Acı,korkuyla kardeştir.Korkuyorum,çok korkuyorum.Acıyı ilk defa böyle güçlü ve derinden hissediyorum.Ama korku neredeyse yoktu çünkü korkum acıya dönüşmüştü.Ne yapmam gerektiğini biliyorum ve yapacağım da
Az önce çığlıklar atarak uyandığım kabusun gerçekleşmesini istemiyordum.
Kendime karşı olan nefretimi her zerremde hissettim.Yapılması gereken belliydi,Özür dilerim Dünya...
Hava neredeyse aydınlanmak üzereydi kalkıp siyah bir pantolon,koyu yeşil bir tişört ve siyah bir kapüşonlu giydim.Siyah ayakkabılarımı da ayaklarıma geçirdim ve kendimi sokağa attım.
Evim Seyhan'ın en lüks semtindeydi. Aslında gösteriş yapmayı hiç sevmem ama bu büyük ev ailemden kaldığı için ayrılamıyordum.Ailem ölü falan değildi ama onlardan ayrı yaşıyordum.Ben uyuşturucu bağımlısıydım.Onlar da bunu biliyorlardı ama hiçbir şey demeden bana kaldığım evin anahtarını vermişlerdi tek şart Nurdan Hanım ve oğlu Arda benimle gelecekti.Sorun olmazdı,eski evimize geri dönmeyi kabul ettim.
Okulun ilk günlerinin ardından Dünya'yla tanıştım.Hem aynı arkadaş ortamında hem de aynı okuldaydık.Sadece,ben son sınıftaydım o ise lisenin ikinci sınıfındaydı.İlk önce ilişkimizi saklamıştık.Dünya biseksüel olduğunu ailesine söylemek istememişti ama sonradan söylemek zorunda kalmıştık.Olgun bir davranış gösterdiler.O sırada o da eroinmandı,daha sonraları benim ısrarlarımla giderek azalttı ama güçlü krizlere yakalandığında ellerini bağlıyor hatta bazen onu bayıltmak zorunda kalıyordum.İki yıl temiz kalmıştı ama son günlerde yanımda taşıdığım birkaç yatıştırıcının kaybolduğunu fark etmiştim.
Ben uyuşturucuyu kolayca temin edebiliyordum ama Dünya'ın bulması çok zordu.Nereden bulacağını,kimden alacağını bilemezdi.Ben gidersem o da uyuşturucudan uzak kalır ve daha fazla kirlenmezdi."Onu terk etmelisin." içimdeki ses yine konuşmuş ve bu sefer doğru bir şey söylemişti.Onun iyiliği için ondan vazgeçmeliyim.Peki ya ben,bana ne olacak?
"Sen acıya alışıksın."
Ayaklarım beni çok iyi tanıdığım parka getirmişti.Salıncaklardan birine ters oturdum,böyle yapınca sağdaki ormanı ve önümde uzanan çayırı görebiliyordum. Düz oturunca şehrin çirkinliği beni rahatsız ediyordu.
Güneşin doğuşunu izleyerek bir süre düşündüm.Daha küçücük bir bebekken annemi öldürmüştüm.Babam ve annemin kurduğu özel laboratuvarda yapılan araştırmalar sonucunda annemin hamileyken CPH4 sıvısını çok fazla ürettiği için öldüğü ortaya çıkmıştı.Ve CPH4 adlı madde kanımda çok miktarda bulunduğu için bu bana bir özellik katmıştı.
Ben daha çocukken insanların düşüncelerini okuyabiliyordum.On yaşındayken dünya üzerindeki tüm dilleri öğrenmiştim bile.Bunlar dışında birde çok kötü bir şey vardı.Ölüydüm ben,kanım damarlarımda buz gibi akıyordu.Kalbimin attığını elinize alsanız bile hissedemezdiniz. Kanım bu maddeyle karışık olduğu için gümüş rengindeydi.Gözlerim ve saçlarımda gümüştü,bu yüzden sürekli lens takıyordum.İnsanlardan uzak duruşumda bundandı.Hayatımda bunu bilen iki kişi ve birkaç çalışan vardı sadece,tabii ki Dünya bunu bilen kişilerden biri.Birden telefonumu çıkartıp ani bir dürtüyle Dünya'yı aradım.Dördüncü çalıştan sonra telefonu açtı ve uykulu bir sesle:
"Ne?" dedi.Sabah çok asabi oluyordu.
"Hazırlan seni almaya geliyorum."
"Neden?"
"Konuşmamız gerek." dediğimde sustu.Ne konuşacağımızı biliyor gibiydi.
"Peki." deyip telefonu kapattı ama sesi hıçkırır gibi çıkmıştı.
***
Yanımda sessizce ağlıyordu,güneş yüzündeki damlalara vuruyor ve saatlerce izleyebileceğim bir görüntü oluşturuyordu.Ama vakit yoktu,bu işi bir an önce bitirmeli ve gitmeliydim.
