2

1.2K 148 32
                                    

Radiohead - Creep

'Bir melek gibisin, cildin beni ağlatıyor.'

Yumuşacık dudakları yüzümün her yerinde usul usul gezindi ve yemin ederim bu az önce bana yaptığı her şeyden daha iyi hissettiriyordu. Çırılçıplak bedenlerimiz birbirine yaslıydı. Bir eli alnımdaki saçlarla oynuyordu, dudakları her yerimdeydi. İnanın bunu bana nasıl yaptırdığını bilmiyordum, sadece gözlerine baktığım bir an içimi eritirken diğerinde onunla sevişirken bulmuştum kendimi. Hayatımda onunla tekrar tekrar yapmak isteyeceğim şeylerden ikincisi bu olmuştu. Birincisi ise saçlarımla oynamasıydı. Teninin kokusunu hissedebilmek için birazcık aşağıya kayıp başımı tam göğsünün üstüne yasladım. Burnum misk kokulu tenine değiyordu.

Sevişmeden önce açtığımız şarkı hala kendini tekrarlıyordu. İçim garip bir huzurla dolup taşmıştı. Kokusunu sanki bitecekmiş gibi usul usul içime çektiğim sırada kollarını etrafıma dolayıp beni kendine biraz daha bastırdı ve göğsü o anda benim için dünyadaki en huzurlu yer oldu. Gözlerimi kapatıp kalp atışlarını dinlemeye devam ettim ve bedenim kısa bir sürede kendini hayatımda yaşayabileceğim en güzel uykunun kollarına bıraktı.

*

Bedenim uykunun mahmurluğunu hala taşırken yavaşça yerimde kıpırdandım ve belimi sıkıca saran kolları hissetmeye çalıştım ancak kocaman bir boşluktan başka bir şey yoktu. Hep o kitaplarda okuyup kızların nasıl bu kadar aptal olabileceğini uzun süre tartıştığım anlardan birini yaşıyor olmamayı dilemiştim. Sadece kötü hissettiriyordu. Hiç senin olmamış birinin seni terkedişi canını yakıyordu.

Yataktan uyuşukça çıkıp bütün görüş alanımı kaplayan dolabın kapağını açıp kendime siyah bir gömlek seçtim. Parmaklarım istemsizce hepsinin üzerinde oyalanmıştı. Başımı dolabın içine uzatıp tertemiz kokuyu içime çektim, çok ferah hissettiriyordu. İçimdeki büyük boşluğu yok etmeye çalışıp yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim. Dolabın kapağını kapattığımda Sehun'un siyah deri koltuklardan birine oturmuş beni izlediğini gördüm ve birkaç saniye bu görüntünün gerçek olup olmadığına kendimi inandırmam gerekmişti. Ancak Sehun tüm heybetiyle kalkıp gözümü doldurduğunda buna inanabilmiştim. Yüzündeki güzel gülümsemeyle yaklaşıp henüz önünü iliklemeye fırsat bulamadığım gömleğin iki yakasını tutup bedenimi kendine doğru çekiştirdi.

O yatağa, bende onun bacaklarının üzerine yerleşirken gözleri uyku mahmurluğuyla kaplanmış yüzümü büyük bir arzuyla izledi. Ardından dudaklarını burnuma bastırıp saçlarımı biraz daha karıştırdı ve beni yeniden öpmek için hareketlendi.

"Sabah nefesi!" diye cırladım dudaklarını avcumla kapatıp onu engellerken. Sehun elimi dudaklarının üzerinden çekip yumuşacık bir hisle benimkilerin üstüne dayadı. Dudaklarımı kısa bir süre çekiştirip geri çekildiğinde ise yüzünde içimi kıpır kıpır eden bir gülümseme vardı.

"Mis gibisin."

O bana, ben ona gülümserken eğer dünyadaki en güzel şey ne diye sorsalar bu görüntü derdim. Ha, tabii ilk sırada onun gülüşü yer alıyor olurdu.

"Kahvaltılık bir şeyler hazırladım." Sehun gömleğin düğmelerini yavaşça ilikleyip beni kucağından indirdiğinde mızmızlanmak istemiştim ama bunun çocukça olduğu düşüncesi hemen vazgeçmeme neden oldu.

Kahvaltımızın ardından bol bol konuşmuş, öpüşmüş ve dans etmiştik. Sehun'un güçlü kollarında süzülüyor olmak kendimi onunlayken ondan küçük bir parça gibi hissetmeme neden olmuştu. Mırıldandığı birkaç şarkı sözü kulaklarıma dolarken bedenimi daha sıkı kavradı, ayaklarının üzerinde duran ayaklarım onunla birlikte hareketleniyordu. Sehun yavaşça kulağıma eğildi.

"Sen o kadar kahrolası özelsin ki, bende özel olmak istedim."

"Senin için."

Son kısmın şarkının sözlerinde olmadığını biliyorduk, ama birbirimize bakarken ikimizin de dudaklarından çıkan şey oydu. Başımı Sehun'un göğsüne yaslayıp parmaklarının çıplak tenimde gezinmesine izin verdim.

You touched my heart, you touched my soulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin