Kağıda anlamsızca bakıyordum. En son karalamalar yapıyordum. Gelincik etrafı dolaşıyordu.
Şimdi ise kağıdın üstünde karalamaların arasında renkli kalemlerle çizilmiş bir siluet vardı. Ancak elime renkli kalem almamıştım. Etrafı kontrol ettim. Etrafta renkli kalem yoktu. Kafam karışmıştı. Bir kadın yüzü vardı. Kalemi elimden bırakıp ellerimi kontrol ettim . Elime bulaşmış olabilirdi. Ama tek gördüğüm bileğimin sağ tarafında olan yara iziydi. kabuk bağlamıştı.
İçimden boşver deyip sandalyeden kalktım . Hala adını koymadığım gelinciğim masama çıkmış inci kolyemle oynuyordu. Aniden aklıma adını '' perla '' koymak geldi. Biraz sorguladıktan sonra çok uygun oılduğunu düşünüp onu perla diyerek çağırdım. Bakmamıştı .
Ağrıyan başımı ovuşturduktan sonra dolabıma yöneldim. Orada pek birşey giymeyecektim , çoğunlukla okul kıyafetleriyle dolanacaktım ama genede balo gibi şeyler için birkaç şey götürmeliydim . Dolabıma boş boş bakarken özel günler için giyecek birşeyim olmadığını fark ettim. Sıkıntılı bir şekilde nefes aldım. Cass teyze kapıyı çalmadan içeri girdi. Elinde bir koli vardı . Onu yatağımın üstüne koydu .
Perlanın aniden kapıdan çıkmasıyla onun peşinden koştum. Kısa bir yakalamacadan sonra onu sonunda yakalayabilmiştim. Biraz başını okşadıktan sonra odama döndüm . Cass yoktu. Perlayı kafesine koyduktan sonra koliye baktım . İçinde giysiler vardı.
''Cass??''
Ona seslenişime cevap gelmemişti. Koliye yaklaşıp biraz daha karıştırdım. İçinde bir elbise vardı . Çok güzeldi ama biraz eski duruyordu. Sağ omuzunda küçük bir yırtık vardı . Kapımın aniden çarpılmasıyla küçük bir çığlık attım. Arkamı döndüğümde kimse yoktu .
Perla cıyaklama gibi sesler çıkarmaya başladı . Korkuyordu . Telaşlanmıştım . Kapımı açıp koridorda göz gezdirdim . Kimse yoktu .
''Quentin?!''
Cevap gelmemişti . Korkmaya başlamıştım . Kapıyı biraz daha aralayarak odamdan çıktım . Kalbim çok hızlı atıyordu. Perlanın sesi durmuştu . Başım öldürecek derece ağrıyordu . Sanki birisi kafama tuğlayla basıyordu . Merdivenlere yöneldim . Yürüdükçe başım daha çok acıyordu .
Merdivenin başımda gördüğüm tüğle kanım donmuştu. Titremeye başlamıştım. Siyah bir tüğ merdivenin başındaydı. Büyüktü. Bayağı büyüktü . Aşşağıdan gelen sesle odama doğru koştum . Kapımı kapatır kapatmaz kilitledim. Cep telefonumu ararken aşşağıdan ayak sesleri geliyordu.
Bu kadar korkmamın sebebi aşşağıda bir düşmüş meleğin olmasıydı. Düşmüş melekler birini öldürmüş meleklerdi. Ve çoğu psikopat bir katil oluyordu. Onların meleklere, özellikle benim gibi genç meleklere yaklaşmaları kesinlikle yasaktı.
Sakinleşmeye çalıştım. Telefonum etrafta yoktu. Adım sesleri artıyordu. Ne yapıcağımı bilmiyordum. Kalbim küt küt atıyordu. Perlayı kafesinden çıkartıp cebime koydum.
Aniden biri kolumu tuttu. Kimin kolumu tuttuğunu göremeden başka bir yerdeydim. Midem bulanıyor , başım dönüyordu. Bilincim gidip geliyor, gözlerim kararıyordu. En son gördüğüm şey ise bir kadının yüzüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mangelius
Fantasía" Ne olduğunu anlamıyordum, hiçbir zaman anlayamamıştım. O kafamın içindeydi , yada ben onunkinin. "