Nagrcin kaynıyordu. Heryer zifiri bir karanlığa bulanmıştı. Tayf göçleri tüm hızıyla devam ediyordu. Amades Kalesi'nin binlerce odası son yılların en büyük Gaups göçüne ev sahipliği yapıyordu. İkibin katlı binanın her katı, her avlusu ve her odası tıklım tıklımdı. Nasir ise kalenin geniş balkonundan Abid'i izliyordu. Zorey'in dedikleri haftalardır aklından bir an bile çıkmamıştı. Bir insan nasıl olur da bir Cin'in kanından gelebilirdi?
Annesi yüzlerce yıl önce Gaups'tan bir anda kaybolmuş ve yine yüzyıllar sonra geri döndüğünde cesedi Gaups'un yakınında bulunmuştu. Anlatılara göre annesi taşkına yetişememiş ve Gaups'un ateşinden çalmaya çalışmıştı ve Gaups gazabını onun üzerine yağdırmıştı.
"Vakit geliyor mu Nas?"
Arkasından yaklaşan; son zamanlarda bir an bile yanından ayrılmasına izin vermediği insan Ateş'ti. Son zamanlarını Nagrcin'de olanlara anlam vermeye ve onun geçmişindeki sırrı çözmeye çalışarak geçirmişti. Tarihi hiçbir kayıtta Amades Kalesi'nin önünde tayfların sıraya dizildiğine denk gelinmemişti. Her dönem binlerce oda boş kalırdı. Nüfusları bir anda bu kadar artmış olabilir miydi? Sanmıyordu. Kor rengi gözlerini Abid Ovası'na yeni giriş yapan İbranis Tayfı'na çevirdi ve yüzü bir anda asıldı. Arkasını dönerek Ateş'e baktı. Ateş onun bakışlarındaki gerginliği hissetti ama bir şey söylemedi.
"Vakit geliyor..."
"Gerginsin?" dedi Ateş. Nasir bu sefer ona bedeninin tamamını çevirdi ve insanın önünde bir dağ gibi dikildi. Yine de insan ondan ne korkuyor ne çekiniyordu. Ateş'ten sonra ele geçirilen insanlar çoktan ısınan havadan dolayı ölmüşlerdi ama insan Ateş geldiği günden bile daha iyi görünüyordu.
"Kaygılıyım..."
Peçelerini arkasında bağlayan Nas "Bir şeyler ters gidiyor evlat" dedi. Bir pençesiyle Abid Ovası'nı göstererek "Kadim yıllardan beri Amades böyle bir kalabalığa ev sahipliği yapmadı. Ama..." İçindeki ateşi daha da körükler gibi derin bir nefes aldı "Sen geldin geleli her şey ama her şey çok farklı."
"Ölmedim değil mi? Tüm sorun bu?"
Nasir başını sallayarak tekrar Abid Ovası'na baktı.
"Ölmedin, ölmen gerekiyordu. Senden sonra gelenler..." derken sustu. Ateş devam etti. "Hepsi tarifsiz bir acıyla öldüler..."
"Evet" dedi Nasir, "Senin de ölmen... Yani en azından ölüme direniyormuş gibi görünmen gerekiyordu. Ama şu haline bak! Her geçen gün benden farkın kalmıyor! Bu yanlış insan. Böyle olmaması gerekiyor!"
"Her günümü önceleri bana anlattığın, sonra da... gözlerimle bizzat gördüğüm ölümleri bekleyerek geçiyorum Nasir. İnan bana hiçbir şey yapamadan ölümü beklemek kadar kötüsü yok. Her gün uyuyor ve uyanıyorum ama değişen hiçbir şey yok. Burada gece gündüz bile yok. Ne zamandır buradayım bilmiyorum. Burada tutsak kalmış olsam da bir misafirden farkım yok."
"Mesele bu değil evlat. Mesele senin bu insanlık dışı şartlara bile direnmen!"
"Belki ben diğerlerinden daha güçlüyümdür." derken omzunu silkti Ateş. Nasir "Hayır güçlü değilsin, bizdensin!" dememek için kendini zor tutuyordu.
"Amades doldu Ateş, dikkatli ol." dedi Nasir az önceki konudan sıyrılarak. Haftalardır Ateş'i kor gözlerden saklamaya çalışıyordu. Gelenekler ölen her insan bedeninin Abid Ovası'nda sergilenmesini gerektiriyordu, bu kadim yıllardan beri kuraldı.
"Bir kale dolusu milyonlarca cinden ne de korunurum ya!" diye tısladı Ateş.
"Sana sadece gözlerini dört aç diyorum." diye devam etti Nas. "Seni koruyacağım, bunu biliyorsun. Senden tek isteğim tayflar Abid Ovası'nı terk etmeden bu odadan dışarı adımını bile atma!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duman & Ateş
FantasyAteş annennesinin himayesinde bir Büyü Bozucu'dur. Zifiri bir gece tılsımın var olduğuna inandığı bir kuyuya denk gelir ve tüm hayatı alt üst olur. Yeraltının kapıları kapanmasına az bir zaman kala ona göz koyan dişi cin Eyf ile erkek cin Nas arası...