Multi media: Elif
Arkadaşlar baya uzun bir ara sonunda yeni bölüm yazabildim. Okul nedeniyle malesef yazamıyordum daha sık yeni bölüm yazmaya gayret göstereceğiz. İyi okumalar
*********************************
-Sude-
Elif'i en son okulda valeybol oynarken gördük. O günden sonra ortalardan kayboldu. Aileside dahil hepimiz büyük bir korku içindeyiz. Yaklaşık bir aydır kimse haber alamıyor. Her gazeteye ilan verdik. Hatta bugün bizim tayfayla beraber yine bir gazeteye ilan vermeye gidicez. Elifsiz hersey o kadar sıkıcı ve boşki. Zaten o kaybolduktan sonra herkesin tadı kaçtı. Fazla buluşmuyor, eğlenmiyoruz. Zaten sadece ilanlar için bir araya geliyoruz. Aileside zaten perişan haldeler. Betül ve ben sık sık onları ziyarete gidiyoruz. Birazda olsa yardımımız dokunur diye. Hüseyin amca Müzeyyen teyzeye göre biraz daha kendini toparlayabildi. Ama Müzeyyen teyze yemeden yemeden içmeden kesildi. Ne kadar çabalasakta fayda etmediği için artık ona yemesi için konuşmuyoruz. Acısına ortak olup onu mutlu etmeye çalışıyoruz. Bugün okul çıkışı kararlaştırdığımız yerde bulusmak üzere ayrıldık. Ben hemen eve gidip hazırlandım. Sonrada buluşma yerine gittim. Elimizde broşürler hem yoldan geçenlerin eline tutuşturuyoruz hemde bulduğumuz yerlere yapıştırıyoruz. Gazeteye ilanı verdikten sonra Elif gittikten sonra asla yapmadığımız birşey yaptık ve sahile gittik. Hepimiz çok üzgündük ama Selim bizden daha bitkin görünüyordu. Herkes kendi iç dünyasına dalmışken Boranın sesini duydum. "Kız yer yarıldıda yerin dibinemi girdi abi ya nerde, niye bulamıyoruz" dedi. "Aklıma çokta kötü şeyler getirmek istemiyorum ama.." dedi dedi Selim. Mehmet sözünü bitirmesine izin vermeden araya girip "Yok lan öyle birsey sakın ama sakın o cümleyi bitireyim deme" dedi ve ayağa kalktı. Bora fazla sessizdi bir aydır ağzını bıçak açmamıştı. Genelde fazla üzgünken yahut kızgınken bu hale gelirdi. Oda bu sekilde belli ediyordu mahvolmuşluğunu. Bu sefer haber alabilecegimizden emindim. Çünkü çok satılan bir gazeteye ilan vermiştik. En azından yaşadığına dair haber alınması bile yeterdi. Zaten sonra işimiz kolaylaşırdı ama şuan yaşadığından bile emin değiliz. Çocujlar geç oldugunu söyleyip dağıldılar. Bende eve gittim.
-Barış-
Sabah kalktığımda başım fazla ağrıyordu. Dün akşam fazla kaçırmıştım galiba. Düne dair aklımda hiçbirşey yoktu. Sadece Elifin odasına girdiğimdi. Tek duam saçmalamamıs olmamdı. Kayranın neden o kızı istediğini hala bilmiyorum ama bu masum kızı eğr geçerli bir sebeb olmadan üzüyorsa elimden cekeceği vardı. Kapıdan "Lan ne uykucusun kalk artık" diye ses geldi. Bağıran Dağhandı. Hiç cevap vermedim. Kısa süre sonra "Kalkmassan giriyorum Barıs haberin olsun" dedi. Ah bu çocuk benimi tehdit ediyordu. İnadına kalkmadım. Sonra sert bir şekilde acılan kapı sesi duydum. Kafamı yastığa gömdüm ve ağzıma ne gelirse saydırmaya başladım. Kimseden ses yoktu. Ne olduğunu anlamak için kafamı kaldırdım. Gayet sinirli bir şekilde bana bakan Kayrayı görmek en son düşüneceğim şeydi. Hemen ayağa kalkıp kendime çeki düzen verdim. Eğer biraz Kayrayı tanıyorsam gerçekten önemli bir olay olmuştu. Ciddi bir ses tonuyla "Seri şekilde hazırlan aşagıdaki büyük salonda bekliyorum" dedi ve birşey dememi beklemeden gitti. Rahat birşeyler giydikten sonra aşagı indim. Kayra önüme bir gazete fırlattı. Yerden alıp baktım. İçinde kayıp aranıyor diye ilan vardı. Elifin resmi ve telefon numarası vardı. "Gördünmü ne olduğunu" dedi Kayra. "İyide abi ne bekliyordun kızı kaçırdık ailesi bir zahmet kızlarını arayacak, gayet doğal değilmi" dedim. Kayranın yüzü bir anda normalleşti. Yanıma gelip " Biliyormusun Barış ben bunu düsünemedim, seni zeki zannederdim yanılmışım, bil bakalım bu ilandan sonra ne oldu" dedi. Benim cevap vermeme fırsat vermeden Çağlar atlayıp " ne oldu" dedi. Kayra koltuğa oturup bizede oturmamız için işaret etti. Karşısına oturup diyeceklerini bekledik. "Hanımefendi kaçmaya çalışmıştıya, o arada onu bir adam görmüş, Allahın ıssız dağında ne işi varsa artık, bunu hemen polislere anlatmıs şuan bütün ekipler bizi arıyor, bulmaları an meselesi burası güvenli değil" dedi. "Güvenli değilde nereye gidicez peki" dedim. "Ankarada bir yer var, oraya gidip kısa bir süre orada kalıcaksınız. Ortalık biraz durulsun geri gelirsiniz" dedi. Dinçer atlayıp "ne zaman yola çıkıcaz" dedi. "Ben size haber vericem ama bugün içinde" dedi. İşleri olduğunu söyleyip gitti. Çağlar kızlara hazırlanmalarını haber vermeye gitti. Madem gidicektik orda mutlaka birşeylere ihtiyacım olacağı için bende çantamı hazırlamak için odama gittim. Küçük bir sırt çantasına eşyalarımı koydum. Seri bir şekilde aşagı indim. Karşılaştığım manzara sinirlerimi bozmuştu. Banu gayet bu işlere alıştığı için küçük sırt çantasına herseyini koymustu. Ama benim kardeşim iki valizle bana sırıtarak bakıyordu. "Onlar ne Afra?" dedim. "Sen demişsin hazırlansınlar diye" dedi. "Çabuk git odana küçük birşeylere koy ihtiyaçlarını" dedi. "Ama olmazki sığsaydı koyardım" dedi. Banuya kafamla bir işaret yaptım. Anlamış olacakki Afrayı ve valizleri alıp gitti. O arada telefonum çaldı. Arayan Kayraydı. Hemen açıp konuşmasını bekledim. Aceleci bir sesle "Barıs hemen kaçın, polisler gelmiş" dedi. "Tamam çıkıyoruz" deyip telefonu kapattım. Seri adımlarla kızların yanına gidip Afra için üç beş bisi alıp aşagı gönderdim. Sabahtan beri odasından çıkmayan Elifin odasına gittim. Camın kenarında camı izliyordu. Hemen kucağıma alıp asagı indirdim. Çocuklar ben aşağı indiğimde zaten hazırlardı. Elif inmeye çalışıyor ve bağırıyordu ama şuan hiç umrumda değildi. Biz daha evden çıkmadan siren sesleri duyulmaya başlamıştı. Arka kapıdan çıkıp arabaya attık kendimizi. Arabayı ben kulkanıyordum. Zaten fazla bir yol yoktu. Arabada fazla bir sessizlik hakimdi. Sessizliği Elif bozdu. Gayet ürkek bir sesle "Nereye ve neden gidiyoruz" dedi. Benim cevap vermeyeceğimi bildikleri için Afra "Ankaraya" dedi. Banu söze girip "gazeteye ilan vermişler senin için polisler yerimizi bulmuş" dedi. Bu sözden sonra uzunca bir süre kimse konuşmadı.
-Elif-
Ben ne olduğunu anlamadan kendimi Barısın kollarında buldum. İnmek istediğim icin çırpındım ama onun kaslı kollarına karşı hiç sansım olmadığını biliyordum. Aşağı inince herkes ordaydı. Bir anda siren sesleri duyuldu. Beni kurtaracaklar umuduyla bağırmaya başladım ama Barış hızlı davranıp beni arabaya attı. Sonra kendi direksiyona geçti ve sürmeye başladı. Sabahtan beri dün akşam olanları düsünüyordum. Barışla aramızda geçen o kısa diyaloğu. Herşey fazla garipti. Daha fazla düsüncelere boğulmak istemediğim için arabadaki ölümcül sessizliği bozarak "nereye ve neden gidiyoruz" diye sordum. Afra "Ankaraya" deyip kestirip attı. Benim istediğim açıklamayı Banu yaptı. "Gazeteye ilan vermisler senin için, polisler yerimizi bulmus" dedi. Hiç cevap vermeden tekrar düsüncelere daldım. Arkadaşlarım ve ailem beni unutmamış demekki. Onları cok fazls özlediğimi fark ettim. Keşke gelip beni kurtarabilselerdi. Beni kaçırmışlardı,kaçırılmıştım ama hiç öyle hissetmiyordum. Bana kötü davranmaları gerekmiyormuydu. Ama gayet iyi davranıyolardı. Hatta ben burdakilere kendimi yakın hissetmeye başladım. Aklıma bir anda Bora geldi. Onları oçk özlemiştim. Sudenin bağırmalarını bile. Hepsini,herşeyi o eski hayatımı özledim. Babam ve annem neler yapıyordur kim bilir. Bunlar aklıma gelince gözümden akan yaşlara engel olamamıştım. Bunu Çağlar fark etmiş olacakki kulağıma eğilip "mendile ihtiyacın varmı" dedi. Kafamı olur anlamında salladım. Arabanın yanından mendil çıkartıp uzattı. Alıp gözyaşlarımı sildikten sonra başımın ağrıdığını fark edip gözlerimi kapadım. Uyumaya çalışıyordum fakat düşüncelerim buna engel oluyordu. Tuvaletimin geldiğini fark edince Barışın kulağına "şey bir yerde durabilirmiyiz" dedim. Kısa süreliğinede olsa gülümsediğini aynadan görmüştüm. En yakındaki istasyona gelince arabayı durdurdu. Ben Afra ve Banu lavaboya gittik. Elimi, yüzümü yıkadım, aynaya bakınca ne kadar korkunç halde olduğumu farkettim. Tokamı açıp saçlarımın omuzlarımın üstüne düşmesine izin verdim. Afra durumun vahimliğini anlamış olacakki "Elif bekle sana birşey getiricem" dedi. Afra gelesiye Banuyla biraz konuştuk. Çok komik ve tatlı bir kızdı. Afra elinde küçük bir çantayla geldi. Makyaj çantası olduğunu anlamıştım. İçinden bir kapatıcı ve ruj verdi. Kapatıcıyı sürdükten sonra rujuda sürdüm. Yüzümün rengi birazda olsa yerine gelmişti. İşimizi hallettikten sonra beraber dışarı çıktık. Barış bit adamla konuşuyordu. Adam yanından gittikten sonra telefonla konuşmaya başladı. O arada yanına gittik. Çenesinin kasıldığını fark ettim. Telefonu kapatıp kücük bir küfür savurdu. Sonra tekrar birjni aradı ve "Takip ediliyoruz cabuk araba bul " dedi. Kısa sürr içinde son model bir araba getirdiler. İcinde Çaglar,Dağham ve Dincer vardı bizde hemen bindik. Arabayı yine Barış kullanıyordu ama fazla hız yapmıştı. Korkudan ne yapacağımı sapıttım. "Barıs yavasla kaza yapıcan" diye bağırdım. İnatla daha hız yaptı. Aniden önümüze bir tır çıktı. Tek duyduğum sey korna sesleriydi. Sonrası karanlık.
