Mutfakta kahvaltı yapıyorduk. Sessizliği bozdum ve devam ettim. "Neyse, dediğim gibi. Bence farklı şeyler yapmalıyız Abigail." Anneme döndüm. "Anne sen ne dersin? Evde oturmamıza kızarsın hep. Sence de bu iyi bir fikir değil mi?" Annem karasız görünüyordu. "Ne yapacağınıza ve nerelere gideceğinize bağlı. Benim bahsettiğim sadece dışarıda dolaşmanızdı. Başka ülkelere gitmeniz değil." Annemle bakışmaya başladık. Yavru köpek bakışı yapmaya çalışıyordum. Abigail bana önce şaşırmış şekilde baktı, sonra gülmeye başladı. "Bence bu bakışı bırak köpekler yapsın. Yapamıyorsun!" Hala gülüyordu. Annem ve ben de gülmeye başladık. Burdan da anladığınız gibi, gülmeyi çok severiz. Sanki gülünce her şey yoluna girecekmiş gibi. Belki de giriyordur? Ne dersiniz? Ah, yine felsefeye girmeden kapatalım bu konuyu. Kahvaltıyı bitirip masayı topladık. Abigail'le odamıza çıktık. Yere karşılıklı bağdaş kurup konuşmaya başladık. Bu sefer o başlamıştı.
"Anlat bakalım. Plan ne?" "Şimdi aslında ben şöyle düşündüm. 1 saniye bekle." Yerden kalkıp, odanın neredeyse bir duvarını tamamen kaplayan mor kitaplığa yürüdüm. 7 katlıydı. Yukarıdan 2. katına uzandım ve elime bir harita, kurşun bir kalem ve bir listeyi alıp Abigail'in karşısına tekrar oturdum. Listeyi ve kalemi yanıma bırakıp haritayı ortamızadaki boş yere açtım. "Bu bir dünya haritası? Amerika değil. Yanlış getirdin sanırım." "Hayır. Yanlış falan değil. Bu doğru harita." Abigail gözlerini kocaman açtı. Ağzını da. Bana bakıyordu. "Ağzını kapat, sinek kaçacak." Bunu söylerken bir yandan da haritaya bakıyordum. Kalemi elime aldım. Louisiana'dan başladım ve gitmek istediğim yerlere doğru çizgiler çizdim. Bu sırada Abigail'in gözünü de üstümde hissediyordum. Ve hayır, nereleri çizdiğimi söylemeyeceğim. O da sürpriz olsun. Çizme işini bitirince kalemi haritadan kaldırdım ve havalı bir şekilde kalemin ucuna üfledim. "Ne diyorsun? Yapalım mı?" "Evet. Kesinlikle." Gülümsedim. Sağ yanağımdaki belediye çukurum yine ortaya çıkmıştı. Haritayı kenara doğru ittirdim ve listeyi alıp açtım. "Bunun ne olduğunu bilmek ister misin?" Bu sefer de listeyi ortamıza koydum. Ona çevirdim. "Okusana." Biraz göz gezdirdi ve kafasıyla beni onayladı. "Eee, yolculuk ne zaman?" dedi ve birbirimize gülümsedik. Sıkıca sarıldık.
"Pasaportlar hazırmış. Alıp geleceğim." diye bağırdım evin içine, kapının önünde ayakkabılarımı giyerken. Hava sıcaktı. Kapıyı kapatıp yürümeye başladım. Arabam var ama yürümek bana her zaman daha kolay gelmiştir. Sprinter (Atletizm karşılaşmalarında 60, 100, 200 ve 400 metre mesafelerinde koşan atletlere sprinter denir.) olmamın bunda bir etkisi olsa gerek. Telefonuma kulaklığı taktım, en sevdiğim şarkıyı açıp yürümeye devam ettim.
Bu yaz neler yapacağımı planlamıştım. Neler olacağını değil.
Listedeki maddelerin hepsini uygulamaya karalıyım. Ne olursa olsun.
