Melissa sakın!

31 1 0
                                    

Uyandığımda mutluluktan havalarda uçuyordum. Kapı ardına kadar açıldı ve Özge yüzünde büyük (gerçekten çok) büyük bir gülümsemeyle odama girdi doğrusu resmen daldı. Sonra...
"Abla, sana müjdelerim var."
"Özge sakın bana gereksiz bir müjde vermeyesin, sonuçta yapmadığım şey değil." Dedim ve sırıtarak dolaptan mor gömleğimi ve bordo pantolonumu çıkardım, elbette Özge'ye bakarak çıkmasını işaret ettim..."Abla beni bir dinlermisin? Acil(!) diyorum."
"Ne var küçük patates."
"Bana artık küçük patates deme, o kelimeyi en son 3 yaşındayken duymuştum diye hatırlıyorum abla ve şu an 10 yaşındayım."
"Biliyorum küçük patetes."
"Abla lütfen artık beni dinlermisin? Melissa ablam internette tanıştığı bir adamla bu akşam adını söyleyemediğim ironik bir Kafe'de buluşacaklar. Çok şeker öyle değil mi?"
"Ablacığım sen çıldırdın mı? Ne şekeri bu bir felaket."
"Niye?"
"Niyesimi var? Bana çabuk Melissa'yı çağır. Acele et(!)" Buda nereden çıkmıştı? Melissa tanımadığı bir adamla nasıl buluşabilirdi? O kız neyin peşinde? Diye düşünürken kapıdan yüzü gülücüklerde kaplı Melissa hanımefendi ve arkasında başınıza avukat kesilen Özge hanım içeri girdiler. Ilk hiç konuşmadan kızgın bir tavırla yüzlerine baktım. Ve dayanamadım bağırmaya başladım...
"Kızım sen delimisin ha? Nasıl olurda internette tanıştığın ve hiç görmediğin bir adamla buluşmaya gidebilirsin? Aklını kullan biraz." Cümlemi tamamlayamadan annem içeriye girdi. Sanırım benim bağırmamı duymuş olmalı ki yüzünde endişeli bir ifade vardı. "Anne izin verirmisin şurada önemli bir konu konuşuyoruz." Dedim ve annemi kolundan tutup kapıyı yüzüne kilitledim. Özür dilerim anne ama şu an o kadar sinirliyim ki bunu yapmak zorundayım, dedim içimden. Ve sonra Bahçesinden izinsiz elma toplayan çocuklara kızgın bakışlara bakan amca edasıyla Melissa'ya baktım. "Kızım söyle o adama bir daha sana mesaj dahi atmasın. Ben şimdi okula gidiyorum geri geldiğimde o adamla ilgili tek kelime bile duymak istemiyorum." Dedim ve sandalyede asılı olan çantayı alıp evden çıktım.
Sokakta yürürken "hey... Öykü." Diye bağıran doğrusu anıran bir erkek sesi duydum arkamı dönüp baktığımda ise onun Oktay olduğunu gördüm ve kızgınlıktan çıldırsamda sahteden tebessümle ona baktım. Mantıken anlamış olmalıki... "Bir şey mi var? Umarım kötü bir şey yoktur."
"Yok bir şey zaten niye olsun ki."
"Öyleyse beraber okula gidelim mi?"
"Olur." Dedim ve okula gelene kadar tek bir kelime dahi konuşmadık. Yanıma koşar adımlarla Didem geldi.
"Ooo... Bakıyorumda işler iyi gidiyor."
"Ya bi git Didem zaten sinirim bozuk." Dedim ve son cümlesini tamamlamasına fırsat vermeden oradan uzaklaştım. Sınıfa girdiğimde hemen fizik kitabımı alıp yerime geçtim. "Öykü sabah ta üzgündün şimdi de... İyimisin?" Ah... Oktay'ım ah derdimi bir bilsen. Aklı havada olan bir kız, makyaj ve telefon bağımlılığından ergen triplerine giren bir gen kızla ve kafasına göre takılan orta yaşlı bir kadınla uğraşıyorum yani kısaca önemli bir şey değil "N'oluyor orda!!"Sanırım Ahmet hoca altın harflerle beynimize kazıdığı söz ile sınıfa daldı hatta bombala bir giriş ile daldı desem daha doğru olur.
                        ***
Okul bittiğinde Melissa olayını unutmuştum ki... Güzel arkadaşım Didem bana... "Kanka sabah çok üzgündün." Didem'in sayesinde Melissa'yı hatırladım. Koşarken yanlış bir hamle sayesinde yokuş aşağı yuvarlandım, durduğmaysa her yerim çizilmiş ve kanıyordu. Ayağa kalkmayı denedim ama beceremedim. Sol ve sağ gözümlen tane tane yaş gelmeye başladı  ama o an ağlamak istemiyordum. Telefonumun çalmasıyla kalça kemiğimin üstüne sert bir şekilde oturdum. "Oktay." Dedim sesim çok boğuk çıkmış olmalı. "Nerdesin? Öyküm." Bana Öyküm demişti. Onu gerçekten seviyorum. "Bilmiyorum" dedim ve başım acıdı,gözlerim karardı.

Gözümü açtığımda karşımda hiç tanımadığım 16-17 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim çocuk bana bakarak. "Iyimisin?"
"Sanmıyorum, kafam acıyor."
"Özür dilerim."
"Niye?"
"Yanlışlıkla elimdeki odunu senin kafana geçirdim." Dedi mahcup olmuş bir ifade ile.
"Bu arada ben Berk. Senin ismin ne?" Iyi birine benziyordu ama adımı ona söyleyemezdim. Ama benim akılı kafam... "Öykü." Dedi (alkış)
"Güzel isim."
"Saol seninkide."
"Yemek hazırladım. Açsan sofra hazır."
"Açım aslında." Dedim ve sırıtarak sofraya oturduk. Son anda aklıma gelmişti. "Telefonum nerde?"
"Bunu bana niye sordun?"
"En son sen kafama o odun parçasını geçirmeden önce Oktayla konuşuyordumda ondan."
"Oktay sevgilin mi?" Eğer hayır dersem bana sarka bilir bu nedenle... "Evet hatta nişanlım."
"Öyle mi?" Dedi yüzü üzülmüş gibiydi. Tahmin ettiğim gibi...

d

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 13, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gülünce daha güzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin