Yeni Yıl

121 8 4
                                    

İlk bölümden sizi fazla sıkmamak için biraz kısa yazdım, diğer bölümlerin bu denli kısa olmayacağına sizi temin ederim.

Kar tanelerinin, beyaz zeminle buluşmasını izliyordum. Ailem için tek umut olan beni umutsuz bırakmadıkları bir yılın daha sonuna geliyorduk. Yılın son günündeydik.

Ben hediye paketlerini ve seçiceğim hediyeleri almak üzere alış-verişe çıkacaktım. Mutlu bir yıl olmasını dilediğim yılımın berbat oluşunu izleyen yakın arkadaşlarıma ufak tefek de olsa birkaç hediye almak istiyordum.

Bu yıla girerken yanımda ailem ve tüm sevdiklerim vardı. Umutla başlamıştım. Umutlu da başlamıştım. Ama istediğim gibi olmadı. Ya da olamadı.

Bana herkesten çok daha iyi davranıyorlardı. Bir hediye almayı onlara çok görmezdim asla.

Birkaç haftadır düzenli olarak başım aĝrıyordu. Ama son birkaç günde aĝrısı biraz daha şiddetlenmişti sanki.

Güneş'in, ona parfüm veya kokulu mum almama seviniceğini az çok tahmin edebiliyordum. Koku duyusunun çok gelişmiş olması nedeniyle iyi bir parfüm ya da kokulu mum almamın gerektiği de işimi biraz olsun zorlaştırıyordu. Ama pek de bir şey olmazdı... Ona en iyilerinden alacaktım. Çünkü o benim en iyi arkadaşımdı. Ilgın'ın ise Güneş'in tam aksine, daha çok manevi değeri olan bir hediye isteyeceğine adım gibi emindim. Çünkü o, her zaman duygularına göre haraket etmiş ve her zaman çok duygusal bir kız olmuştu. Ben ve Güneş onun aksine duygularımızı hiç saklıyamaz, her şeyi aşırı derecede belli ederdik. Bu bizim her zaman için bir zaafımız olmuştu. O ise bize nazaran, duygularımızı belli etmemeye çalıştırmıştı. Aslında belli başlı konularda işimize yaramıyor da değildi. Mesela ben üzüldüĝüm zaman çabucak aĝlayan bir kızdım, şimdi öyle değilim. Yine üzüldüğümü belli ederim ama ağlamam. Hele ki Ilgın ve Güneş dışında kimsenin yanında kolay kolay ağlayamam ben.

Ilgın'a bir gece lambası ya da ufak bir ışıklandırma sistemi almak istiyordum. Çünkü geceleri hep kitap okurdu ve gece lambası kırıldığı için odasının ışığını açmak zorunda kalıyordu. Yoğun ışıktan ötürü de dikkati dağılıyordu minik ayım'ın.

Saat öğlene geliyordu. Akşama kutlama düzenleyecektik. Birkaç hazırlık yapmamız gerekiyordu. Aslında hepimiz marifetli kızcağızlardık. Ama hepimizin ilgi alanı değişik sayılırdı. Örneğin benim tatlılarda üstüme yoktu. Güneş ise kahvaltı masaları hazırlamaya bayılırdı, nerede değişik bir şey görse hemen alır kullanırdı. Ilgın ise rahmetli annesinden kalma el becerisi ile akşam yemeklerinde döktürürdü.  Zaten annelerimiz çok yakın arkadaşlardı. Birlikte gelmişlermiş Istanbul'a.

Annemden öğrendiğim çikolotalı kek için malzemeleri dolaptan çıkarıp işe hemencecik başlamıştım. Çok kısa bir sürede kıvamı tutturmuş keki fırına vermiştim. Yaklaşık yarım saatim vardı. Bu zamada ise çabucak bir duş almam gerekiyordu. Kizlar henüz kalkmamışlardı. O gün okula gitmeyecektik. Bunu bildiğim için fazla ses çıkarmamaya özen göstererek işlerim halletme yoluna koyulmuştum.

Odama girdiğimde biraz havasız olduğunu fark ettim. Camı açıp hafif aralıklı bırakmaya dikkat ettim. Çünkü karların odama yığılmasını istemiyordum. Güneş'in Ilgın ve benim için yine ikaz ettiği günden sonra topladığım, çok da dağınık sayılmayan dolabımda biraz göz gezdirdikten sonra, siyah dar paça kot pantalonumu ve üstüme de geçen sene Güneş'in doğum günümde hediye ettiği, üzerinde köpek patisi izleri olan kazağımı çıkardım. Aslında benim doğum günüm yaz ayındaydı ama Güneş yeni aldığı kazağı hemen giyip eskitmemem için kışın giyebileceğim bir hediye seçmişti.

Çamaşırlarım, kıyafetlerim ve bornozumu alarak odamdaki banyoya yöneldim. Kısa bir duşun ardından saçlarım ıslak bir biçimde, kafamda sadrazamların başına takılan o şeye benzer havluyla etrafta dolaşıyordum. Evi biraz toparladıktan sonra, kekin o muhteşem kokusunu aldğım gibi mutfağa koştum. Tam kıvamındaydı.

Mutlu YıllarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin