Okuldan nefret ediyorum!
Sıska kızlara bayılan erkeklerden nefret ediyorum! Ve de, şu ara en çok annemden nefret ediyorum!
Dün annemle yine atıştık. Aman aman, ne öfke, ne öfke. Neymiş, beni elimde fındıklı dondurmayla yakalamış! Zaten babam seyahate gideli acayip sinirli. Menopoz dönemine mi girdi ne?
Gecen gün yeşim 'le konuşuyorduk da, onun annesi de vara yoğa bağırıyormuş. O da bizimki gibi yelpaze edinmiş, ikide bir ter basınca yelpazesiyle serinlemeye çalışıyor,bir yandan da bir sürü huysuzluk ediyormuş. Neyse, biz gelelim bizim olaya.
Bir elimde şöyle dolgun bir fıstıklı dondurma külahı, öbür elimde aile boyu kola şişesiyle tam kapıdan giriyordum ki, annemle burun buruna gelmek miyim? İşte ben,kötü zamanlama d i ye buna derim. Annemin en sinirli olduğu zaman, işinden eve geldiği ilk bir saattir. O kritik saati atlattıktan sonra, "Ee, anlat bakalım, bugün neler oldu," der, ben de ancak o zaman ağızımı açarım.
Orada durmuş, bir elimdekilere, bir yüzüme bakıyordu, ama ne bakış, tanrım!
" yine mi abur cubur? "
( oysa bir türlü anlatamadığım, abur cubur değil, moral yiyecekleriydi onlar. Bugün iki sınav vardı ve çalışırken dondurmayla kola insana güç veriyor.)
" sen bu gidişle dünyada kilo veremezsin!"
( teşekkürler, sağ ol anneciğim, yan i çok güzel moral vedin. Ben de biliyorum şişko ve sivilceli bir kız olduğumu ama bunu bu kadar acımasızca insanın yüzüne vurmak hiç de hoş bir davranış değil.)
" Bir de tutturmuş, butikteki o kıyafeti istiyorsun."
( Ahh evet,o mavi panyolon, pembe tshirt, üzerine yine uçuk mavi mont. Altında da pembe spor ayakkabılar! Rüyagibi bir takım.)
Anneme son okul çayı için o kıyafeti istediğimi ima etmiştim, o da eski fırınımız artık çalışamaz hale geldiğinden yeni bir fırın almayı düşündüğünü, ilk taksitin de bu ay ödenmesi gerektiğinden bu pahalı takımı alamayacağını, dolabımın giyilmemiş giyisilerle dolu olduğunu, zaten çaya etekle değil de pantalonla gidileceği fikrini bir türlü anlayamadığını; onun bildiği, bu gibi yerlere kızların doğru düzgün etek ve bluzlarla gitmeleri gerektiğini söyledikten sonra bir kaç kilo verip, saçımıda onun kuaföründe fönlettirirsek, dolabımdaki herhangi bir kıyafetle da şık olabileceğini eklemişti! Eğer annem inat eder de sırf hanım hanımcık olayım diye beni bir çaya eski bir etekle gösermeye kalkarsa, hiç gitmem daha iyi. Düşünsene, herkes pantolonlu, bir tek ben etekli. Dünyada gitmem! Bu olaydan sonra oturdu sınavlara çalış. İnsanda moral bırakmıyorlar ki... Nitekim sınavlar da istediğim gibi geçmedi. Okuldayım o salak Atasay yine sıska filizle şakalaşıp, aptal aptal güldü durdu. İyi ki onu beğendiğimi bir tek Ayşegül biliyor, yoksa rezil olmuştum, rezil. İp gibi bacaklarıyla, zeka düzeyi oldukça düşük bir kız, filiz. Atasay onda ne buluyor bir türlü anlamıyorum.
hele her tenefüstte tuvalete koşup kaküllerini taraması yok mu, insanı sinir eder.Murat da Filizi beğeniyormuş. İyi mi? Erkekleri anlamıyorum.
Filizin oğlanları etrafına toplayıp kıkırdaması, yüksek sesle konuşması, oğlanların da onun peşinden gitmesi yalnız beni değil, Ayşeğül gibi güzel bir kızın bile sinirine dokunuyor.Gösterişçş kız, ne olcak. Onların yüzünden okuldan soğudum. Okul çayına da gidip gitmeyeceğimi bilmiyorum. Hele de o mavili pembeli takımı almadıktab sonra ne diye gideyim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Genç Kızın Gizli Defteri
ChickLitNeden yaşarız? Daha doğrusu neden anı defteri tutarız? Yaşamımızın her döneminde ama özellikle ilkgençlik çağında, sorunlarımızı, mutlu mutsuz anılarımızı bizi yargılamadan dinleyen,paylaşan birilerine gereksinim duyarız. Ve bu biri, evet, bildin...