Müezzin kaybolalı tam 6 saat olmuştu. Oruç bozmadan geçen 6 saat mahalle sakinlerini zora sokuyordu. Ama çoğunun pes etmeye niyeti olmadığı gibi kimileri de ezan vakti çoktan geçti diyerek oruç bozma işine sıcak bakmaya başlamıştı.
''Olay mahalleden canlı yayındayız! Altı saat önce açmaları gereken iftarları kaçırılan müezzinleri yüzünden ek altı saattir tutulmakta! Mahallenin bir kısmının oruçlarını gizlice açtığı söylenenler arasında...'' Mahallenin işlek caddesi Kosova haber ajanslarının minibüsleri tarafından kuşatılmaya başlamıştı. Haber Twitter ve Facebook'ta gitgide yayılıyor, dini programlarda an ve an tartışılıyordu.
''Kimi din adamına göre mahalle sakini Nezihe Koray'ın 'oruca kimin sesiyle başladıysak onun sesiyle bitirmek zorundayız!' yorumu kesinlikle yanlış. Buna rağmen mahalle, Nezihe Teyze'nin sözünden çıkacak gibi değil. Yanımızda mahallenin sevilen dedesi Hüsref Bey var. Konuyla ilgili görüşleriniz nedir? Mahallede son durum ne?'' Hüsref Bey kuru boğazını birkaç kez öksürerek temizlemek zorunda kaldıktan sonra mikrofona doğru haklı bir kısık sesle konuşmaya başladı.
''Nezihe benim kırk yıllık komşum olur! Ne dediyse inandım, ne dediyse doğru çıktığını gördüm! Şimdi bırakmak bize düşmez... Ben, sokağım ve mahallem Nezihe'nin sözünün arkasındayız.''
''Peki nereye kadar gideceksiniz!?'' dedi diğer habercilerden biri. Kalabalık giderek artıyordu. Hüsref Dede derin bir nefes alıp güven verici bakışıyla kameraya yöneldi ve cevabını verdi.
''Gittiği yere kadar!''
Yedinci saat. İnsanlar mahallelerinin başına gelen durumu birbirleriyle konuşup tartışmak için sokaklarda. Kimi kapısının önüne kilim sermiş, kimi sokağa masasını sandalyesini indirmiş. Gençler sokakta dizüstü bilgisayarlarıyla olayı araştırıp mahalle büyüklerine aktarıyorlar. Orucunu bozanın olup olmadığı merak konusu. Bizim cesur ikili Emre ve Nazlı da sokaklarında kendi ailelerinin yanında duruyorlar, öyle cesur, öyle hazırlıklı.
''Akşam Nihat Hatipoğlu geliyormuş! Hastanenin bahçesinde toplanmamız söylendi!'' diyerek sokağa giriş yaptı mahallenin muhtarı İnan Bey. Beklenen haber bu değildi. Vazgeçirilmeye değil, müezzinlerinin bulunmasına ihtiyaçları vardı.
''Gitmeyeceğiz.'' diye mırıldandı Emre katı bir sesle. Muhtarın stres içinde olduğu belliydi. Alnında biriken terleri ceketine silip Emre'ye döndü.
''Oğlum yapma! Adam güvenilir!'' Nazlı işin içinde Emre'nin olduğunu ne zaman görse atlamadan duramıyordu.
''İnan Abi, bizim için en güvenilir insan Nezihe Teyze'dir.'' dedi Nazlı sessizce.
''Yapmayın çocuklar! Siz bari böyle demeyin! Mektepli çocuklarsınız... Mantıklı olun!'' Emre muhtara doğru kesin bir dönüş yaptı ve tek kaşını kaldırdı.
''Gitmeyeceğiz abi. Bu kadar.'' Emre'nin amcası Fransız Mütercim Tercüman Harun Bey elini Emre'nin omzuna attı.
''Belki de dinlemeliyiz....'' Emre'nin başını eğmeye niyeti yoktu.
''Yok amca. Nezihe Teyze'yle büyüdük biz. Israr etme.'' Emre konuştuktan sonra Nazlı'yua kısaca bir bakış attı, ''Nazlı!''
''Efendim?''
''Benimle gel.'' Nazlı annesinin onaylamaz bakışlarını umursamadan ilerleyen Emre'nin peşine takıldı kaşlaını çatıp. Onunla her yere gitmeye vardı ama nereye gidiyorlardı böyle!?
''Nereye!?'' diye sordu tek solukta.
''Müezzini bulmaya.''