İcimdeki çığlıklarımı babamın bağırışları susturuyordu. Canım o kadar yanıyordu ki sanki o acıyı bütün vücudumda hissediyordum.
"Ben o nihal denen kızını kavga çıkartması için göndermiyorum okula . Şimdiden Serseriliğe başlamış gerizekalı " bağırıyordu babam anneme.
Hıçkırıklarım dahada sesli çıktığını anlayınca yastığı alıp kafamı yastığa gömdüm. Yutkunamıyordum. Boğazım su diye çırpınıyordu. Bukadar acı fazlaydı. Artık kaldıramıyordum.
Odanın kapısı aniden açıldı. Ve babamın o sinirli haliyle karşılaştım. Artık ağlamaktan şişmiş gözlerimle babama baktım. Gözlerinde merhamet veya acıma duygusu aradım ama yoktu. Ezici bir tır vardı karşımda.
"O siktiğim okula gitmiyeceksin duydun mu? " babamın dediklerini beynimde algılamaya çalıştım.
"Yarın son günün arkadaşlarınla vedalaş. Kaydını almaya gelicem çıkışta. " diyip odadan çıktı.
Sanki mümkünmüş gibi daha fazla ağlamaya başladım. Bu olamazdı. Ben okumak için çırpınıp dururken o okuldan alamazdı beni. Bu kadar kolay olamazdı.
İşte olay şöyle başladı;
Bugün aptal bu kız gelip bana okulun bahcesinde"Ay fakir kız annen orospuluk yapıp para kazanamıyor mu" deyince bende sinirlenip Bahçedeki sandalyelerden alıp kafasına geçirmiştim. Bunu nasıl yaptığımı halen bilmiyordum.
Gece boyu babamın dedikleri kafamın dedikleri geliyordu. Sabaha kadar aglamıştım. Ve ciddi ciddi hiç uyumamıştım. Duygularım alt üst olmuştu. Ne yapic
Sabah 6 gibi olduğunda banyoya geçtim. Ve Aynadaki yansımamı görünce şok geçirdim. Gözlerimin altı mosmor ama ciddi koyu mor. gözlerimin içi sanki kanıyormuşcasına kıpkırmızıydı.
Elimi suyun altına tuttuğumda yüzümü yıkamaya başladım. Odaya geçtiğimde gözlerime soğuk kaşığın iyi geleceğini düşündüm. Mutfağa gidip kaşık alıp gözlerime koydum.
Odama çıkıp aynaya baktığımda hala kötü olduğunu gördüm. Fondoten sürüp az olsa bile kapatmaya çalıştım.
Üstümü giyinip okula gitmeye başladım. Artık etrafa boş bakıyordum. Canım olduğundan daha fazla acıyordu
Daha 17 yaşındaydım. Lise 3'e gidiyordum. Ve galiba bu son gidişim olucaktı. Daha çok ağlamamak için düşünceleri kovdum kafamdan.
Okula geç kalmıştım. Sınıfın kapısını tıklatıp içeri geçtim. Herkez bana şok olmuş gözlerle bakınca saçlarımı önüme getirdim. Belli ki Fondoten bi boka yaramadı.
Sessizce sırama geçince esra gelip ne oldu diye sordu . Esra ile yakındık. Ama aile dışı herşeyimi bilirdi. Ama bu sefer üstten geçmeli bir şekilde anlattım. Benim okuldan gidiceğimi öğrenince gözleri doldu . Pek birşey demedi. Diyemedi.
Tenefüs olduğu için esra ile kantine inip kahve aldık. Kafamı ancak kahve dağıtırdı. Bahçedeki masalardan birine oturdum. Avucumu kahvenin sıcaklığı ile doldurdum. Ve dudaklarımı o sıcak ve acı tat ile buluşturdum. Bir yandan kahvemi içerken etrafımdakilerin Hepsinin bana baktıklarını gördüm.
Dün sabah yaptıklarım aklıma geldi. Tabi ya onun için bakıyorlardı. Aslında hiç pişman değilim. Çünkü haketmişti. Ama okuldan alınacağım söylenseydi tabikide yapmazdım.
Kahvelerimizi bitirip sınıfa geçtiğimiz gibi iki üç kişi "ne oldu " sorularına maruz kalıp sırama oturdum. Kafamı sıraya koyduğumda o cırtlak ses yine kulaklarımı tırmaladı.
"Nihal okuldan gidiyormussun. Vallahi billahi duyunca sevinçten havalara uçtum " o iğrenç sesiyle kahkaha patlattı.
" Sinem dün ki sandalye yetmemiş galiba. Bu sefer sandalye ile yetinmem o koca kafana sırayı geçiririm. " yüzü sinirden gerildi . Ve saçlarıma elleriyle asıldı. Ben bağırırken. Beni itti ve sırtım feci şekilde duvara çarptı .Yüzüme yumruk attı. Ve Dudağımın getirdiği kan tadıyla yüzümü buruşturdum. Dünün yorgunluğunu üstümden atamadığım için karşılık veremiyordum.
" senin gibi bi orospu çocuğunun dili çok uzamış. " ve yüzümde bir tane daha yumruk patladı. Elim yanlışıkla sıranın üstündeki parfüme çarptı parfüm yere düşüp parçalara ayrıldı. Ben parfüme bakarken yüzüme tokat attı . Ve ben yere düştüm. Kafamı toparlıyamıyordum. Etrafa boş bakıyordum.
Eli Boğazımı kavradı. Elimle yerde parfüm camlarını en büyüğünü seçip Sinem'in bacağını tamamen camla derin bir yara açtım. Sinem bacağını tutup cığlık atıp yere düştü.
Kafam allak bullaktı. Yanıma en arka oturan mert geldi . Çocuk fenaydı.
" Dudağın çok kötü. " dedi mert. Endişeliydi. Neden bilmiyorum.
Beni ayağa kaldırıp duvara yasladı yüzümüz çok yakındı. Arkadan birisi görse öpüşüyoruz zannedebilirdi. Ve arkadan babamın sesini duydum. Galiba öpüşüyoruz sandı.
" NİHAL. " işte şimdi sıçtım. . .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKULUK
RomanceHem korkunç , hem tehlikeli, hem her an beni ölüme sürükleyebilecek, hemde kırılma ihtimali olan bir korkuluğa tutunuyordum. Çünkü etrafımda tek tutunup güvenebileceğim tek korkuluk oydu. İşte o korkuluğun ismi SAVAŞtı...