Bölüm 1

100 2 0
                                    

Saatlerdir aynı noktaya diktiğim gözlerimin odağındaki beyaz görüntü, bu erken uyanışların, tekrar uyuyamayışların yarattığı boşluğa yetmiyordu. Uykusuzluk, belirsizliğin yarattığı tedirgin edici gerginlik ve daha bir sürü kaygıyla doldurduğum zihnimi ne kadar süre sağlıklı tutabileceğimi bilmemenin ıstırabı, benim için, olan biteni bilmekten daha önemliydi. Büyük çoğunluğun aksine, sıradanlığın verdiği huzura her şeyden çok ihtiyaç duymuştum ve şimdi, beni bekleyen yeni bir hayatın kıyısında, bu basit isteğe kavuştum dediğim anda, içine düştüğüm rüyalar âleminin pençesinde kıvranıp duruyordum yine.

Kendimi daha fazla tüketmeden Yataktan kalktım. Siyah fon perdeyi çektiğim anda odayı dolduran güneş ışıkları gözlerimi kamaştırdı. Yaşadığım geçici görü kaybının bittiği yer, güneşli bir bahar sabahını müjdelemişti. Mutlu sonları ya da kötü başlangıçları karanlık gecelerin ardında gizli zannetmemizin sebebi belki de önüne çektiğimiz siyah, kalın bir perdeden başkası değildi. Ya da korkularımızın gerçekten korkulacak kadar kötü hatta belki de tehlikeli bile olmadığını bilememenin verdiği histi bizi bitiren.

Bu yıl bahar erken gelmişti, pencereyi açtığımda, sokağa yayılan yeni tomurcuklanmış çiçeklerin huzur veren kokusunu duyduğum an, beynim düşündüğüm şeyin doğruluğunu bana var gücüyle ispata başlamıştı. Hayatı ve yaşamayı sevdiren, mutluluk veren bu koku, bütün perdelerin karanlığını unutturacak denli güçlü bir umut saçıyordu etrafa. Oradan oraya uçuşan toz zerreciklerine aldırış etmeden derin bir nefesle kokuyu içime çektim. Güneşin yüzüme vuran ısısına, hafif esen meltemle birlikte saçlarımın tatlı bir ahenkle savruluşuna, ekmek fırınından gelen taze ekmek kokusuna hayranlıkla, içtenlikle, bir parça da şükür duygusuyla ortak oldum. Gözlerimi açmayı hiç istemeden, bulunduğum yerde sonsuza dek kalmayı arzu ederek bu uyumun beni uzaklara, bilinmeyenler diyarına götürmesini diledim.

Ilık bir duş alıp işe gitmek için hazırlanmam, bir gece önceden birbirine uydurduğum kıyafetlerimi giymem, saçlarımı fırçalamam ve hatta iştahsızlığıma aldırmayarak özenle hazırlayıp yaptığım uzun soluklu kahvaltıya rağmen, evden çıkmam gereken zamanın hala çok gerisindeydim. Yeni uyanan şehrin sabah karmaşasına uykusuz ve yorgun bir şekilde dâhil olmam için gereken süreyi ayarlamakla alakalı ümitsiz bir sıkıntı yaşıyordum. On dakika mesafedeki iş yerim de çok yakın olduğu için yolumu uzatabildiğim kadar uzatmaya başlamıştım son zamanlarda. Hem güneşe olan ihtiyacımı sabahın bu erken saatlerinde giderebiliyordum hem de erkenden kendimi başka bir beton yığınına hapsetmemiş oluyordum. Sonrası göz açıp kapayıncaya kadar geçiyordu ve bundan ne rüyalardan önce ne de bugün hoşlanmazdım. Şanslıydım, uzun yürüyüşler yapabileceğim bir alana sahiptim.

Yolun bittiğini gösteren küçük dükkânımın önüne kadar geldiğimde beni bekleyen günlük gazete yığınına basmamaya çalışarak kapıyı açmak için eğildim. Kapı kilitleri bana her zaman zorluk çıkarmıştır, defalarca değiştirdiğim halde asla ilk seferde açamazdım kapıyı; ya anahtar kırılır ya da fazla uğraştığım için zarar verir ve nihayetinde yenisiyle karşı karşıya kalırdım. Teknolojik bir kilit sisteminin bu yapıya ihanet olacağını düşündüğüm için bunu aklıma bile getirmedim. Kaldı ki şifreyi unutma ihtimalim, kilitli kapılara karşı verdiğim mücadeleye baskın gelebilirdi.

Güçlükle açtığım gök mavisi kapının ardında bekleyen hava ciğerlerimdeki bahar havasıyla yer değiştirip içimi kasvetle doldurdu, derin bir nefes alıp içeriye öyle girdim. Beni görünce Tutsak sevinç dolu bir çığlık attı. Her sabah aynı sesle selamlıyordu beni. Yalnızlığından, gün boyu sürecek kalabalığa kavuştuğunu müjdeliyordum. Ona iki seçenek sunmuştum, bir çeşit anlaşma yapmıştık; ben kafesinin kapısını açık bırakacaktım o'da gitmek ya da kalmak arasında bir tercih yapacaktı, sonuçta dükkânımızda bizim kadar söz sahibiydi, özgürlüğüne kavuşması için kanadından tutup kapı dışarı edemezdik ama bu tercihi kendisine bırakabilirdik. Tutsak bizimle kalmak konusunda ısrarcıydı, seçimine saygı duyuyorduk.

SERENCAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin