"HAZIR MISIN?"

22 2 0
                                    

Sabah erkenden okula gitmek için çıktım evden. Ara sokaklarda düşünceli bir halle yürüyordum. Yanımda bir araba durdu. Korno sesiyle irkildim. Kapı açıldı, arabadan inen Cem'di. Bu bi rastlantı mıydı? Tabiki de hayır onun evi bir arka sokaktaydı. Bana doğru yaklaştı.

"Günaydın." dedi gülümseyerek.
"Günaydın" dedim yüzüne bile bakmadan.
"Okula gidiyorsan bin arabaya bırakayım." dedi arabayı göstererek.
Bende;
"Tamam" diyerek bindim arabaya.

Okula gider gibi bir hali yoktu. Nereye gidiyor olabilirdi ki? Yine de demedim şansımı.
"Sen, sen gelmeyecek misin okula?" Bir kaç saniye sustu.
"Bir kaç işim var onları halletmem gerek minik" diyerek gülümsedi.
Minik mi demişti o ? Yoksa ben mi yanlış duydum ? Evet evet minik demişti. Hoşuma gitmedi değil. Kalbim hızla atmaya başladı.
"Peki" diyerek döndüm önüme.
Okula gidene kadar konuşmadık.

Sonunda geldik. İndik arabadan. Tam arkamı dönüp gidecekken kolumdan tuttu ve hafifçe sarıldı. Ne yapacağımı bilemedim. Bende ona sarılıverdim. Geri çekildi ve;

"İsterden çıkışına gelir alırım seni, bir yerlere gider oturur konuşuruz"
Dedi.
"Olur" dedim titrek bir sesle. Gülümsedi ve gitti. Ne oluyordu bana ? Daha çok aşık oluyordum ona. Sonumuz ne olacaktı? Herşeyden çok sevdiğim adam benim olacak mıydı? Beni ne olarak görüyordu ? Veya oda bana karşı birşeyler hissediyor muydu ? Acaba ne konuşacaktı benimle ? Tanrım!! Kafayı yemek üzereyim...

6 saat sonra..

Zil çalmıştı. Bahçeden çıktım. Etrafıma bakınırken gördüm onu. Gelmişti. Benim için gelmişti. Arabaya dayanmış beni bekliyordu. Arabaya bindik. Cem;
"Evet minik, nereye gitmek istersin?" diye sordu neşeli bir sesle. Bende gülümseyerek
"Fark etmez sessiz bir yer olsun yeter." dedim. Bana döndü;
"Çok güzel bir yer biliyorum seni oraya götüreceğim." dedi.

İlk defa onu bu kadar mutlu görüyordum. Sanki o sert, egoist erkek gitmiş, yerine mutlu neşeli küçük bir erkek çocuğu gelmişti.

Bir parka getirdi beni. Sessiz, kimsenin olmadığı, sanki terk edilmiş gibi. Bankın tekine oturduk ve konuşmaya başladık. Koyu bir muhabbetin içinde buldum bi anda kendimi. O anlatıyor, ben dinliyorum, ben anlatıyorum, o dinliyor. Babamı anlattım ona. İçimde ki düğüm söküldü bir anda. Gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Elini yanağıma koyup göz yaşlarımı silmeye çalıştı.

"Babam öldüğünde 11 yaşındaydım. Hala gözümün önünde. İlk aşık olduğum adamdı o. Ama şimdi... O yok." dedim titrek bir sesle. Hafif gülümsedi.

"O yok, ama ben varım." dedi. Gerçekten varmıydı ? Bunu düşünürken dudağıma hafif bir öpücük kondurdu ve devam etti;
"Bak Bilge, neden bilmiyorum ama seni bana çeken birşey var. Ve ben ilk defa böyle hissediyorum. Sen farklısın, masumsun. Seni ilk gördüğümden beri sana takıldı aklım. " Elimi tuttu ve devam etti;

"Benimle herşeye , bütün zorlukları aşmaya var mısın ? Benim olmaya hazır mısın ?" diye sordu. Heyecandan ölmek uzereydim hep bu anı bekliyordum ve bu fırsatı kaçıramazdım.
"Seninle herşeye varım, hazırım." dedim gülümseyerek.
"Hayatıma hoş geldin minik." diyerek burnuma küçük bir öpücük kondurdu. O artık benimdi, bende onun. Onunla herşeye hazırım. Ölüme bile...

Ya Sen Ya HiçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin