Aşk ne miydi? Aşk benim her defasında sende bulup bulup yitirdiğim, seninse durmadan kalbimde yaraladığındı. Bazen kağıt kesiği kadar inceydi yaralar, bazense bıçağın kemiğe dayandığı kadar derindi bıraktığın o sancılar. Aşk değildi bizimkisi acı çekmekti, acıyı aşk sanıp seninle aşkı kirletmekti. Ve ben artık, senin o kararsız bi o kadar da tutarsız sevginden fazlasıyla yorulmuş, yıpranmıştım. Gitmek çözüm müydü bilmiyorum ama kalmak her geçen gün daha da ölmekti. Ve çoğu zaman seviyormuş gibi yapan sözlerinle varlığını hissettirsen de sen, yokluğunu yaşattırmaktan zevk aldın aslında. Bir o kadar da kararsız ve tutarsızdı sevgin. Ve ben, bunu bile bile senin o tuhaf karmaşık sevginden vazgeçemedim yine de...
Sen beim aşk sandığım en acınası duyularım, en karşı konulmaz, en zavallı zaafımdın. Bir türlü senden kopamazdım işte. Hani bıraksan ellerimi, gelir miydim ardından bilmiyorum. Belki de kabul ederdim ayrılığı bir süre acı çeker unuturdum. Ama ne sen beni bırakabiliyordun ne de ben senden vazgeçebiliyordum. Bağlandıkça birbirimize daha çok kördüğümler atıyorduk içimize. Kısaca, ne gidebiliyorum senden ne de bu aşk sandığım tuhaf tutarsız beraberliğin içindd seninle kalmak istiyordum. Ve ben bunu bile bile her defasında senin o süslü yalanlarına aldanıp her bir yanımı sende tutsak bırakırdım. Aşk mıydı? Tutsaklık mıydı? Yoksa bir tutku muydu? adını bir türlü koyamıyordum ve ne olursa olsun ben senden vazgeçemiyordum.Biliyorum sen benim en büyük zaafım, en büyük acınası duygularımsın...