıp öylece gideceğim. Benimle gelecekseniz şimdi gelin." Michael ayağa kalktı. Öfkesi kusmak üzere olduğunun farkındaydı Azazel ama yine kendine denk olmadığını bildiği için rahattı. Elini uzattı. "Katıl bana." Michael onu ve iblisleri öyle bir itti ki, iblisler duvara yapışmış halde üst üste duruyor, hareket edemiyordu. Yaratıcıya olan öfkesi o kadar büyümüştü ki, Azazel'i bile zorlayacak kadar güçlenmişti. Yine de ihanet etmemekte kararlıydı. Tüm bunlara rağmen Azazel'e katılıp yaratıcıya karşı gelmemekte kararlıydı. İradesi olduğu halde, ona karşı olmamaya kararlıydı. Yok edilmek riskine rağmen direnmeye kararlıydı.
İblislerinin hareket edemediğini gören Azazel yere inip öğrencisinin karşısına dikildi. Çok geçmeden Michael basamakların önüne düştü. Raphael kaldırdı onu. İkisi birlikte Azazel'i uzak tutmaya ve ateşinden kaçmaya çalışırken Uriel de onlara karşı yürüdü. Ortalarında ise Gabriel yatıyordu. Azazel Gabriel'in üzerinden geçerken Eden aniden değişti. Genesis'in tepesinden renkli ışıklar süzülüyor, gümüş merdivenleri aydınlatıyordu. Gümüşten yansıyan kutsal ışıklar iblsilerin gözlerini yakıyor ve hareketsiz bırakıyordu. Işıklar Gabriel'in benine çarptı ve kanatları sarardı, sertleşti. Gabriel sanki hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktı. Raphael ve Michael'in önüne geçerek kanatlarını gerdi. Kanatlarından yansıyan kutsal ışık onları da besledi ve yaralarını kapattı. Yaratıcının sesini yalnızca gözdeler duydu. "O ateşi kontrol edemezsiniz, ama kontrol edeni kullanabilirsiniz."
Michael'in elinde Adwa'nın birbirlerini öldürmek için kullandığı aletlere benzeyen bir şey belirdi. Tuttuğu yerde belki de Eden'in en büyük oniksi duruyordu. Mavi oniks, altın aletin üzerinde hiç olmadığı kadar çekiciydi. Ucuna ve kenarlarına doğru sivriliyor, içindeki sonsuz ateş ile mücevherleri daha da parlatıyordu. Gabriel'in kanatlarından iki tüy koptu ve ellerine geldi. Michael'in silahına çok benzese de, ondan oldukça küçük ve iki taneydi. Mavi oniksi yerine kırmızı birer zümrüdü vardı. Raphael'in elindeyse çok daha küçük bir şey belirdi. Etrafına hafif bir ışık saçıyordu. Kendi gücüyle ışığı arttırabildiğini fark etti ve ne işe yaradığını öğrenmek için yapabildiğini yaptı. Gümüş merdivenlerden yansıyan ışık gibi diğer melekleri iyileştirebiliyordu.
Uriel yukarı baktı. "Gerçekten bana bir şey yok mu," diye sordu. Kendinden büyük bir parça önünde belirdi. Altı dümdüz olmasına rağmen, üstünde bir yarım yuvarlak vardı. Yine de diğerleri gibi içinde kutsal ateşe dair bir şey görünmüyordu. Raphael, "Bu bir işaret Uriel," dedi ve ekledi. "Bize katılırsan senindir, söylemeye çalıştığı şeyi görmüyor musun?" Azazel Uriel'in en büyük isteğini, alevlere hükmetme arzusunu çok iyi biliyordu ve yine hissediyordu. Uriel gidecekti. Engel olamazdı ama yine de bu aletler onları kendinden güçlü yapabilir miydi, bilmiyordu. Denemeliydi. Bilmediği bir şey olamazdı. Öğrenmek zorundaydı, çünkü o en bilgeydi.
Uriel sakince gözdelere geri dönerken Azazel'in alevleri yükseldi. Raphael kutsal ışığıyla iblisleri uzak tutarken diğerleri Azazel ile çarpışıyordu. Michael silahını doğrulttu ve ilk kez görülen bir ateş kılıçtan fırlayıp doğruca hedefe gitti. Azazel sıyrıldı ama silahın gücü karşısında şaşkındı. Meleklerin özü olmadan böyle bir silah yapılamazdı ve bu silahların yapılmış olması demek, bundan sonra meleklerin olmayacağı demekti. Başka açıklaması yoktu. Yine de savaşı sürdürdü. Bu sefer alevleri üzerlerine kustu ve dördü birden dağıldı. Hepsi farklı noktadaydılar. Uriel hamle yaptı ve silahını denedi. Savurduğu anda aynı ateş silahınının başındaki eğimli şekli alarak ilerledi ve Azazel'i ıskalasa bile arkasındaki iblisleri anında yok etti. Gabriel silahını denemek için yaklaşmalıydı ama fırsat olmadı. Çok geçmeden iblislerin sayısı giderek azaldı ve Azazel'in ordusu yenik düştü. Ellerinde o silahlar varken Azazel hiçbir şey yapamıyordu. Kendini tamamen ateşe teslim etti.
Ardından gökte bir belirti göründü: Yedi başlı, on boynuzlu, kızıl renkli büyük bir ejderhaydı bu. Yedi başında yedi taç vardı.Kuyruğuyla gökteki yıldızların üçte birini sürükleyip yeryüzüne attı.Gökte savaş oldu. Mikail'le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler.Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı. (İncil, Vahiy 12)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harcanabilir Lucifer
FantasyYaratıcının gözdesi, yaratılmışların en yücesi ve harcanabilir piyon Azazel'e farklı bir bakış...