Cruel | Jeon Jung Kook (Askıda)

Bölüm 5: Olur mu?

Konuşmamızdan sonra gidip kolayca su içebileceğini hatırlayıp ona 1 dakika süre koymuştum. Saate baktığımdaysa, yaklaşık 29 saniyeye suyu getirmişti.

Gülümseyip suyu elinden aldım.

"Hızlıymışsın. Ama bu kadarı yeterli değil. Sadece hızlı olmakla olmaz bu işler" dedim kapağını açarken.

"Başka istediğiniz birşey var mı?" dedi dişlerinin arasında.

Sinirlenmiş miydi?
Kesinlikle.

Amacım bu muydu?
Tabiki.

Bu kadarı yeterli mi?
Oh, hayır.

"Aslında, yok. Ama buraya eğlenceli birşeyler görmeye geldim ben. Ve karşılaştığım manzara bu olmamalıydı. Daha fazla sıkılmak istemiyorum" dedim.

"O zaman siz düzenleyin buraları. Hem sizin içinde iyi olur" dedi. Belli ki, işten kaytarmak istiyordu. Buna izin verecek miydim?

"Tabiki. Seninle beraber, neden olmasın" dedim gülümseyerek ve ayağa kalktım. Bıkkınca nefesini verirken suyu ona uzattım.

"Su?" dedim. Kafasını hayır anlamında salladı. Kendisi bilirdi. Susuz kalmak istiyorsa, bende onu susuz bırakırdım. Benim için pekte sorun yoktu.

Gülerek suyumu içip kapağını kapattım onu izlerken. Bana birşeyler anlatıyordu. Açıkcası uzatmadan şöyle söyleyebilirdim ki, toplantıya kısa süre kalmış burayı gözetlemeyi bitirmiştik. Ve ben o ne söylerse, söylediği şeyin tam aksini iddia ederek, istemediğim yerlerin değiştirilmesini emretmiştim. O da sonunda oflayarak beni onaylamış ve daha fazla gösterecek yer olmadığını söyleyerek tekrar yerime oturmamı sağlamıştı.

$%& *(-)*

Uzun bir toplantıda karşımdakine olayı anlatmakta kesinlikle zorlanmıştım. Bizim planımız o küçük binayı söküp yerine harika bir cafe yapmaktı. Fakat adam ısrarla binanın sökülemeyeceğini, bunun etraftaki insanlara zararı olacağını söyleyip durmuştu.

"Bakın bayım. Sizi anlıyoruz ama bunun hiçbir kötülüğü yok. Binanın durumu iyi değil ve zaten orada yaşayanlara başka yere gitmeleri için yeterince para vereceğiz" dedi Shi Hae bir kez daha anlatmaya çalışarak.

"Ama etraftaki evlerde yaşayan insanlardan izin almadınız. Bundan rahatsız olup kolaylıkla polise şikayet ede bilirler ve bu bizim şirketimiz için iyi olmaz" dedi adam. Sıkıntıdan nefesimi verdim.

"Dürüst konuşmak gerekirse bizim size ihtiyacımız yok" dedim ve adam bana bakıp oturuşunu düzeltirken devam ettim.

"Bizim sizden başka 7 ortağımız var ve bu bizim için değil, sizin için iyi olur. Ben herhangi bir ortağımla anlaşma yapabilirim. Kaybeden siz olursunuz. Ve daha kaç kere o yeri herkesin onayladığını söyleyeceğiz?" dedim. Aslında, ne kadar çok ortağım olsa bile sırf bu şirketle anlaşmalıydım. Çünkü, bu şirket tam da cafe, restoran gibi yerlerde uzmanlaşmıştı. O şirketin de aynı şekilde bize ihtiyacları vardı. Ama bizi biraz daha yorarsa fikrimi değiştirmem de an konusuydu.

Adam ben ve Shi Hae'yi biraz süzdükten sonra sakince konuşmaya başladı.

"Beni bunun için kınamayın lütfen. Ben her iki şirketin iyiliğini istiyorum. Bu yüzden bu kadar ilgileniyorum. Devamını başka zaman konuşuruz ve umarım bu karar ikimiz içinde iyi olur" dedi ve ayağa kalktı. Ben de aynı şekilde ayağa kalktım ve uzattığı elini tuttum.

"Umarım" dedim. Daha sonra Shi Hae'yle de el sıkıştıktan sonra toplantı alanından menejeriyle birlikte ayrıldılar. Kapının kapanma sesini duyduğumda kendimi koltuğa attım. Aynısını o da yapmıştı.

"Normal dille anlamıyorlar. İngilizce mi anlatmalıyız? Korece söylerken anlayamıyorlar mı? Her zaman bu kadar zorlanmak zorunda değilim ben" dedim kendi-kendime.

Ona baktığımda masanın üzerine daire şekilleri çiziyordu.

"Daha toplantı var mı?" dedim. Hala aynı şeyi yapıyordu.

"Shi Hae!"

"Hmm? Evet. Buyrun" dedi Shi Hae.

"Başka toplantı var mı?"

"Yok. Bitti. Sonunda"

"Peki. Eve gidebilirsin" dedim. Kafasını bana çevirip 'Ne?' dedi.

"Çok yoruldun. Evine git, işleri ben hallederim"

"Emin misiniz?" dedi Shi Hae. Biraz aklımdaki kararları topladıktan sonra cevap verdim.

"Bak, tek bir şartla gidebilirsin"

"Dinliyorum?"

"3 gün sonra toplantı var. İş toplantısı değil. İş ortaklarımızdan çok önemli birinin doğum günü"

"İyi"

"Benimle gelir misin? Yalnız kalmazsın zaten, NamJoon ve diğerleri de olacak. Kız arkadaşlarıyla gelecekler. Hem bizimkiler. Yanlış anlaşılmaz"

...

"Olur mu?"