Bölüm5#Uçak

59 3 0
                                    

Çarşamba sabahı...
Sabah kalktığımda yatağımın bir ucunda kitabım ve dağılılan pikem vardı. Yavaşça doğrulup telefondan saate baktım sabah 8.30' du. Yataktan çıkıp elimi yüzümü yıkadım banyoda. Şifonyerimin üzerinde ki aynanın karşısında saçlarımı taramaya başladım. Kapı 3 kez tıklandı "Gel" dedim. Usulca odaya girdi Eylül sesini incelterek "Nereye gidiyorsun?" dedi. Şüphelenmiştim çünkü Çeşmeye gittiğimi bilmiyordu. "Sana ne" dedim ve "Hem sen benim bir yere gideceğimi nereden biliyorsun!" diye sordum. Sinsice "Sen uyanmadan önce Defne abla aradı ablan hazır mı dedi. Bende nereye gidiyorsunuz diye sordum oda Çeşmeye gittiğinizi söyledi." bıkınlıkla "eeeee.... Yani" pazarlık yapacağını çok iyi biliyorum. "Bende geleyim mi?" dedi gözlerini kedi yavruları gibi bakarak. Kararlı bir ses tonuyla "Hayır gelemezsin senin ne işin var ki orada, hem okulun yok mu?" dedim. Durdu masumca bana bakıyordu usulca yanıma yaklaşıp aynadan bana baktı.
"Sınavlar ve ders konuları bittiği için okula gitmiyorum bir haftadır. Derslerde kitap okuyup test çözmekten sıkıldım beni de yanında götür." Gözlerimi devirdim ona karşı. "Ne güzel işte fena mı çokça test çözmenin sana faydası dokunur." elleriyle saçlarımı okşadı sonra da saçlarımı kılçık örmeye başladı. "Abla okula gitmek istemiyorum evde de canım sıkılıyor." saçlarımı örmeye devam ederken aynadan ona baktım göz göze geldik. "Arkadaşlarınla alışveriş yap ya da sinemaya git!" dedim onu kırmadan. Oysa üstelemeye devam etti "Yaaa hadi lütfen lütfen beni kırma" gerçektende beni ikna etti. "10 dakika içerisinde valizin hazır olsun" dedim. Saçımı ördükten sonra yanğımdan öptü koşarak odasına girdi. Bense açlıktan ölebilirdim aşağıya kahvaltı tabağı hazırlamaya indim. Yemek odasında buzdan şato abim büyük annem ve yengem Senem vardı. Umursamaz bir tavırla içeri girdim büyük annemin yanağından öpüp "Günaydın" dedim. Abim sinirli sinirli bana bakıyordu. Boş bir tabak alıp peynir,zeytin,yumurta,salam,salatalık,domates,reçel aldım önümde ki kupaya çay doldurdum. Abim birden lafa atıldı "Evde ki yardımcılara söylesen getirirler" dedi tok sesiyle. Onun söylediklerini kale bile almadan büyük annemele konuştum. "Ben Eylül'le iznin olursa büyük anne Çeşmeye gitmek istiyorum arkadaşımın doğum gününü orada kutlayacağız" dedim büyük anneme bakarak. Nazikçe cevap verdi "Gitmende sakınca görmüyorum fakat Eylülün de gitmesini isterim abin ne der bu konuda..." dedi laf çarpıtarak. Abim;"Ne zaman gideceksiniz" dedi sakinleştirmeye çalışırken kendini. "Bugün öğlen" dedim karşımda oturan yengeme bakarak.
"Tamam peki ne zaman dönersiniz?" diye sordu. "Pazar günü felan" deyip odaya çıktım. Odada kahvaltıyı yaptıktan sonra büyük bir siyah valiz çıkarttım odalıbın içinden. Valize giysilerimi,iç çamaşırlarımı, makyaj malzemelerimi, bikinilerimi, havlumu, ayakkabılarımı,çantalarımı ve şapkalarımdan birkaçını valize koydum. Melis aradı çalışma masasının üzerinde ki telefonumu alıp açtım.
"Günaydın melo" dedim neşeyle. Melise arada Melo derim buna da itiraz etmez.
Melis;"Sana da günaydın kuşum hazırlandın mı? Birazdan gelip alırım seni." dedi. "Hazırım da bir kişi eksktra geliyor Eylül sakıncası olur mu?" diye sordum. Bana sinirlendi. "Su lafı bile olmaz tabiki de getir Eylülü" dedi.
Samimi bir ses tonuyla "Sağ ol uçak işi ne olacak" dedim endişeyle. Melis bir iki dakika hiç ses vermedi sonra. "Su buldum Eylülün uçak işini ben halledicem tanıdık felan var kapat şimdi ben seni ararım."dedi sabırsızlıkla.
"Tamam" diyip kapattım. Çantamın içine okuma kitabımı koydum yolda giderken kitap okumayı çok seviyorum. Yine telefonum çalıyordu ve ben kendi kendime söylenmeye başladım...
"Bir bırakmadınız hazırlanayım işiniz gücünüz laf" deyip telefona baktım. Ekrandaki 'Egoş' yazısını görünce salak salak modlara girdim. Ege çevrede ki kadınların gittiği en lüks kuaför ve güzellik salonunun sahibi. Kendisi Gay ama biz onun bu yanıyla hiç dalga geçmeyiz komik, neşeli ve espirili biridir. Ne kadar Gay olsada yakışıklı kendisi sarışın biri. Hiç beklemeden telefonu açtım.
Ege;"Günaydın benim Suyum, kuşum aşkım ,bebeğim hazırlı mısın Çeşmeyi fet etmeye" diye neşeli sesiyle kulaklarımı çınlattı.
"Sana da günaydın kuşusu Çeşme için hazırım tatlım." hiç konuyu uzatmadı her zaman ki gibi önemli haberlere geldi.
"Su ayy dün bi haber geldi kulağım bizim şu magazinin playboyu da Çeşmeye geliyormuş." Şaşkınlıkla ona sordum.
"Magazinin playboyu kim?" sabırsızlıkla cevapladı. Ege;"Kız yok mu şu gıcık playboy...." dedi sonrada ekledi "Ya Aras Aras". Hiç bozmadan haberim yokmuş gibi davrandım
" yaaaa kesin karı kız için eee birazda farklı alem" dedim.
Ege; "Bide bu Aras'ın yanında sarışın ya da kumral bir kız getirecekmiş" bu son sözüne şaşırmıştım babasının ona söylediği kuralı nasıl çiğner. Şaşkınlıkla "Ne olacak takmıştır koluna bir kızı oynaşmaya gelecek belli" dedim dişlerimi sıkararak. O sırada Melis arıyordu Ege'ye;"Canım beni Melis arıyor sonra konuşalım mı?" diye sordum.
Ege;"Peki canım bende hazırlığıma devam edetsem iyi olur"diyip kapattı. Ege telefonun kapatır kapatmaz Melis'inçağrısına baktım. Buruk bir sesle cevap verdi Melis.
"Su Eylülün uçak bileti işi olmadı araya birkaç tanıdığımı soktum ama yok okulların kapanmasına az vakit kaldığından yer kalmamış."
Eylül bu durmuma çok üzülecekti. Sakinlikle çözümler üretmeye başladım.
"Uçak kiralayalım" diye fikir sundum. Melis;"Harika bir fikir hem rahat yolculuk yaparız hem babamın arkadaşının tanıdığı bir pilot var o bize uçak kiralama da yardımcı olur." dedi. "Ege ye sen haber verirsin yeride bana mesaj at" diyip kapattım.
Eylül'ün hazır olup olmadığını kontrol etmek için odasına gittiğimde oda da savaş çıkmıştı sanki. Bir tarafta gömlek, dolap kapısının üzerinde elbiseler, yerde bluzlar, çekmeceden taşan şortlar, yatağın üzerinde bikiniler. Kara kara odanın içinde kendiliğinden konuşuyordu Eylül;"Mavi elbiseyi giyip altına beyaz sandalet mi giysem? Yoksa pullu şortumla sarı püsküllü buluzumu mu? Yok yok en iyisi beyaz eteğimle lacivert gömleğim hem altına da siyah sitiletto giyerim. Ayyy yok yok buda olmaz ki ayyyy ben ne giyicem doğum gününde. En iyisi iki dakikada hazırlanıp alışverişe çıkayım. Aaaa ama geç kalırım uçağa yaa resmen dolapta giyecek kıyafetim yok!" bir kaç dakika onu izledim.
Odasına usulca girip yatağının üzerinde ki kıyafetleri bir tarafa itip yatağa oturdum. Hala kara kara düşünüyordu. "Neyi bu kadar kafana takıyorsun ki alt tarafı 4-5 günlüğüne gezmeye gidicez."
Aynasının karşısında ki koltuğa oturup cevap verdi bana. "Biliyorum ama ne giyeceğime karar veremiyorum bir türlü rica etsem bana yardımcı olur musun?" gözlerimi belertip ona baktım usulca "Peki yardım edicem ama çabuk olmamız gerekiyor yoksa uçak kaçar" Eylüle uçak kiraladığımızı söylemedim söylesem valiz hazırlığı bir haftaya bitmezdi. Çabukcak ona yardım edip beraber valizini hazırladık odama gidip valizide eksik olup olmadığını kontrol ettim. Melis bana mesaj attı "hazır mısın? Hazırsanız uçak işi tamam Atatürk havalanında olacak uçak. 10 dakikaya geliyorum sizi almaya" diye. Geri mesaj attım " biz hazırız" diye. Erken hazırlıktan üstümü giymeyi unutmuşum boy aynasına bakınca fark ettim. Dalapbı açıp içinden narçiçeği renginde kısakollu mini şort tulumu çıkardım. Pijamaları üzerimden çıkarıp kirli sepetine koydum şort tulumu giydim. Kot rengin Converse'lerimi giydim. Gözüme likit çektim ve ruj sürdüm pudra tonlarında. Eylüle seslendim odamdan;
"Valizleri indirmelerini söyle geliyor Melis çabuk ol 2 dakikan var" dedim. Rıfkı abi 5 dakika sonra valizleri almaya geldi, valizleri alıp çıktı.
Melis" aşağıda sizi bekliyorum geldim" diye mesaj attı. Apar topar çantamı koluma taktım bir şeyi unuttuğumu fark ettim parfümümü , masada ki parfümden sıkıp çantama attım. Hızlıca aşağıya indim çoktan Eylül hazırlanıp inmişti bile. Bütün aile vedalaşmak için oradaydı.
Büyük annem "Çocuklar kendinze iyi bakın olur mu?" dedi.
Yengem Senem;" Bol bol eğlenip gezin sonra da gelip bomba olayların anlatırsınız" dedi kahkahalar atarak.
Abimse;" Güle güle yolunuz açık olsun" dedi öylece. Herkesle sarılıp vedalaştık Rıfkı abi kapının önünde duran Melis'in arabasına Eylül ve benim valizlerimizi koydu. Bahçeye çıkıp Melisin arabasına bindik. Arabanın içinde yanaklarından öptüm Melisin oda benim yanaklarımı öptü. Hülya arkamızdan su döktü Mercedes arabanın camını açıp el salladım. Eylül arkada oturuyordu ve ricada bulundu.
Eylül; "Şarkı açabilir miyiz?" dedi kibarca. Melis de dikiz aynasından bakıp.
"Hay hay küçük hanım" dedi ve radyoyu açtı. Yol üzerinden Egeyi aldık sonrada Atatürk havaalanına geldik.
Usulca sordum "Melis nerede bu adam?"
Etrafa bakındı;" Bu kafenin önünde buluşacaktık gelir birazdan"
Kafenin önünde yarım saat bekledi yaşlı zayıf pilot giysileri giyen bir adam bize yaklaştı.
Neşeyle "Melis hanım merhaba ben Necip sizinle telefon da görüşmüştük."
Adam tokalaşmak için bana uzattı beni Melis zannetti. Kibarca elimi uzatıp tokalaştım.
"Merhaba Necip bey tanıştığıma memnun oldum fakat ben Melis değilim Melis'in arkadaşıyım" dedim.
Melis elini uzattı;" Melis benim Necip bey" dedi.
Necip bey;"Kusura bakmayın Melis hanım isterseniz geçelim uçak hazır" dedi elleriyle şapkasını düzelterek.
Melis;"Yok Necip bey ne kusuru" dedi uçağa doğru ilerlerken. Bir süre yürüdükten sonra uçak pistine gelmiştik. Pistte Arasın arabasını gördüm şaşırmıştım onun Çeşmeye geleceğini biliyordum fakat onun uçak kiralayacağını düşünmedim.
Ege usulca yanıma sokulup koluma girdi.
Ege;" Bu playboy da kendini aşmış uçsk felan" dedi sessizce.
"Herhalde kiralamıştır" dedim boğuk bir sesle.
"Ayyy yok be bu onların geçen ay aldığı uçak" dedi Ege.
Uçağın yanına gelmiştik valizler çoktan uçağa koyulmuştu. Melis,Eylül ve Ege uçakğa bindiler fakat ben binmemiştim. Gözümü arabadan alamıyordum içinde Aras'ın olduğunu biliyordum fakat yanında bir kız olup olmadığını merak ediyordum. Bu merak beni yiyip bitiriyordu. Uçağın merdivenlerinden yavaşça çıkıyordum lakin hala gözüm arabada. Melis uçağın içinden bana seslendi.
"Su hadi ama geç kalıcaz organizatör ekiple görüşme yapıcam akşam" dedi.
Gözlerimi başka yöne çevirip içeriye girdim. Herkes yerinde oturuyordu tek kişilikli cama bakan bir yer buldum geçip oraya oturdum. Kemerimi bağladım, uçağın kapıları kapandı bizde telefonları uçak moduna aldık. Uçak kalkış için pistte dolanıyordu. Canım çok sıkkındı amaçsızca ilk defa Aras'la ilgili bir şeyi merak ettim ve bu beni iyice deli ediyordu. Yarım saat geçti ve hala pistte öylece dolaşıyoruz. Bir anda hostesler pilotların olduğu mekana gittiler telaşla. Uçak az bir şey havalanıp indi, uçakta sorun vardı. Melis bana seslendi;
"Su baksana uçağın kanatlarının biri tutuşmuş acilen haber vermeliyiz" dedi endişeyle.
O sırada pilot pistte tur atmayı kesip uçağı durdurdu sonrada yanımıza geldi.
Şaşkınlıkla Necip Bey; "Bayanlar üzgünüm uçakta bir sorun var bugün uçuş yapamayız anca birkaç haftaya tamir olur" dedi.
Melis;"Peki bize ayarlıya bileceğiniz acil bir uçak yokmu bugün Çeşmede görüşmem varda" diye çıkıştı.
Necip Bey başını hayır şeklinde salladı. Uçaktan indik hostesler valizlerimizi indirdi. Pistte öylece kalmıştık, Aras arabasından inip yanımıza geldi. Herkesle tokalaştı.
Aras; "Uçakta bir sorun var galiba!"
Sitemkar bir sesle; "Var ya da yok bu sizi hiç ilgilendirmez"
O sırada Melis kolumu çimçikleyip kaş göz işaretleri yapıyordu.
Ukalaca Aras; "Ben de diyecektim ki benim uçağımla gidelim gerçi bu olay beni ilgilendirmiyor" dedi.
Kollarımla göğüsümün altına bağdaç bir şekilde durdum.
Melsi lafa atladı; "Aslında Aras gerçekten zor durumdayız akşama organizatör şirketiyle görüşmem var Çeşmede" dedi utana sıkıla.
Aras; "Hadi o zaman madem önemli bir görüşme gelin" dedi önüne dönüp Rayban gözlüğü takıp uçağa ilerledi.
Ege ve Eylül uçağa doğru gidiyorlardı. Ben ise olduğum yerdeydim Meliste beni ikna etmeye çabalıyordu.
Melis; "Hadi Su!"
"Gelmiyeceğim o odunun uçağına binmem!" diye çıkıştım
" Su çocukça davranma hadi ama lütfen sen olmazsan halledemem ki işlerimi." dedi
"Melis ısrar etme hem Eylülde gelmiyor yarın biz uçakla geliriz Çeşmeye"
Melis;"Peki Su hanım" dedi tripli bir şekilde uçağa gitti. Arabadan kumral bir kız çıktı oda uçağa bindi. 5 dakika geçmeden Eylülün gelmiyeceğini anladım arkamı dönüp giteceken biri kolumdan tuttu dönüp baktım. Arastı, siyah kömür gözlerini gözlerimden ayıramıyordum kolumdan tutuyordu beni gözleriyle süzdükten sonra.
"Su bana kızgın olabilirsin ama lütfen gel" dedi sakince. Kolumi elinden alıp belime koydum tek kaşımı kaldırdım.
"Geleyim öylemi peki Aras Bey gelelim de aynında ki mıymıntıya nedemeli baban ne dedi Aras" dedim cesaretle.
Aras;" Geliyor musun..." dedi ciddiyetle.
"Tabiki de hayır" dedim.
Kolumdan tutup uçağa doğru çekiştiriyordu beni.
"Aras bırak beni" dedim.
Uçağın merdivenlerinden zorla çıkardı beni, uçağın içine girince de hostesse uçağın kaklması için talimat verdi. Ege ve Eylül karşımda oturuyorlardı. Ben ve Melis yanyana oturuyorduk ,Arasla mıymıntı da sol tarafta oturuyordu. Kendi kendime söylenmeye başladım;
"Bide evlenicem bu adamla öküz insanlık nedir bilmiyor öğretmemişler buna"
Melis bana bakıp sırıtmaya başladı.
"Kızım hem adamın uçağına biniyorsun hem de söyleniyorsun" dedi.
"Senin yüzünden bindik bu uçağa sen zorladın binmeye" dedim sinirle.
Arasın yanında oturan kumral kız bacak bacak üstüne attı sonra önünde duran İnstyletürkiye dergisini eline alıp okumaya başladı. Ağzında ki sakızı cevirip cevirip patlatıyordu. Aras ise yanında ki mıymıntıya göz ucuyla bile bakmıyordu ekonomi dergisini karıştırıyordu. Karşımda oturan Eylül kulaklıkla müzik dinliyip dinlediği şarkıyı sessizce söylüyordu, Ege uçakta selfi çekiyordu, Melis ise yanında getirdiği gelinlik dergilerine bakıyordu. Herkes bir şeylerle uğraşıyor fakat bense sıkıntıdan ölebilirdim. Hiç kimse konuşmuyordu mumya gibiler. Sıkıntıdan sürdüğüm siyah ojeleri inceliyordum. İçeriye hostes girdi;
"Bir isteğiniz var mı?" diye sordu.
Aras dergiden başını kaldırıp hostese cevap verdi;
"Misafirlerimize şarap ikram edelim küçük hanıma da istediği bir şey varsa o" Aras bize dönüp;
"İçkiniz kırmızı mı? beyaz mı?" diye sordu.
Ege ve Melis kırmızı istediler Eylül ise portakal suyu bense cevap vermedim.
Hostes;"Su hanım siz ne alırsınız?" diye sordu.
"İstemiyorum" dedim
Bunu üzerine Aras;" Su hanıma beyaz getirin" dedi.
Tek kaşımı kaldırıp baktı. Mıymıntı kumral bana baktı.
"Adınız Su mu?" dedi tiz bir sesle.
"Evet peki sizin adınız?" diye sordum.
"Ceyda isminiz çok güzel ve anlamlı..." dedi ve Aras'ın elini tutarak "bir kızımız olursa onun adını da Su koyalım aşkım" dedi kan beynime sıçradı son sözüyle saçını ellerine vermemek için zor tutuyordum kendimi.
Şaşkınlıkla;"Kızımız mı?" dedim aptalca.
Ceyda;"Evet" dedi iğneleyici bir sesle.
"Hamile misin?" diye sordum.
Ceyda;"Hayır bu yaşta da zaten düşünmem" dedi o an kendime sordum kim çocukları sevmez ki? Diye Ceydaya bakınca zaten cevabı buldum. Merak edip sordum;
"Neden bu yaşta istemiyorsun"
Ceyda;" Bu yaşta eğlenip gezip tozmak varken bebek bezi değiştiremem belki 30 felan o da en kötü ihtimal bebek için güzelliğimi feda edip kilo alamam." dedi şok olmuştum hem heves edip kızının ismini bile düşünüyor hem de istemiyor çocuğu oyuncak zannediyor herhalde.
"Doğum kiloları gidiyor" dedim altarnetif sunar gibi.
"Ama bazı kadınlar da kalıyor kilolar" dedi ve ekledi "ah peki sen nasıl zayıfladın kiloluydun"
"Lises sonda bluma hastası olmuştum tabi bunu kimse bilmiyordu üniverstede tedavi görünce kilolarımı yine aldım sonra iyi bir doktor mide ameliyatı yaptı. Ameliyattan sonra diyetisyenim vardı Kıvanç onunla çalıştım" dedim dişlerimi gıcırtadarak.
Ceyda;" Kıvaç senin sevgilin deyil miydi?" dedi ukalaca.
"Evet çok hırslı bir öğrenciydim, habire de Kıvanç'la vakit geçirince aşık olduk sonra sevgili felan"
O sırada hostes içkileri getirdi bir yudum aldım. Ceyda meraktan sordu;
"Neden ayrıldınız?"
"Evlilik teklifi etti ben de buna hazır olmadığımı söyledim ve bitti dostça ayrıldık" dedim.
Ceyda; "Sen de benim gibi geç mi evlenmek istiyorsun" diyip kırmızı şarabını kafaya dikti.
"Hayır geç ya da erken ben Kıvaç'ın hayatımın aşkı olduğuna inanmıyordum seviyordum onu fakat ayaklarımı yerden kesecek kadar aşık değildim. O bana gerçekten aşıktı ama bu ilişki biraz platonikti. Eğer birine aşık olacaksam hem o benim ayağımı yerden kesmeli hem de ben onun."
Ceyda;"ilginç" dedi ve dergisini devam etti sonra ben ona bir soru yönelttim.
"Ceyda senin hayatının aşkı yok mu? Ya da aşk senin için ne ifade ediyor" dedim.
Bakımsız açık dalgalı saçlarını elleriyle arkaya attı.
"Aşk benim için kitap gibi ya da bir dergi." dedi bu cevap ilginçti gerçekten.
"Nasıl yani?" dedim.
Ceyda;"Nasıl bir dergiyi hevesle açıp okuyorsun işin bitince de rafa kaldırıyorsun. Yani canım aşk gelip geçici bir heves" bu kızın tek derdinin para olduğunu anladım herşeye para gözle yaklaşıyordu.
Ceyda dönüp dergisini okumaya devam etti o sırada Eylül uyumuştu kulaklığı alıp çantama koydum çantamda ki kitabı çıkardım.
Okumaya başladım fakat okuduğum şeyleri anlamıyordum gözüm hep Aras'ın üzerindeydi ara ara bana bakınca kitap okuyormuş gibi yapıyordum. Arada nispet yaparcasına Aras Ceydayı yanağından öpüyordu.Bunu görünce sinirim tepe attı elimi yüzümü yıkamak için tuvalette gittim. Suyla yüzümü yıkayım peçeteyle kuruladım aynaya bakıp söylenmeye başladım.
"Bugün o kızın saçlarını ellerine verip Aras da hastanelik etmek istiyorum dua etsinler ki Serhat amca var arada" peçetyi çöpe atıp tuvaletten çıktım. Karşımda Aras vardı önümü kesti.
Ukalaca;"Ne var?"dedim.
Aras;"Sen beni kıskanıyorsun" dedi. Şaksınlıkla;
"Saçmalama kafayı yedin galiba" dedim.
"Peki madem ben öyle anlamışım" diyip yerine geçti. Sinirlenerek bende yerime oturdum. Aras oturduğumu fark edince Ceydayla ilgilenmeye başladı. Ceyda dergsini okurken Aras'ın yanağından öptü, Arasta ona karşılık olarak yanağından öptü. Gözlerimi onlaran ayırmak için kitap okumaya çalışsamda fark etmeden onları izliyordum. Aras Ceyda dergiyi okurken kendine doğru döndürdü.
Ceydanın belinden tuttu, dudaklarıyla dudaklarını öptü. Ceyda tuttuğu dergi ellerinden kayıp yere düştü, kollarını Arasın boynuna doladı. Öpüştüler.

Aklımdaki Nefret Kalbimdeki Aşk!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin