Üzüldüm sanıyor,
Gülüp oturuyorum yerime.
Bir bardak daha çay istiyorum.
Şaşırıyor o da.Hep kahve severdin sen, diyemiyor.
Sigara falan da yakmıyorum artık.
Farkına vardığında geç olmuyor.
Bir kâğıt çıkarıyorum çantadan.Sen gittin gideli öyle iyim ki!
Başka bir satır yok...
Noktasız, virgülsüz bitiyor her cümle.
Benim sıfatlarım sana değmiyor.Kahve değil çay var,
Şeker değil acı var,
Hüzün değil sancı var,
Nefret değil özlem değil,
Biraz sebepsizlik var.
Az çok da memnuniyet.Tamamen bundan ibaret,
Hayat denen özet.
Alışkanlıklar değişiyor zamanla,
İmkânsız diye bir şey kalmıyor yavaş yavaş.Ve bitiyor nispet.
Kâğıt kalıyor masada.
Bir tuhaf hissiyat.
Koşuyor adam uçuyorcasına.Bardak da biraz ruj lekesi,
Şekerler hemen solda,
Kâğıt bardağın sağında,
Ak çehresi ile bakmaktaBoş bir ifade ile önce etrafı kolaçan etti adam.
Sonra oturdu iskemleye.
Ağladı bir müddet.
Kâğıtta tek satırlık bir cümle.Kalmıyor o saatten sonra kelime.
Dil dönmüyor, yürek el vermiyor.
Kal diyemiyor, kalmak fayda getirmiyor.
Kâğıtı masada bırakıp,
Kalkıp gidiyor adam,
Bir daha dönmemek üzere.