Burada kalma korkusu içimi üpertirken ayakta kalmaya çalışıyordum. Zamanım çok kısıtlıydı ve ben, şu ana kadar benim gibi birisiyle karşılaşmamıştım. Zar zor ayağa kalkıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım.
Kahretsin!
Kaybolmuştum ve son 1 dakikam kalmıştı. Panikle siyah gözüken bir duvarın içinden geçtim. Bu odanın içi fazlasıyla renkliydi. Pembe tabure mor masa ve bir de yeşil yatak vardı. Birbirinden çok alakasız olan renkler birleşince güzel bir görüntü oluşturmuştu. Etrafı incelemeyi bırakıp odada birisi var mı diye göz gezdirdim.
Odanın en ucunda annem duruyordu. Bu sefer çok daha farklıydı. Sanki beni görebiliyormuş gibi beni inceliyordu ve diğer insanlardan farkı siyah beyaz olmayışıydı. Annemin üstünde sadece kımızının tonları vardı.
Şu an annemle konuşmayı ve beni bıraktığı için kızmayı her şeyden çok istiyordum. Gözleri önünde ağlamayı ve geri dönmesi için yalvarmayı çok hemde çok istiyordum...
Anneme olan sevgimi haykırmak için ağzımı araladım. Belki beni duyar ve bana sarılır diye!.
Elaya amberin söyledikleri aklıma geldi. Konuşmamam gerektiğini söylemişti ama bu benim umrumda bile değildi. Zaten burada kalacağım belli olmuştu. Son 1 dakika kalmıştı ve son 1 dakikada kapıyı bulacağımı zannetmiyordum.
Son kez nefes aldıktan sonra konuşmaya başladım.
"Anne"
Söylediğim şeyden sonra annemin gözleri kırmızıya dönüşmüştü. Bana sinirle bakmaya başladı. Her an üzerime saldıracakmış gibi bakıyordu.
"Anne seni özledim!"
Ağlamaya başlamıştım. odanın kapısı zorlanıyordu. Sesimi duymuş olmalıydılar. Annemin sinirli gözleri alev almaya başladı. Her konuştuğumda bana daha çok sinirli bakıyordu ve daha çok yaklaşıyordu.
"Anne seni özledim işte anlamıyormusun?! Anne, sana hesap sormak istemem ama..."
Kapı kırılacakmış gibi zorlanıyordu.
"Niye beni bıraktın. Niye?"
Annem hızlıca yanıma geldi. Saçımdan tutup kafamı yere çarptı.
"Anne, lütfen yapma!"
Beni dinlemiyordu. Kafamı daha sert yere çarptı. Sinirle bana bakıyordu.
Elaya amberin sözünü dinlemeliydim. beni öldürüp ruhumu buraya hapsedeceklerdi."Seni seviyorum anne!"
Bir an duraksadı ve elindeki saçı yere bıraktı. Kapıya doğru yöneldi. Zorlanmaktan neredeyse kırılacak olan kapının tokmağını kavradı
"Lütfen yapma bunu bana, açma o kapıyı!"
Tokmağı daha sıkı kavradı.
"Anne hatırlıyormusun? Küçükken sana ne kadar bağlı olduğumu..."
Tokmağı sıkıca kavrarken yüzünü bana çevirdi. Sanki söyleyeceğim söz her şeyi değiştirecek ve bana sarılacak gibi hissediyordum.
"Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun anne... peki neden... neden yapıyorsun bunları. Ama ben biliyorum anne... içinde bir yerlerde beni seven, beni hiç bırakmıyacağını söyleyen annem var. Sen ne dersen de, istersen beni burada öldür ama kalbimdeki yerin hiç ölmeyecek anne!"
Sonlara doğru şiddetli bir biçimde ağlamaya başlamıştım.
Annem elindeki tokmağı yavaşça bıraktı ve bana doğru ilerledi. Her adımı kalbimdeki acıyı daha çok tetikliyordu.
"Git buradan!"
Ağzından çıkan kelimeyi sindirmeye çalışırken kalbimin tekrar tekrar kırıldığını hissettim.
"Beni sevdiğini söyle!."
Ağlamam şiddetlenince gözlerindeki kırmızılık yerini siyaha bıraktı.
"Gel benimle"
Onu takip etmeye başladım. Dar karidorlardan geçtik ve ilk geldiğim yere vardım. Odayı daha dikkatli süzerken çıkış kapısını fark ettim.
Hayır
Hayır
Hayır.
Annemi bulmuşken onsuz çıkamazdım.
Anneme yalvaran gözlerle baktım ama o aldırmadı.
Beni olduğum yerde bırakıp gitti. Annemi takip etmekle çıkışa gitmek arasında kaldım. Tam anneme doğru koşacakken elaya amberin sesini duydum...