Güneşi tüm uzuvlarımda hissederek uyandım bugün. Odamın belki de tek avantajıydı gün doğumuna pencere açması. Sıkış tepiş, eşyalarımı zor koyduğum bir odaya sahiptim çünkü.
Bahar geliyordu. Yeni bir hayattı artık önümdeki. Zor başladığım bu sene belki de biraz güneş alabilecek ve bana yeni kapılar açacaktı. Ne de zordu cidden. Kendi ayaklarım üzerinde durmayı öğrenmiştim ama okumayı da bırakmakla ödemiştim bedelini. Lise son sınıftayken ve herkesle birlikte geleceğini şekillendirecek üniversiteye gitme hayalini kurmak yerine yarım kalmışlıklarla birlikte hayatın gerçek yüzüyle yüzleşmiştim.
Üzerimi giyindikten sonra babamı kontrol için odasına girdim. Derin derin aldığı soluklarla ağırca şişen göğsü, onun hala benimle olduğunu kanıtlıyordu. Tuhaf bir rahatlamayla girdim odaya. İlaçlarını akşam vermem gerekiyordu sadece. Onu tekrar tekrar yalnız bırakmak beni her defasında üzse de artık hissettiğim hüzne de alışır olmuştum.
Elimle başını bir kez sıvazladım ve odanın penceresini aralayıp çıktım. Anahtarı kapı komşumuz Ayfer teyzeye veriyordum her gün. Sıkı sıkı tembihlemem ve her defasında teşekkür etmem onu bıktırdığı için artık bu alışkanlığıma da son verip,
'Çok teşekkürler Ayfer abla, akşam görüşürüz.' Diyerek el sallayıp bir alt kata indim ve apartmandan çıktım.
...
'Pardon. Buraya bir görevli bakabilir mi?'
Olduğum yerde irkildim. Mesai saatleri içinde geçmişe gitmek veya hayal kurmak yasaktı doğru ya! Yine düşüncelerim beni kendine hapsettiği için dükkânın köşesinden beni çağıran adam dikkatimi hiç çekmemişti. Tezgâhın ardından çıktım ve yavaş adımlarla yanına ilerledim.
'Buyurun beyefendi. Ne aramıştınız?' Alçak çıkan sesimden cesaret almıştı belki de, sesini biraz tok tutarak bana huysuzca konuşmasına başka bir şey diyemiyordum.
'Sizi çağırmam için bir şey aramama gerek var mı?' Adamın sözlerini duymamla gözlerimi devirmem bir oldu.
'Ne demek istediğinizi anlayamadım.' Bu da ne demekti ki şimdi? Üstelik yüzüme dik dik bakmaya başlamıştı.
'Diyorum ki mağazaya girdiğimde peşimde dolanmanız gerekmez miydi? Cidden sizi çağırmamı mı bekliyorsunuz?' Sonra gözlerini sinsi bir ifadeyle kıstı. 'Yoksa orda durup işinizden mi kaytarıyordunuz?' Küstah bakışlarının ardına bir de gülüşünü eklemişti.
Hah! Müfettişlik taslayan bir müşteri daha. Her şeyi kendisinin bildiğini zanneden Bay Kendini Çok Beğenmiş buyurmuşlar da haberimiz yok! Eğer karşımdaki huysuz biri olmasa gülecektim. Bazı insanları cidden anlamıyorum. Kimisi peşinde olduğum için kimisi gözlerimi güya üzerlerine diktiğim için azarlar. Peki ya buna ne demeli, bir kez daha gözlerimi devirdim. Böylesi de bir ilk doğrusu, belki de türünün tek örneğiydi. Ona hak ettiği cevabı verebilirdim bu paraya ihtiyacım olmasaydı tabii. Derin bir nefes aldım ve kendimi az da olsa sakinleştirip ses tonumu alçak tutmaya devam ettim.
'Affedersiniz, genelde rahatsız olduklarını söyledikleri için-' Ancak sabırsız beyefendi sözümü çoktan kesmişti.
'Tamam, her neyse. Şu deri ceketin bana uygun bir bedeninden getir bakalım.'
'Tabii bedeniniz neydi?'
'O kısım da sizin göreviniz zannedersem.'
Hayır, gerçekten kızmamıştım. Her zaman cins insanlar olurdu ve bunlara tahammül etmeye alışmalıydım. Dişlerini sık, gülümse ve oradan uzaklaş. Evet, aynen böyle. Arkamı döndüğüm anda zoraki gülümsememi attım yüzümden. Şimdi sırada bedenini düşünmek vardı bir de. Hangi beden olurdu ki acaba? Belki de tecrübem olsaydı tahmin edebilirdim ama lütfen, bu cidden benim görevim miydi? İşe alınırken hiç de böyle bir uyarı almamıştım patronumdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aksak Adımlar
RomanceBüyük bir boşluğun ortasında gibiydim. Önümde alabildiğince boğuk bir görüntü vardı ve sonsuzmuş gibi görünen hiçlik tarafından yutulmuştum. Acıyı ve beraberinde getirdiği kırıklıkları hissedebiliyordum. Ama tam olarak kalp kırıklıkları mı yoksa bed...