Bölüm1#Kimseye güvenme

161 6 5
                                    

6 Haziran 2015 pazartesi
Sabah kahvaltıdan hemen sonra Nikon fotoğraf makinamı alıp bahçeye çıktım. Bahçenin ilerisindeki erik ağacını gördüm erikler yemyeşil hem yiyip hemde fotoğraf çekmek iyi fikirdi. Yavaşça koşarak ağacın yanına geldim. Makinayı boynuma taktım ağaca tırmanıp kalın bir dala oturdum. Şort giydiğim için bacaklarım acıdı. Erik yerken doğa fotoğrafları çekiyordum. Uzaktan abim Saltanatın 16 yaşındaki kızı yani yeğenim Eylülü gördüm. Koşa koşa ban doğru geliyordu. Nefes nefese"ab-abla babam seni aramış ama telefonunu açmamışsın beni aradı hemen yanıma gelsin önemli bir konu var dedi." Eylülün bana hala demesinden hoşlanmadığımdan abla der."Ses tonu nasıldır?" "Dikkat etmedim." Erik ağacının tepesinden inip fotoğraf makinesini çantaya koyup Eylüle verdim. Bir taraftan yürüp diğer taraftan da belime kadar gelen açık kestane saçlarımı örüyordum. Eve geldiğimizde hızlıca merdivenleri çıktım. Odama girip kirlenen buluzumu çıkardım buz mavisi bir gömlek giydim. Yatağın üstünde duran Louis Vuitton çantamı aldım ve hızlıca merdivenleri indim. Evin önünde duran BMW arabanın kapısını açtı şoför. Arabaya bindikten sonra şirkete doğru yol aldık. Şirkete varmak üzereyken yolda bir kaza olmuş ve trafik aşırı derecede karışık. Arabadan indim çünkü abim otoriter biridir geç kalınmasından hiç hoşlanmaz. Kaldırımda yürümeye başladım aceleci adımlarla. 10 kilometre yürüdükten sonra gelmiştim. Şirket karşı şeritte ve trafik çok yoğun. Tam karşıya geçecektim ki biri beni kendine çekti. Eli belimdeydi benim ellerim ise onun omuzlarında. Başımı kaldırıp baktığımda inanamadım beni kendine çeken Aras Güven. Lisede aynı sınıftaydık adım Su olduğundan benle H2O diye dalga geçerdi. Kötü eşek şakaları yapardı, eskiden aşırı kilolu olduğumdan kötü espriler yapar alay konusu ederdi. Amerikaya gitmeme sebep olan psikolojimi bozan bir kibirli ile karşı karşıyaydım. Ama ne yalan söyleyeyim esmer yakışıklısı valla. Ben zayıflayıp değiştiğim için beni tanımadı. Centilmence "İyi misiniz? Hanımefendi" dedi. "Evet iyim sağ olun" diyip hızlıca karşı tarafa doğru geçtim. Şaşkınlık içerisinde acele tavırla şirkete girdim. Terli ellerimle asansörün düğmesine basıtım asansörü çağırdım. İçeri girip 3 yazan tuşa tıklayıp yukarı çıkıyordum. Asansörün camından Arasın şirkete girdiğini gördüm. 3. kata gelmiştim asansörden inerken abimin sekreteri Filizle çarpıştım. Filizin elindeki ılık çay üzerime döküldü. "Su hanım sizi görmedim gerçekten özür dilerim." "Önemli değil, olur bazen böyle kazalar" dedim. Üstümü temizlemek için tuvalete gittim. Beyaz ve altın varak hakimiyetli tuvalet kuyumcuları andırıyordu. Sol tarafta duran peçetelikten bir kaç tane koparıp suyla ıslatım. Gömleğime dökülen çay lekesini temizlemeye başladım. Çay lekesini temizledikten sonra abimin odasına ilerledim. Abimin odasına daha girmeden içerden yüksek sesle biri çıkışıyordu. Abimin sekreteri Filiz masasında değildi. O yüzden içerde kimin olduğunu bilmiyordum fakat içerde çıkışan kişi benim hakkımda konuşuyordu herhalde. "Kilolu bir kızla evlenmem" diyordu. Odanın kapısına 2 defa tıkladım fakat abim "gel"demedi. Meraktan çatlayacaktım. Meraktan çatlamaksa odaya giridim diye abimin kızmasına razıydım. Pat diye odanın kapısını açtım. Toplantı masasının etrafında ağabeyim, babamın en yakın arkadaşı Serhat Güven ve oğlu Aras Güven. Aras evlilikle ilgili çıkışırken " Ne oluyor burada" diyerek odaya daldım. Abim "Sonunda gelebildin Su!" dedi. Hararetle babasına ve abime çıkışan Aras abimin 'Su' demesiyle arkasına dönüp baktı. Aras ela gözleriyle beni süzüyordu. Şaşırmıştı beni görünce "Su mu?" dedi. Patavatsızca çantamı masaya koyup bir sandalye çekip oturdum. "Abi sana bir soru sordum ne oluyor burada?". Soruma kimsenin cevap vermeyişi beni deli ediyordu. "Konuyu açıklıyım; Su şirketin durumu iyi değil şuan yüzde 25'lik hisse oranını satmazsak ileriki zamanlarda yüzde 50'lik hisse oranı söz konusu olabilir." Ne yani şirketi ben mi kurtarayım, anladık durum kötü. Ama şirket için ben ne yapabilirim ki. Ya da benim hissemi mi satacak, asla satmam üzgünüm abicik kendi suçunu benim hisselerime yığamasın. Kafamda delice düşünürken abim konuya açıklık getirdi. "Hisseleri Serhat amcaya sattım lakin şartı var." "Şart mı?" Ne şartı olabilir ki en fazla bir iki şeye karışır şirketin. Serhat amca rahat bir tavırla " Şartım oğlum Arasla evlenmenizi istiyorum." Ne bay kibir ve ben, 1 Nisan geçeli çok oldu Noel baba. Alaycı bir tavırla "Şaka mı bu." Aras bana baktı sessizce "Hayır çok ciddi". " Eski kafa yapınızı değiştirin lütfen yıl olmuş 2015 hala zoraki evlilik!" Sinirlenmeye başlamıştım. Serhat amca hala kararlıydı;"İstersen zoraki evlilik de ya da mantık evliliği fark etmez bu evlilik olacak nokta." Aras babasına çıkıştı "İkimizinde özel hayatı var hisleri var." Serhat amca deliye döndü "Senin özel hayatın ve hislerin her gece başka kız mı?" diyip odadan sinirli bir şekilde çıkıp gitti. "Harika!" diye çıkıştım. Uçtan abime şöyle bir bakınca ne kadar rahat bir tavır sergilesede aslında içi içini yiyor, kendine öfkeli belki de gerçekten üzgün. Ona çok kızgınım Serhat amcaya çıkışa bilirdi 'Hayır' deme ihtimalinden eminken o sessiz kaldı. Uzun bir süre odada sessizlik vardı taki Arasın telefonu çalan kadar. Açmak için odadan dışarı çıktı. Sonunda abimle rahatça konuşabilecektim. Kalkıp abimin yanındaki sandalyeye oturdum"Abi neden Serhat amcaya hayır demedin?" yere bakarak "Bunu yapmak zorundayım ona kaç hafta önceden evet dedim bile." Abim gerçekten bu sefer sınırı aşmıştı ve güvenimi kırmıştı nasıl benim haberim olmadan evet diye bilir, ona bu hakkı kim verdi ki? Bu durum artık canımı sıkmaya başladı. "Abi sen ne zamandan beri benim hakkımda ki önemli kararları alıyorsun?" Sabır kotam çoktan dolmuştu bile. "Su sınırı aşma!" Ne sınırıymış abicik... "Sınırları aşan ben değilim abi, senin yaptığın hataları ben ödemek zorunda da değilim!" abimin gözleri ateş gibiydi sinirden alev almış. "Ben ne yapıyorsam sizin için ailem için yapıyorum, hatalarım hah sen o paraları yerken iyi dimi küçük hanım!" Sinirden gülmeye başladım. "Abi ben sana güvendim küçükken ne zaman düşsem sen beni kaldırdın, ne zaman ağlasam derdimi seninle paylaştım neden peki çünkü ben sana gerçekten güvendim. Sen benim güvenimi sarstın. Ben bugün şunu anladım abi aileme bile güvenmicekmişim." Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Koşarak odadan çıktım koridorda telefonla konuşan Aras çıkarken dönüp bana baktı. Bir taraftan göz yaşlarımı siliyordum bir taraftan da asansörü bekliyordum. Asansör geldiğinde içeri girdim 0 tuşa bastım. Çantamdan peçete çıkardım, giriş kata gelince hızlı adımlarla şirketten çıkıp arabaya bindim hemen. Şoför arabayı sürerken bende arka koltukta hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. O kadar ağladım ki bir an nefes alamadım hemen arabanın camını açtım. Köprüden geçerken denizin havası beni başka diyarlara götürdü. Biraz kafamın dağılmasına sebep oldu.

Aklımdaki Nefret Kalbimdeki Aşk!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin