Hislerin de Yanıltır Seni

27 2 3
                                    

Aniden bir şimşek çakar belki, ya da derinden gelen bir gök gürültüsü... İrkilirsin hani, hatta gecedir de... Ve o ses seni biraz daha ağlatır, biraz daha; hıçkırıklarını bastırır hatta... Yağmurun altındasındır belki o zaman. Yağmur... Temizler mi bizi? Arındırır mı bu sevgiden, düşünceden ..?

Yurda geri dönmüştük. Sırılsıklamdık. Mustafa'nın gözleri kıpkırmızıydı. Alışmıştım gerçi onun bu haline. Üzülüyorudum, kardeşim can arkadaşım eriyordu her gün. Yağmur öylesine içimize işlemişti ki, sanki hala yağıyordu üzerimize, ama ıslatmıyordu artık. Helak olmuş kalbimiz ve vücudumuza değmiyordu bile... Mustafa ceketini çıkartıp camın kenarına oturdu. Erciyes Dağı'nın üzerine gözlerini dikti ve bir sigara yaktı. Öylesine yağıyordu ki yağmur, Mustafa'ya ağlıyordu tüm gökyüzü, sinirinden bağırıyordu, bulutlar birbiriyle kavga ediyordu, bitmişti işte Mustafa. Bunu anlıyordum. Çok da zor olmamıştı bu aslında. Sevdi sadece... Umutlandı bir de... Ne umut ama. Hep derdi "Bir evimiz olur ileride;ahşap, iki katlı. Küçük bir de kütüphane, evin önünde bir veranda. Güzel olacak be, görürsün." Umut,insanı içten içe bitiren bir hastalıktır, ama eğer güneş doğuyorsa umut da vardır. Mustafa için doğmuyordu ki artık güneş. Hep karanlıktı onun hayatı. Umudu da kalmamıştı. Ama nasıl vazgeçsin ki? Nasıl ettiği en güzel duayı etmeyi bıraksın? Bu onun için son olacaktı, bunun farkındaydı, ama aşk sonun en güzel başlangıcıydı.

Saat gece 2 ye geliyordu. Mustafa 4. sigarasını söndürmüştü. Üzeri de yavaş yavaş kurumaya başlamıştı. Öylesine bitmişti ki, üstünün ıslak olduğunun farkında bile değildi. Kalktı, telefonuna baktı, güzel bir mesaj görüp umutlanmak için. Bomboştu ekran. Telefonu bıraktı, ıslak olmasına rağmen yatağa girdi. Bir şarkı çalmaya başladı o ara. Ama ne şarkı, dinledikçe Mustafa'nın içinden çıkan ateş, kurutuyordu sanki onu. 

Uyumayı bırakmıştı artık, terkedip gitti onu uyku. Her gece 2-3 gibi yatıyordu. Sabah 5'e doğru sıçrayarak uyanıyordu. Uzun zamandır böyleydi. Gözleri ıslak, korkmuş... Bir sigara yakıp yine çevirinin başına oturuyordu. Mutlu olamıyordu artık, hisleri terketmeye başlamıştı; gülmüyor, sevinmiyor, eğlenmiyordu.  Sadece seviyordu işte. Tek hissi bu kalabildi Mustafa'nın. 

Nefes alırken bir hırıltı geliyordu boğazından. Ama inatla hastaneye gitmiyordu. Uzun zamandır böyleydi aslında.Dinlemezdi zaten hiç beni. "Birşey olmaz" diyerek geçiştirdi hep. Öksürük de başlamıştı, belliydi yüzünden acı çektiği. Yataktan kalkarken göğsünü tutuyordu bir süredir. Beni endişelendiren buydu, ama Mustafa işte laf dinlemez. 

Herkes uyumuştu artık. Mustafa sarı masa lambasının ışığı altında çeviri yapıyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Bırakamıyordu, bıraksa aklına O geliyordu yine. İçten içe hıçkırıkları duyulmaya başladı. Hep böyleydi aslında, alışmıştım. Mustafa bitmişti, son onun için çoktan başlamıştı ve o da bunun farkındaydı. Ama korkmuyordu hiçbir şeyden, onsuz olan bu hayattan korktuğu kadar.

Aşk ve ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin