"Tekrar! Bu sefer kılıcını biraz daha gevşet tut ki hareketlerini hızlı yapabil." Cloe beni başıyla onayladı ve saldırı duruşuna geçti. Başımı salladım ve yanına gidip kollarının duruşunu düzelttim. "Açıyı doğru ayarla."
Kamp lideri olarak onlarla ilgilenmemi Hector istiyordu. Fakat ben disiplinli biriydim. Bu yüzden çoğu melez benle çalışmaktan kaçınırdı. Bazı melezler ise, Cloe gibi, özellikle benle çalışmak isterdi. Kendisini geliştirebilmek için. Bu yüzden Cloe'yi çok severdim. Zekiydi, yetenekliydi ve benden korkmayan nadir insanlardan biriydi.
Saldırısını engelledim ve dirseğimle boynuna vurup yere düşmesini sağladım. Acıyla inledi ve elini boynuna attı. Alnımdaki terleri silip ona baktım. "Bu hareket her zaman işe yarar. Düşmanın nefesini keser ve kısa süreli bocalamasına sebep olursun." Elimi ona doğru uzatınca gülümseyerek tuttu ve onu ayağa kaldırmama izin verdi.
"Bugün aklın dağınık. İstersen daha sonra devam edelim Cloe." Başını sallayarak bana baktı. "Hayır. Hayır. ... İyiyim. Devam edelim." Kaşlarımı çatıp ona baksam da bir kez daha saldırmasına izin verdim. Normalde bu kadar çabuk yenilmezdi. Ama bugün daha ilk hamlemde yeri boyluyordu.
Kılıcımla koluna küçük bir kesik atmıştım ve yerde yatıyordu. Tepesinde dikilip ona baktım. Güneş gökyüzünde parıldadığı için bana gözlerini kısarak baktı. Kahverengi saçları dağılmıştı. "Bu gerçek bir dövüş olmadığı için şanslısın. Eğer gerçek olsaydı bugün yirmi yedi kez ölmüş olacaktın." Yerinde doğruldu ve gözlerini benden kaçırdı. "Üzgünüm."
Derin bir nefes aldım ve yanına oturdum. Bu... konuşma işlerini beceremezdim. Ama yinede denemekten zarar gelmezdi. Cloe de benimle konuşmayı deniyordu değil mi? "Neyin var Cloe? Anlatmak istersen dinleyebilirim." Kahverengi gözlerini gözlerime dikip bana baktı. Konuşmuyordu. Sadece bana bakıyordu. Yerimde kıpırdandım ve iyice ona doğru döndüm. "Cloe sorun ne?"
Yutkunup başını yere eğdi. Yanaklarının kızardığını görebiliyordum. Ne? Erkek meselesi miydi olay? Onu bir kaç kez şu Samuel denen çocukla görmüştüm. Eğer hoşlandığı çocuk oysa üzülmesine gerek yoktu ki. Çocukta ondan hoşlanıyordu. Steve anlatmıştı.
"Şey... Hoşlandığım biri var ama... İlgileneceğini zannetmiyorum." Başımı eğip gözlerine bakmaya çalıştım. "Eğer Samuel ise onunda senden hoşlandığını duymuştum. Üzülmene gerek yok." Başını kaldırıp büyümüş gözlerle bana bakınca gülümsedim. "Bence ikiniz birbirinize çok yakışırsınız." Benden korkmayan insanlara karşı sert kısmımı kapata biliyordum sanırım.
Cloe hızla başını yere eğdi ve ayağa kalktı. "Şey. Ben... Gitsem iyi olacak. Sa-Sağol konuşma için. Hoşçakal." O hızla yanımdan uzaklaşırken ne olduğunu çözmeye çalışıyordum. Yine yanlış bir şey mi yapmıştım? Offf! "Hey! Şampiyon!"
Kafamı çevirip gülerek yanıma gelen Steve'e baktım. O benim en yakın arkadaşımdı. Biraz... Deli doluydu ama olsun. Evet. Ne düşündüğünüzü biliyorum. Sert çocuk ve deli dolu genç dost mu yani diyorsunuz. Evet. Biz garip bir ikiliyiz.
Steve yanıma oturdu ve bizden uzaklaşmakta olan Cloe'ye baktı. "Onu ne yaptında kaçırdın yanından?" Gözlerimi devirdim ve çimenlere uzandım. Gözlerimi kapatıp Steve'e cevap verdim. "Ben bir şey yapmadım. Hoşlandığı çocuktan bahsetti. Bende Samuel olduğunu düşündüm. Arkadaş dertleşme sohbeti yapmaya çalışıyordum ama sanırım yanlış bir şey söyl- Sen neden gülüyorsun?!" Hızla yerimde doğrulup Steve'e baktım. Kahakahalarla gülüyordu. Şuan onun sarı saçlarını yolup, mavi gözlerine sarıp yiyesim var!
Gülmesi bitince bana baktı. Ama yüzünde hala koca bir sırıtış vardı. "Ben senin kadar aptalını görmedim Jason! Kıza en son ne dedin?" Kaşlarımı çatıp Steve'e baktım. Pekala. Bana aptal demesi moralimi bozmuştu. "Ne bileyim ben? ... Samuel ile yakışırsınız falan gibi bir şey dedim." Steve bir kahkaha daha attı ve elini omuzuma koydu. "Hala anlayamadın mı Jason? Cloe'nin bahsettiği çocuk sendin! Bunu tüm kamp biliyor zaten! Samuel neden senden senden nefret ediyor zannediyorsun?" Şaşkınca ona baktım. Ne diyordu bu salak?
"Samuel benden nefret mi ediyor? Hem saçmalıyorsun! Cloe benden hoşlanmıyor!" Steve kaşlarını kaldırıp bana bakınca yutkundum. Pekala. Bazı tavırlarından bir şeyler sezmiştim ama ben kuruntu yapıyorum sanmıştım. Ah! Benden hoşlanan kıza başkasıyla yakışacağını söyleyip onu reddettim! Hayır. Cloe'den zaten o anlamda hoşlanmıyordum ama... Onu bu şekilde de geri çevirmiş olmak istemezdim. Aferin Jason. Seninle konuşan birini daha kaybettin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belirsiz Kahraman
Fantasía"O, ya Dünya'yı kurtaracak ya da Dünya'nın sonunu getirecek." dedi Druid Gallom Tanrılara. Daha sonra ise boğazını temizleyip konuşmaya devam etti. "Belirsiz kahraman, kurtuluşumuz ya da ölümümüz olacak." Tanrılar gözlerini odanın ortasına gülücükle...