Hayat acımasız. Sen ne kadar merhametli olursan ol sana merhamet etmez. Senin ellerinden tutmaz hayat. Benimde ellerimden tutmayan hayattan tamamen koptum. İnsanlara acıdıkça acınacak hale geldim. Ben sustukça etrafımda ki sözde yanımda olanlar bağırdı. Ben södükçe onlar parladı.
Aynaları sevmem. Aynalara baktıkça kendimi görürüm ve kendimi gördükçe aynaları kırarım. Çünkü benim görünmezliğimi yok edip beni görünür yapıyorlar. Aynalar benim düşmanım aynı insanlar gibi.
Kim görünmez olmak ister ki? Bende istemedim. Beni görmek istemediler ve bende istediklerini yaptım. Görünmez oldum.
Ders çalışmayı bile umursamadım. Ama ailemin üstelemesiyle berbat bir puanla özel üniversiteye başladım. Para sağolsun. Tek çocuk olduğum için beni el bebek gül bebek büyütmedi sevgili ailem. Beni bana bırakıp dağıldılar. Annemle babam boşanınca gülümsememi de kaybetmiştim. İkinci kez başkalarıyla evlendiğinde kendime gülme yasağı getirdim. Sözde tek çocuktum ama üvey kardeşlerimi katmazsam. Annemle babam yarış yaparcasına çoçuk yaptılar. Umurasamadım yine.
Beni gören tek bir insanoğlu yok mu? Elbette var. Hülya Ateş. Benimle zorla arkadaş oldu. Beni yanında sürükleyip duran ve sanırım hayatımda ki tek arkadaşım. Benim arkadaşa ve hatta bir sevgiliye ihtiyacım varmış. Onun görüşüne göre. Benim aslında ne cevherlerim varmışta kimsenin haberi yokmuş. Ama yinede beni asla güldüremedi. Güldüremezde.
Benim güldüğümü görmeden ölmezmiş. Beni değiştirmek istiyor. Aslında Hülya bu özel üniversitenin güzel kızları listesinde yer alan ve benim imrendiğim bir kız. Peki neden benimle takılıyor? Tamamen tesadüf diyebilirim. Beni ağlarken görmüş. Ve o ağlayan birini gördüğünde dayanamaz hemen teselli etmeye kalkarmış. Benimle bu sayede tanıştı. Ben ağzımı açmadan bana herşeyini anlattı. Ben ağlarken onun varlığından bile haberim yoktu. Ama kendini fark ettirdi ve bildiğiniz bana yapıştı. Zamanla bende ona alıştım. İkimizde ergoterapi üzerine okuyoruz. Ve ikimizde akşamcıyız. Benim aynı zamanda ev arkadaşımda diyebilirim.
Kolumun dürtüklemesiyle gözlerimi pencereden alıp Hülya'ya baktım. Parıldaması asla sönmeyecek bal rengi gözlerini gözlerime dikip benden cevap beklermiş gibi bir hali vardı. Ne dediğini bilmediğim için omuz siltim. Muhteşem göz devirmesiyle "Bir kerede tekrarlattırma beni" diye sitemli sesini duydum.
"Bu gün eve sevgilimi davet ettim" dedi otuz iki diş sırıtarak. Aman iyi halt ettin. "Bana mı geliyor kızım. Ne yaparsanız yapın ben odamdan çıkmam" diye söylendim. Gözlerinin ani değişimi nedeniyle ürkmedim değil. "Bana bak Azra. O odanın kapısını söktürtme bana. Arkaşıda gelecek ve sen beni yalnız bırakmayaksın!" ciyaklaması kulaklarımı tırmalarken derin bir nefes aldım. Bu kızın onca arkadaşı varken neden ben..
"Sevgi'yide davet etseydin o zaman. Çünkü ben o-dam-dan çık-mıya-cağım." dedim en bıkkın sesimle. Beni ikna etmesi imkansız çünkü ölürümde asla yatağımdan vazgeçmem. Hülya'nın pes etmiş halini gördüğümde az kalsın gülümseyecektim. Ama kendi kuralımı bozmaya niyetli olmayınca gülümsemem boğazımda kaldı. Hülya'nın kıkırtısını duydum.
"Önünde sonunda göreceğim o gülümsemeni" dedi ayaklanarak.Salına salına sınıftan çıktı Hülya. Eğer bir erkek olsaydım bu sarışın kıza yürürdüm heralde. Kıvrımlı vücudu dolgun dudaklarıyla her erkeği kendine taptırır. Çoğu kişiyi kullanıp atıyor bir kenara. Korkum şu ki başına bir gün belalı sarıp işin içinden çıkamayacak.
Ben böyle saçma düşüncelerle boğuşurken sınıfta tek kaldığımı fark ettim. Çantamdan gelen titreme ile uzanıp telefonda yazan mesajı okudum.'Canışumm bebeşimm tatluşummm spor salonunda hırkam kaldı bi zahmet o poponu kaldırıp al ve hemen eve gel'. Hülya.
Çantamı omzuma atıp doğruldum. Sarsak sarsak adımlarla spor salonuna doğru adımlar attım. Uykum gelmişti ve biran önce eve ışınlanmak istiyordum. Hatta direk yatağa. Spor salonu açıktı ama kimse yoktu. Sadece havuzda yüzen Boğaç hariç. Boğaç Altınordu.
Hakkında duyduklarım dudak uçuklatı cinsten. Ve Boğaç Hülya'nın deyimiyle üniversitenin prensi. Duyduklarıma göre kendine ait villası varmış ve bununlada sınırlı değil. Baya zengin. Zengin olduğunu göze sokmaz ve istediği kızla yatıp kalkarmış. Hülya anlatınca yüzümü buruşturmamaya çalışmıştım ama sözde kızlar onunla yatmak için sıraya geçiyormuş diyince donmuştum. Kim bile bile öyle bir iğrençlik için sıraya geçerki. Aynı sınıfta olmamıza rağmen bana bir kere bile bakmıyor ve görmüyor. Bütün herkesle muhabbeti varken benim yüzüme bile bakmıyor. En sonda kendimden şüphe etmeye başlamıştım. Ama ben çirkin bir kız değilim sadece biraz bakıma ihtiyacım var o kadar.
Boğaç benimde ilgimi çekiyor yani o kadar yakışıklı ki 'yakışıklı' kelimesi yanında halt ediyor. Kumral ama böyle kahverenginin tonlarına sahip gözleri hariç. Teni en açık kahverengi ve saçları bir o kadar koyu. Kasları var ama ne az ne çok. Giyinişi ve tarzı kendine has ve çoğu erkek imrenerek onu taklit ediyor. Boğaç işte benden uzak herkese yakın.
Havuzda yüzmeyi bıraktı ve merdivenlerden çıktı. Önü bana dönüktü. Geldiğimi bilmiyordu ama yine konuşmuyordu. Ben hala put gibi dikilmiş onu dikizlerken ne yaptığımı fark edip kızardım. Ani hızla hareket edip yürürken sendeledim ama düşmeden toparladım. Bari kendini rezil etme Azra. Suratında oluşan hafif tebessüm ile daha fazla kızardığımı hissettim. Yanından geçip sandalyeden hırkayı aldım ve sırtı bana dönük olan Buğra'yı gördüm.
Ani kalp atışımın hızlanmasıyla elimde tuttuğum hırka ile çantam yere düştü. O döğeme. Ejderha döğmesi. Ve kuyruğunun altında bulunan ben.
'Boğaç mı bana dokunmuştu o gece?'
Tam doğum günü gecem bana zorla dokunmuş kişi Boğaç olamazdı.
Sarhoştum ama çırpınışlarım yalvarışlarım hala kulağımda çınlanıyor her gece. Kesik kesik hatırladıklarım var o gecede. Bir tek bu dövmeyi ve beni hatırlıyorum daha net. Dövme omuzdan başlayıp beline kadar iniyordu. Baş kısmı daha büyüktü ve kırmızı renk verilmişti. Boğaç ' tı işte.
Yavaş yavaş yaklaşıp sırtında ki dövmeye dokundum. Kasılan vücudu ve derin derin nefes alışlarını duyuyordum. Ama öfkeden dolan gözlerimle sadece dövmeye odaklandım. Ellerimi narince dövmesinde gezdirirken sessizce iç çektim. En son bel kısmındaki benine dokundum.
Sessizce iç çeke çeke ağlamaya başladım. Tam bana doğru dönecekken ellerimle onu havuza doğru ittirdim ve aynı zamanda "Hatırladım!" diye bağırdım. Evet hatırlıyorum. Şimdi ise o gri gözlerini hatırladım. Beni sıkı sıkı tutan kollarını...
Boğaç su ile buluşunca iki adım geriledim. Gözlerim kararırken yere serildim. Sert zemine hızla çarpan bedenim acıyı hissedemeden karanlık her yanımı sardı.
"Boğaç bana tecavüz etmişti."
#Bu sıkıcı kısımdı. Sizden yorum veya vote beklemiyorum. Okumanız yeterli. Diğer bölümlerde yeni karakterler de göreceksiniz. Bu sefer bu romanı tamamlayacağım. Umarım beğenebilirsiniz. Sık sık yazacağım bu aralar. Ama bölümler tam istediğim gibi olduğunda yayınlıyacağım. Size itiraf etmek istediğim birşey var, okumak daha keyifli yazmaktan. Ve sadece wattpad da kitap okuyorum. Yazanların elleri dert görmesin. Benim romanımı okuyup beyenirseniz daha uzun bölümler atacağım. İyi okumalar :)#
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna Kırıkları
ChickLitSessizliğimi koruyamadım ve benimde kulağımın sağır olacağı bir tonda bağırdım "Sanane!" Alaylı cümleleri son bulduğunda belkide ilk defa gözlerime baktı. Gözlerimi kaçırıp elime odaklandığımda titrediğimi fark ettim. Hayatımda ilk defa ellerim tit...