Yağmur bana ne kadar hasar verebilirse o kadar hasar vermişti . Yani üstüm başım , aç bi ilaç sokak kedilerinin yağmur altında kalmış oldukları zaman tüylerinde meydana gelen virane görüntü gibiydi . Saçlarımın kötülüğünü anlatacak görsel bir meta bulamıyordum bile . Hal böyle iken günün öğleden önce ki vakitlerine tekabül eden vakitlerinde istemsizce de olsa baktığım , bakıştığım kişi yağmurun şiddetine ve tahribat gücüne aldırmadan elinde şemsiyesi ile yanıma gelmiş şemsiyesini benimle paylaşmıştı . Paylaşmıştı diyorum bana getirmişti desem ve hatta öyle düşünsem ...... Böyle düşünmenin belki tam sırasıydı ama bunun şimdi bana ne yararı vardı ?
Kafamda ki düşüncelerin beni daha fazla etkilemesine izin vermeden yanımda duran adamın bana
" Hadi " demesine kulak verdim . Kulak verdim vermesine ama cevap vermedim . O da benim cevap vermemi beklemiyormuş gibi konuşmasına devam etti
" Hadi seni gideceğin yere götüreyim "
Daha fazla sessiz ve cevapsız kalırsam karşımda ki kişi benim aptal olduğumu düşünmeye başlayacaktı . Kısık çıkan sesimle çekingen bir şekilde konuştum çünkü göğsümü gere gere konuşabilecek görüntüye sahip değildim .
" Buna hiç gerek yok . Ben kendim giderim . Birazdan otobüs gelir " dedim . Bunu söylerken de başımı hafifçe yana çevirmiş ona bakıyordum . O ise başını şemsiyeden biraz çıkartıp şiddetini hiç eksiltmeyen yağmura baktı , sonra kafasını şemsiyenin korunaklı bölgesine çekerek bakışlarını bana çevirdi . Yüzünde çarpık , bir o kadar da çekici bir gülümseme ile
" Ne kadar süredir otobüs bekliyorsun ? " dedi
Bende önce kolumda ki saate bakıp , kafamda burada beklediğim süreyi hesaplayıp yüzüne bakarak
" Yaklaşık yirmi dakikadır "
Yüzünde ki gülümsemesine umutsuz bir ifade ekleyerek
" Sanırım bu yağmurda bir yirmi dakika daha beklemeyi göze alamazsın "
Ben de yağmurun durmasından ve otobüsün gelmesinden umudunu kesmiş , sıkıntılı bir şekilde nefesimi dışarı vererek
" Ben göze alırımda " dedim sonra bakışlarımla ayaklarımı işaret ederek
" Sanırım ayakkabılarım göze alamaz "
Konuştuğumuz süre boyuncada yerde biriken sulardan alabileceği kadarını da almış ve tam anlamı ile kuru bir yeri kalmamıştı benim sevgili ayakkabılarımın .
" O zaman hadi bir an önce seni gideceğin yere bırakayım "
İnsanı rahatsız etmeyen ama hayır cevabını da kabul edemeyecekmiş gibi görünün garip bir ısrar tarzı vardı .
Daha fazla ısrarını cevapsız bırakmayıp başımı öne eğerek
" Tamam , peki " dedim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Kaşık (TAMAMLANDI)
RomanceHayat herkese adil davranmaz . Bazıları hayatlarını yaşayabilmek için çalışmak zorundayken Bazıları ise ağzında gümüş kaşıkla doğacak kadar şanslıdır . Herkes eşittir bu hayatta ama bazıları daha eşit . Birbirleriyle karşıl...