Ne yapacağımı bilemedim. Ne yaptı bu adam bana. Beynim uyuşuyordu. Silkinip kendime gelmeye çalıştım ve sweetimin kollarını indirip içeri gittim.
Ezgi yine taramalı tüfek gibi konuşmaya başladı. Gözlerini benden ayırmıyordu. Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken sustu ve ağzından şu cümle çıktı:
"Şafak, noldu bi anda neden yüzün bembeyaz oldu?"
"Yok bişeyim yorgunun biraz. "
" Söyle hadi hangi cehennemdeydin ne yaptın dün gece? "
"Ya Ezgi... İşte... Iıı... Kafamı dağıtmak için biraz dışarı çıkm..." Ve her şey bi anda durdu. Etraf karardı. Yeri ayağımın altından çektiler ve kendimden geçtim...Gözlerimi açtığımda beyaz bir oradaydım. Kalkmaya çalıştım ama başıma kürekle vurmuşlar gibi ağrıyordu. Sonra kolumdaki kabloları fark ettim ve bayılmış olduğumu anladım.
"Uyandı, uyandı. " diyerek yanında bir hemşireyle içeri daldı Ezgi.
Hemşire nası hissettiğim hakkında birkaç soru sorup çıktı." Ne oldu bana"
"Bi anda bayıldın canım. Ne olduğunu anlamadım. Allahtan başını falan biyere çarpmadan tuttum seni. O kadar çok korktum ki Şafak. Zor yetiştirdim hastaneye nasılsın? "Sonra aninen akılama akşam 8 de olan randevum akılama geldi. Kafamı kaldırıp karşımda ki saate baktım. 19.45 Lanet olsun. 15 dakkam var. Nasıl yetişicem şimdi ben Kesinlikle gitmem lazım.
"Benim gitmem lazım."
"Dur dur dur. Napıyorsun Şafak. R süre daha burda durman lazım. "
" Hayır Ezgi benim gitmem lazım. " deyip kolumdaki iğneyi çıkarttım ve ayağa kalktım. Ezgi de hemen fırlayıp kolumdan tuttu.
" Madem çok gitmen lazım ben de geliyorum küçük hanım. Bakalım ne işler karıştırıyorsun. "
" Bi anda çok sinirlendim ve sesimin ayarını kontrol edemeyerek Ezgiye bağırdım. "
" Sen gelemezsin Ezgi. Her şeye karışma bi ya. Otur oturduğun yerde. Zaman kaybettiriyorun bana. "Tam o anda içeriye doktor girdi. Tartışmalarımızdan ve sesten şaşırmış olsa gerek bir süre sessiz kaldı. Daha sonra
"Tahlil sonuçlarınız çıktı Şafak hanım. Kanınızda tam ne olduğunu anlayamadığımız bir şey bulduk. Kanınıza karışmış. Net olarak bir şey söyleyemem ama tehlikeli bir sıvı. Araştırmalarımız sonucu kesin olarak sonuç yarın sabah belli olacak. İsterseniz gidebilirsiniz. Geçmiş olsun. " deyip kapıyı arkasından kapattı.Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ne demek kanımda tanımlanamayan bir sıvı. Bir anda dank etti. Kolumdaki iğne deliğini şimdi anlmıştım ama hiçbir şey söyleyemedim. Korkuyla karışık şaşkınlıkla Ezgi'ye baktım. O da en az benim kadar şaşkındı. Şafak diyerek bir çığlık attı Ezgi. Hemen ağzını kapattım. Ağlamaya başlamıştı. Tam ben de dayanamayıp ağlamaya başlayacakken aklıma yine buluşma geldi. Hemen saate baktım 19.49 Allahım. 11 dakikam kalmış.
"Şafak ne oluyo? Çok korkuyorum. "
" Birşeyim yok canım. Bak iyiyim ben. Sonuç temiz çıkacak emin ol." diyip Ezgiye güven verecek şekilde sarıldım.Tam ceketimi alıp çıkacakken üstümü fark ettim. Eşofmanım ve sweet im vardı. Bu şekilde asla gidemedim. Ciddi olmazdı. Sonra hemen Ezgiye baktım ve sırıtmaya başladım. Pantolon ve üstünde düz ama şık mavi bir gömlek vardı. Hafif çatalı belli oluyordu. Gözlerimi göğüslerinden alamadım. Tantım nasıl dolgun göğüsler. Biraz kıskançlıkla beraber Ezgiye yöneldim. Gömleği yırtarcasına çekiştirdim ve
"Üstümüzü değiştirmemiz lazım Ezgi" dedim. Şaşkınlıkla yüzüme baktı. İtiraz edemeyeceğini o da anlayınca:
"Tamam ama bir şartla. Her nereye yetişmeye çalışıyorsan ben de geliyorum. " dedi ve yüzüme yalvarırcasına baktı.
" Off bu kadar inatçı olmak zorunda mısın? Tamam tamam. Sen de gel. Ama lütfen çabuk olalım. Hemen değiştirmemiz lazım. Dedim ve isteğimizi değiştirdik. Allahtan bedenlerimiz aynıydı. Cuk diye olmuştu bana Ezgi pantolonu. Beğenmiştim açıkçası.
"Artık benim. " dedim Ezgi ye müzipçe gülerek.
Ezgi gözlerini devirdi. Artık uçar adım burayı terketmemiz gerekiyodu. Odadan çıkarken saate baktım: 19.52!!!
Koşarak çıktık hastaneden. Hemen bir taksi çevirdik ve" Chocolate Cafe" nin yolunu tuttuk. Yanımda para olmadığını sonradan farkederek Ezgi nin kulağına fısıldadım :
"Umarım yanında para vardır Ezgi. Şoföre para yerine öpücük vermeyi istemeyiz değil mi? "
" Bu bindikten sonra mı sorulur Şafak hanım. Allah'tan var. "
Oh. Buna da şükür. Sonda saate baktım. Allahım 3 dakikamız kalmış. Bu kadar uzak bir hastaneye getirmek zorunda mıydın Ezgi hı. Nası ulaşıcaz şimdi 3 dakikada.
" Biraz daha hozlı gidemez miyiz şöför bey. "
" Gidiyoruz ya abla. Ceza mı yiyelim. "
Ay ben senin nerden ablan oluyorum be. Uyuz şey. Hem kağnı gibi gidiyor hem ceza yemeyi düşünüyor.
" Bu arada nereye gidiyoruz. "
" Göreceksin Ezgi. Sabret. Az kaldı.
Vardığımızda saat 20.08 di. 8 dakika geç kalmıştık ama o kadar sorun olmaz diye düşündüm. Cafe nin önüne doğru ilerledik. Biraz daha yaklaştık ama kimseyi göremedik. Belki de geç kalmıştır diyerek 5-10
dakka bekledik ama ne giden oldu ne de giden. Korkmaya başlamıştım. Daha sonra yanımda eşofmanlarımla ürkekce duran Ezgi'ye baktım. Kıyamam. Neye bulaştığından habersiz ben kızmayayım diyr sesini bile çıkarmayarak sırf beni yanlız bırakmamak için yanımda sessizce duruyordu. Sonra tekrar ürkek bir şekilde."Şafak neyi bekliyoruz burda. Bak 15 dakka oldu. Çok donum. Ne gelen var ne giden. Eve gidelim artım. Ve bana ne olduğunu söyledi de ne azından burda meraktan değil donarak öleyim.
Daha sonra Ezgi nin haklı olduğunu fark ettim ve öfkeyle başımı öne eydim. Ya kandırılmıştım. Ya 8 dakika geç kaldık diye gitmişti. Ya da yanımda Ezgi olduğu için uzaktan görüp geri dönmüştü. Ama bu yaptığı için o kadar sinirlendim ki soğuktan mı sinirden mi titrediğime karar veremedim. Kimsin sen? Neyin peşindesin? Bana ne yapmaya çalışıyorsun?
Sonra kafamı kaldırıp Ezgi ye baktım. Hala cevap bekliyordu.
"Tamam Ezgi her şeyi anlatacağım. Her şeyi. Hadi gidelim. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKUNUN GİZEMİ
RomanceKalabalık, ışıklar, yüksek ses... Tek hatırladığım bu. Gözlerimi kapatınca beynimin içinde görünüyorlar. Kalabalık, ışıklar, yüksek ses. Miğde bulunması ve baş dönmesi... Beyaz çarşaf, bir yatak, bir yastık ve iki yabancı yüz. Bir bitişin yeni...