Nasir aklında soru işaretleriyle başını pencereye çevirdiğinde, kafasında ihtimalleri değerlendirmekle meşguldü. Nagrcin'de İnsan eti bir kere kanadı mı; bir daha durmak bilmezdi. İnsanların kanlarında pıhtılaşmayı sağlayan o madde burada etkisini yitirirdi. Yaşamsal fonksiyonları günden güne kötüleşirdi. Ama Ateş... o farklıydı.
"Gel benimle!" diyerek Ateş'in koluna asıldığında; Ateş yukarıya, ağaç köklerine ve kozalara bakıyordu.
"Nereye gideceğiz?"
"Bilgeye..." dedi Nasir Ateş'in gözlerine bakarken. Bilge; Yaklaşık altıyüzdoksan yaşında, Abid'in en yaşlı dişi Cin'iydi. Çok savaşlar, insanlar ve hükümdarlar görmüştü. Nasir ona hiç güvenmezdi çünkü soyu İbranis Tayfından geliyordu. Dişinin zaman zaman ona baş kaldırdığı, halkını isyana teşvik ettiği de vuku bulmuştu. Yine de Ateş hakkında her ne şüphesi varsa gidereceğini biliyordu.
Ateş'in arkasına geçip bedenine sarılırken; genç adam ona ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Nasir'in uzun pençeleri göğüs kafesinde kavuştuğunda bir an korktuğunu hissetti ama az sonra başka bir boyuta geçtiklerini anladı. Nasir ona zarar vermiyor, aksine korumaya çalışıyordu. Zaten onun yardımı olmadan bu duvarları aşabilmesi mümkün bile değildi.
"Bilge'nin yanında tek kelime etme!" diye uyarıldığını duydu az sonra ve bir dizi merdivenin önünde görüntüsü netleşti. Nasir ona sardığı kollarını ayırdı ve önden yürüyerek merdivenleri inmeye başladı. Ateş sesini bile çıkarmadan onu takip etmeye ve belki de saatler sonra bu bitmek bilmeyen merdivenleri kim bilir hangi zalim inşa etti diye düşünmeye başlamıştı
"Hey!" diye seslendi Nas'a soluk soluğa kalmış sesiyle "Uçarak götürsene beni, kaç kat indik sayamadım artık!"
Nasir duyduklarına önce gülümseyerek ardından da tok sesiyle kahkaha atarak karşılık verdi ve basamakta durup beklemeye başladı.
"Bu kalenin görünen yüzü kadar, bir de görünmeyen yüzü var evlat." dedi kadim sesiyle. Sözleri duvarlarda yankı yapıp tüm boşluğa dağılıyordu. "Tam olarak ikibin kat var. Her katın yüz adet avlusu ve bin'er adet odası var. Ve şimdi biz, en derine iniyoruz."
Ateş duyduklarına şaşırsa da belli etmek istemedi, kendini zaten bir aptal gibi hissediyordu. Merdivenleri sus pus inmeye devam etmeye çalıştığındaysa da her an gücü gitgide azalıyordu. Ahh o ikibin katı yapan mimarın, mühendisin, çalışan içşisinin, gelmişine, geçmişine rahmet okumak vardı ya! Guaps Aşkına!
Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmediği bir süre zarfında, düşüncelerini yorgunluktan Nasir'in dediklerine yoğunlaştırmaya çalıştı. Bu her ne kadar mümkün olmasa da son günlerde yaşadıklarıyla zor da olmadı ve aklına gelen şeyle aydınlandığında tüm güçsüzlüğüyle "Zindana mı iniyoruz?" diye sormayı başardı. Nasir başını usulca salladı.
"Onun yaşında bir cadıyı Nargcin'de sadece Amades Zindanları hapsedebilir."
"Neden?" diye sorduğunda Ateş, karşılaşacağı manzaradan bi'haberdi.
"Sence neden uçarak aşağıya inmiyoruz?" diye soruya soruyla karşılık verdi Nas ama cevabı Ateş'in veremeyeceğini biliyordu bu nedenle devam etti.
"Amades Kalesi'nin yer altı duvarları; henüz bilemediğimiz bir taştan yapılmış. Burada sihir işlemiyor, büyü işlemiyor, burada hiçbir Cin Tayfı görünmez olamıyor. Buradan kimse kaçamıyor. Taşlar izin vermediği sürece belki yüzlerce yıl kalanlar oluyor ve işin enteresan tarafı yine taşlar izin verdiğinde; yani kilit tutmadığında mahkumlar salınıyor. Bu şimdiye kadar hiçbir hükümdarın anlam veremediği şeylerden yalnızca biri. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duman & Ateş
FantasyAteş annennesinin himayesinde bir Büyü Bozucu'dur. Zifiri bir gece tılsımın var olduğuna inandığı bir kuyuya denk gelir ve tüm hayatı alt üst olur. Yeraltının kapıları kapanmasına az bir zaman kala ona göz koyan dişi cin Eyf ile erkek cin Nas arası...