YOLCU

3.8K 57 4
                                    

Her şey bir yolculukla başlayacaktı, ilk görüşte olmuştu belki de ancak fark edememiştim. Sadece birkaç saatliğine tanıştığınız birine nasıl aşık olabilirdiniz ki? Peki ya her yerde karşınıza çıkıyorsa? Ben Keila Stew, 19 yaşındayım Fransada yaşıyorum, İngiltereye yerleşecektim, geleceğimi orada kurmak istiyordum bir yandan da tabii üniversiteleri de keşfedecektim.

Kadın gözlerime öyle derin ve içten bakıyordu ki bir anlığına katil olabileceğini düşündüm tabii havaalanında veznede çalışan biri olmasaydı.

''Şey... İngiltereye bilet alacaktım ama?'' kadın titredi ardından bilgisayar üzerinden işlemleri halledip pasaportumu inceledi

''Bayan Keila, İngiltere için şu biletiniz,'' bana biletimi uzattı ''şu da pasaportunuz.''

Teşekkür edip kaşlarımı havaya kaldırıp hafifçe gülümsedim. Kadın hala yaratıkmışım gibi beni seyrediyordu. Bana nerede oturacağımı sormamıştı umarım kuyruk kısmından vermemiştir diye iç geçirirken oturup uçağın kalkacağı saati beklemeye başladım. Gece yolcuları daha fazla olacaktı ki havaalanı tıklım tıklımdı fakat kızlar coşkuyla bağırıyorlardı. Kesinlikle tanımadığım bir ünlü havaalanındaydı yada ünlüler veya ona benzer bir şey işte... Dev camdan kalkan uçaklara bakmakla geçirdim dakikaları en sonunda uykum gelmişti, banka uzanıp bavulumuda bankın altına doğru tıkıştırdım, bilirsiniz ağırlık sınırı olduğu için bavulunuza çok fazla şey koyamazsınız. Ellerimi başımın altına yerleştirip gözlerimi kapadım.

Başımda gezen küçük ellerin saçımla oynamasıyla gözlerim aniden açıldı. Küçük sevimli bir kız saçlarımla oynuyordu, güzel gözleriyle bana bakıp tüm içtenliğiyle gülümsedi. Yattığım yerden kalkıp onu nazikçe kucağıma alıp başını okşadım, elbisesiyle oynarken bizimle aynı bankta oturan bir genç adam gördüm. Benim yaşıtlarımda, başında fötr bir şapka gözünde gözlük vardı (Bank neredeyse 12 kişilik içindi ve adam 3 koltuk ötemde oturuyordu.) elindeki dergiyi indirip kucağımda saçlarıma dokunup gülen küçük kıza bakıp kalın bir ses tonuyla seslendi

''Lux, buraya gel.'' dedi kollarını iki yanara açarak ancak adını Lux olarak öğrendiğim sevimli kız kucağımdan inmek istemedi. Kol saatime bakıp uçağı kaçırmadığıma emin olmak içi baktım, yarım saat vardı ve bu içimi rahatlatmıştı.

''Sorun değil.'' dedim küçk kızı dizimde hoplatırken adam etrafa bakıp derin bir nefes aldı ardından gözünde ki gözlüğü çıkarıp kenara bıraktı. Yeşil gözleri öylesine ilgimi çekmişti ki Lux'ın yüzüme dokunmasıyla anca kendime gelebilmiştim.

''Kızınız yada kız karde---'' sorulardan hoşlanmıyor olacaktı ki sözümü kesti

''Sen ciddi misin?'' sesinde ki soğukluk titrememe sebep olmuştu, başını sallayıp güldü

''Üzgünüm, sadece bir soruydu işte.''

''Hayır, demek istediğim gerçekten beni tanımıyor musun?''

''Tanımam mı gerekiyordu?'' dedim ilginç bir ifadeyle

''Boşver, ben bekarım ve kız kardeşim de değil annesi buralarda bir yerlerde olacaktı,'' ayağa kalkıp yanıma geldi kucağımda oturan küçük kızı kucağına alıp gözden kayboldu.

Derin nefes alırken başımı salladım tam o anda gözüme bankın üzerine gözünden çıkarıp bıraktığı gözlüğü takıldı. Yaklaşıp gözlüğü aldım etrafa bakınırken uçağımın kalkacağına dair anons verildi. Gözlüğü bırakamazdım belki görürdüm belki de... Her neyse gözlüğü çantama atıp uçağımın kalkacağı alana doğru bavulumu alıp ilerledim. Dergisini unutmamış ama gözlüğünü unutmuştu ne komik...

Hostes oturmama yardımcı olurken bavulumuda ona uzatmıştım, ortalarda cam kenarında oturuyodum. Kadın hayranlık uyandırıcı bir bakış attıktan sonra bana güzel yeri vermişti, koltuğun başlığına sabitlenen televizyonu açıp hostesin servis ettiği birkaç şekerleme ile beraber izlemeye başladım. Yanıma birinin oturmasıyla irkildim, hostese baktığımda gözleri büyümüştü. Tanrı aşkına ya ben dünyadan bir haberdim yada bu insanlar gerçekten garipti, kulağımda ki kulaklıkları çıkarıp yanıma oturana döndüm bir yandan da ağzımda ki şekeri çiğniyordum

''Yine mi sen?'' dedi yeşil gözlerini gözlerime dikerek, elimde ki şeker dolu pakete baktı burun delikleri genişleyince ona doğru uzattım

''Sever misin?'' paketin hepsini alınca elim tutar vaziyette almıştı ''elbette seversin.'' diye mırıldandım

''Haribolar gerçekten güzel.'' dedi şekerleri ağzına tıkarken, uçağa binmeden önce bavulumdan aldığım gözlüğü cebimden çıkarıp hala adını bilmediğim adama uzattım

''Bunu unutmuşsun.'' gözlüğünü elimde alırken içim titremişti

''Teşekkürler.'' en azından arada bir nazik olabiliyor diye iç geçirdim

O şekerleri yerken ben de televizyonuma geri dönmek için kulaklıkları tekrar kulağıma yerleştirecek olmuştum ki bana döndü

''Kemerini takmayacak mısın?'' sevimli bir ifadeyle hem gülümsüyor hemde bana bakıyordu yada arkamda ki camdan dışarıya

''Ah, evet unutmuşum teşekkürler hatırlattığın için. Bu arada ben Keila.'' adımı söyleyince gerildi, yüz kasları bu gerginliği açıkça belli ediyordu yutkunmanın ardından elini uzatıp sahte bir gülümseme takınarak elimi sıktı

''Tanıştığımıza memnun oldum Keila, bende... Yani ben şey, benim adım....'' kekelemeye, konuşamamaya başlamıştı elimi çekip gülümsedim

''Hey sakin ol seni yemeyeceğim, sapık felan değilim tamam oldukça yakışıklısın ama...'' gözünün önüne düşen bukleleri nazikçe çekip garip bir ifadeyle bana baktı ''kim olduğunu söylemek istemezsen anlarım tabii?''

''Ben Harry, Harry Styles.''

YOLCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin