Saat henüz geç değildi, normalde olsa insanların iş çıkışında evlerine ulaşmaya çalıştıkları zamandı. Ama artık normal kelimesini anlamını kaybetmişti.
İnsanlar sessiz sessiz yürüyorlar, en kısa zamanda evlerine ulaşıp güvende olmaya çalışıyorlardı. Her yeni bir gün yeni bir söylentiyle uyanıyorlardı. Güvenlik önlemleri de "bu" olayı kesemiyordu. Sokağa çıkma yasağı, şehirlerin etrafına çekilen kocaman duvarlara rağmen hiçbir şey engellenemiyordu.
Her yeni bir günde, daha önce hiç tanımadıkları, görmedikleri birisi ya da birileri bulunuyordu sokaklarda. Kendisinin kim olduğunu bile bilmiyordu o kişiler ve korumalar onları bulup araştırma hastahanesine tıkana dek ortalıkta boş boş geziyorlardı.
Bu olay artık o kadar korkunç bir hale gelmişti ki ortalığa kaos hakimdi. Halk birçok gruba ayrılmıştı ve büyük bir kısmı da bu hafızasız insanların yok edilmesini istiyordu. Zaten bir çoğunluğu da yok ediliyordu. Sadece şanslı olan birkaç yüz tanesi yaşayabiliyordu.
Tabi her yeri bembeyaz olan odada kendisi gibi hafızasız biriyle kalmaya yaşamak denebilirse.
Bilim adamları ve psikiyatristler sürekli hafızasızların olayını çözmeye çalışıyordu ama bir türlü ilerleme kaydedemiyorlardı. Bu insanlar, hiçbir devletin kayıtlarında görülmüyorlardı. Sosyal medya da cabasıydı.
İşte halkın görüş ayrılığına uğradığı durumlardan biri de buydu. Bir kısmı, Tanrı'nın onları böyle cezalandırdığını düşünürken bir kısmı da onların uzaylılar olduğunu düşünüyordu.
HafızA olayı yaklaşık on yıldır sürüyordu ve halkın paranoyaklığı ilk zamanlardaki gibi değildi. HafızA'ların sayısında belirli bir azalış da görülmeye başlanmıştı. Eskiden günde birkaç kişi gelirken artık ayda birkaç kişi geliyordu.
Jennifer da sonradan gelenlerden biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HafızA
Science FictionBir varmış bir yokmuş. Gününlerden birinde, sokaklarda hafızasını kaybeden kişiler belirmeye başlamış. İnsanlar öyle çok korkmuşlar ki, kral şövalyelerini sokağa yollayıp bu insanları yakalatmış. Hayır, tabiki de böyle olmadı. Çünkü bu bir masal değ...