Sanırım tekrar oluyor. Olmayan birisi ile konuşmaya başlıyorum. Sen sadece beynimdesin. Ah hayır bundan bile emin olamıyorum. Fector'ler yetmiyormuş gibi insanlar birbirine saldırmaya başladı. Hükümet çöktü elektrik ve sular kesildi. Marketler ve mağazalar yağmalandı. Dahada kötüsü; insanlar öldü ve ölmeye devam ediyor. Çok fazla insan kaybettim ve bundan olağan derecede sıkıldım.
Birkaç dakika önce başka birisini daha kaybettim. Artık neler gerçek neler hayal ayırt edemiyorum. Cesedin karnındaki yaraya baskı uyguluyorum. Hiçbir işe yaramıyor, farkındayım. Fakat elimi çekersem işler daha kötüye gidecek gibi geliyor. Sana bunları anlatsam da bunların nasıl olduğu hakkında bir fikrin olduğunu sanmıyorum. Tamam. Sana bunların nasıl başladığını anlatacağım.
Her şey Lily'nin bizde kaldığı geceyle başladı;
"Gece bizdesin değil mi?"
"Tabii ki! Harry Potter Maratonu'nu kaçıracak değilim!"
"Tamam o zaman! Saat 8'de bizde ol. Annem gece görevde olacak. Babamı biliyorsun zaten. Şehir dışında. Beth'de bize katılabilir."
"Baban halen şehir dışında mı? İnanamıyorum. Ne zaman gelecek peki?"
"Bilmiyorum Lily ama sanırım şu sıralar bize bir şey olmaz ise geleceğini sanmıyorum. Neyse boşver. Görüşürüz. Bekliyorum, unutma."
"Görüşürüz."Lily'i evinin önünde bırakıp ilerideki kilisenin yanından sola döndüm. Lily ile kardeş gibiyiz. Tabii ki Beth öz kardeşim ama ikisini de çok seviyorum. Lily ve Beth'in sevgisi belkide hastalığımı atlatabilmemin tek sebebi denebilir. Nöbet geçirirken ikisi de yanımda idi. Her seferinde. Onlar sayesinde morfini bırakabildim.
Çıkmaz sokaktaki 11 numaralı yeşil evin kapısının önünde durdum ve paspasın altından anahtarı aldım. Kapıyı açıp içeri girdim. Annem karşımda yeni üniformasıyla duruyordu. Eski siyah geniş paçalı pantolon yerini lacivert renk daha dar ama bileklere yapışmayan bir güzelliğe, üzerindeki siyah gömlek ise siyah kısa kollu bir tişört ve çelik yeleğe bırakmıştı.
"Vay. Çok güzel. Tabii kendim için tercih etmezdim ama üzerinde mükemmel durmuş. Omuzundaki de ne?"
"Teşekkür ederim kızım. Oku bakalım."Yaklaşıp kimlik kartını yüksek sesle okudum;
"Patty Smith-Jones Özel Kuvvetler; Amir. Aman Tanrım! Terfi mi aldın!"
Kimlik kartını bırakıp boynuna sarılmıştım.
"Harika değil mi? Artık o Eva denilen amirin çenesini çekmek zorunda değilim!"
"Senin adına çok sevindim. Hadi, işe geç kalacaksın."Yanağından öpüp, kapıyı arkasından kapamıştım. İçeri geçip uzandım ve televizyonu açtım. Merdivenlerden gelen sesle irkildim çünkü evde kimsenin olmaması lazımdı. Ayağa kalkıp babamın her zaman koltuğun altına koyduğu beyzbol sopasını elime aldım. Merdivenlere doğru hazır bir şekilde yürüdüm. Merdivenin kenarında beklerken sopayı olağan gücümle vurmak için hazırlandım. Misafirim son basamaktaydı. Sopayı tam indirecekken altın sarısı saçlarından onun Beth olduğunu anladım. Beth bir anda bana döndü ve korkuyla sendeledi.
"Ne yapıyorsun Angela? Beni öldürmeye mi çalışıyorsun?"
"Bu saatte evde ne işin var? Okulda olman gerekirdi."
"Evet ama Mrs. Vega hastaymış okula gelmedi. Ne yani okuldan erken geldim diye beni öldürmen mi gerekiyor?"
"Hayır, sadece korktum. Yani evden sesler gelseydi sen ne yapardın? Neyse kalk hadi yerden. Ne yemek istersin?"
"Aslına bakarsan, sen gelmeden yedim."
"Ben her gün yemek için seni bekleyeyim ama sen erken gelip ye öyle mi?"
"Özür dilerim. Çok açtım."
"Gerek yok, sadece şaka yapıyordum. Hadi geç içeri, bende geliyorum."Mutfağa geçip kendime bir sandviç ve portakal suyu hazırladım. İçeri geçip, sopayı koltuğun arka tarafına gelişi-güzel şekilde koydum. Önüme bir sehpa çekip yemeğimi üstüne yerleştirdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Apocalypse (Rewrite)
RandomGün içinde televizyon başında geçirmediğiniz kaç saatiniz var? En son ne zaman gerçekten elde etmek istediğimiz bir şey için çabaladık? Bildiğimiz dünya artık yok. Hükümet yok. Süpermarketler yok. Posta servisi yok. Bilgisayar oyunları yok. Ar...