DEVLERİN DANSI

496 3 0
                                    

"İnsan değil hayvan gibi yaşamaktan hoşlandım
bir piç olduğum için; ben Vanni Fucci' yim
bir hayvanım, ve Pistoia'ydı bana uyan inim."

*İlahi komedya, Yirmi Dördüncü Ezgi, 124. Dize.*

"Sadece bir kez... Affet beni." İç çekti.

Kalabalık şehrin göbeğinde bulunan neredeyse tarihi bir eser sayılabilecek bu otel binasında, altı adım ilerisinde dizlerinin üstüne oturmuş olan karısının yüzüne baktı. Islak yüzünü karanlıkta net ayırt edebiliyordu, o yüzün her zerresini ezbere biliyordu. Yoğun, mavi gözleri şimdi siyah görünüyor, düzgün hatları karanlıkta bile belli oluyordu. Karanlığın örttüğü tek şey gözlerindeki pişmanlıktı.

"Lütfen." diye üsteledi güzel karısı. Acı çektiği her halinden belli oluyor, sesi çaresizlik ve çoğunlukla pişmanlıkla doluydu. Kucağında bulunan narin elleriyle farkedilmesinden hiç çekinmediği yaşlarını sildi.

Seni sevdim.

Genç karısının hayat dolu kahkahalarıyla çınlattığı ve şu an boş olan evini düşündü. Ve o tatil kasabasındaki soğuk, çıplak evini düşündü. Yalnız başına gidecekti oraya. Yalnız ve incinmiş.

Bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

Şimdi bu metruk duygular kadar arkaik olan bu binada karısının savunmasını dinliyordu. Onu bu hale getirmenin vermiş olduğu pişmanlık bile ihanete uğramanın acısını bastıramıyordu.

Karım bana ihanet etti. Üstelik, benim türümden olup insan etiyle beslenen ucubik bir canavarla.

Koltuğun kolundan destek alarak doğruldu ve yavaşça karısına yürüdü. Nasırlaşmış avuç içiyle çenesini tutup kendisine bakmaya zorladı. Kadının utancı tazeydi, az önce yaşamış kadar taze. Aşağı bakıyordu.

" 'Neden' diye sormayacağım. Bunu niçin yaptın bilmiyorum, ama sormayacağım. Sana kızmıyorum..." Çünkü artık senden hoşlanmıyorum, diye düşündü. "Üzgünüm, devam edemeyiz."

"Böyle konuşma, lütfen. Yüreğimi dağlıyorsun..."

"Süreyya, böyle yapman işleri zorlaştırıyor. Buraya geldiğinde, bitirmek için konuşacağımızı biliyordun. Şimdi lütfen, ağlama. Kendime yaşamak için yeni bir yer buldum. Ve lütfen benden, türümden kimseye söz etme. Sana güvenmek istiyorum?"

"Ah, bunu yapacağımı nasıl düşünürsün? Beni hiç tanımıyormuşsun gibi konuşuyorsun. Seni hiç sevmemişim gibi..." Kadının sesi sonlara doğru çatladı.

Genç adam, kenarında çizik olan kaşını umursamazca kaldırdı. "Artık seni tanıyamıyorum."

Sesi boğuk ve sertti, duygudan yoksun muydu yoksa bunun için çaba mı sarfediyordu, kadın anlayamadı. Ama sözcüklerin ağırlığı yüreğine bir sis perdesi gibi çökmüştü. Sevdiği adam, onu tanıyamadığını iddia ediyordu. Haksız mıydı? Değildi, ona ihanet etmişti. Ben bile kendimi tanıyamıyorum, diye düşündü.

"Demek gidiyorsun... Git, ama arkanda bir enkaz bırakıyorsun. Ve bu enkazı toplamanı istemem, sana yapacağım ikinci bir haksızlık olur. Sadece... üzgünüm. Bende üzgünüm. Bunu bil, lütfen."

"Seni seviyorum, ama artık senden hoşlanmıyorum. Seni aklımdan ve kalbimden çıkarmak için her şeyi yapacağım, Süreyya. Sende devam et, üzülme. Yaşandı ve bitti."

Yaşadıklarımdan pişmanlık duymuyorum, diye düşündü. Böyle çirkin bitse de, güzeldi. Hem, hayat bile ölümle son bulurken, bunun güzel biteceğini düşünmem bir aldanıştı yalnızca.

Genç adam, sıcak dudaklarını güzel karısının alnına dayadı ve vedayı andıran bir öpücük bıraktıktan sonra usulca ayağa kalktı. Ve umursamaz yürüyüşü ile ağır ağır kapıya yürüdü. Kapıyı açtıktan sonra son kez arkasına döndü ve kapıyı ardından kapattı.

Kadının haykırışını, duymamıştı bile.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 11, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DEVLERİN DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin