Bölüm 3: You Know That I Don't Like That Places

294 20 7
                                    

  Jacop’a veda edip mağazadan fırladım ve kendimi, ıslanmamak için kıvranırken gitar kutumla beraber ön koltuğa attım. Biner binmez Lancel’a sokulup dudaklarına yapıştım. Heyecanıma gülerken karşılık verdi.

  “Gece döneceğini sanıyordum.” dedim ayrılınca.

  “Şey, çok çalışıp işlerimi erken bitirdim ve babam da dönebileceğimi söyledi.” diye mırıldandı. Şüpheyle ona baktım.

  “Erken dönebilmek için mi çok çalıştın?” dedim. Başını salladı. “Yani, benim için mi?” Yeniden başını salladı. Kızardığımı hissettim. “Tamam. İşte şimdi utandım. Hadi arabayı çalıştır da gidelim.”

  Ben önüme dönerken o da gülerek arabayı çalıştırdı. Araba hareket ettiğinde sakince bir nefes aldı. “İçeride konuştuğun çocuk kimdi?” diye sordu.

  “Adı Elijah. Yeni tanıştık. 10 yıldır gitar çalıyormuş. Patrick’i inceledi.” dedim pencereden başımı ona çevirip. Uzandım ve radyoyu açtım. Biraz kanal kurcaladıktan sonra Kelly Clarkson’ın Stronger şarkısını duyduğumda durdum. Kelly Clarkson benim idolümdü. Her zaman onun gibi bir şarkıcı olmak istemiştim.

  Şarkıya eşlik etmeye başladığımda Lancel iç çekip gülümsedi. Durup ona kaşlarımı çattım. “Ne?”

  “Şarkı söylemeni seviyorum.” diye cevap verdi. “Olumlu bir tepkiydi. Gerçekten.”

  Omuz silkip şarkıya devam ettim. Kimsenin ne düşündüğü umrumda değildi. Şarkı söylemekten ben istemedikçe vazgeçmezdim.

  Lancel’ın villasına –gerçekten ona ait- geldiğimizde arabadan hemen indik ve Lancel’ın uşağı yanımıza geldi. Arabanın anahtarını alırken, “Hoş geldiniz, efendim.” dedi.

  “Eşyalarımı odama çıkart.” diye emir verdi lancel. Ona kötü kötü baktım.

  “Merhaba, Rufus. Nasılsın?” diye sordum kibarca. Rufus başını kaldırıp bana gülümsedi.

  “İyiyim, efendim. Siz nasılsınız?”

  “Çok iyiyim ama bir konuda anlaştığımızı sanıyordum.”

 “Özür dilerim, ef- Aurora.” dedi. Tatminle gülümsedim. Lancel başını iki yana sallayıp kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti.

  “Çalışanlarımla bu kadar samimi olmanı istemiyorum.” diye mırıldandı.

  “Onların da insan olduğunun farkında mısın acaba?” diye sordum sertçe. Göz devirdi ve beni kendine biraz daha çekmeye çalıştı ama ona engel oldum. Hatta daha da uzaklaştım.

  Homurdanıp kolunu çekti ve adımlarını hızlandırdı. Ona yetişmek için uğraşmadım. Yavaş adımlarıma devam ettim. Evden içeri girdikten sonra eşikte beni bekledi.

  İçeri gidip mutfağa geçtik. “Aç mısın?” diye sordu. Başımı sallayarak onayladım.

  “Katherina, bize biraz pankek hazırla.” Hizmetçisi hızla başını sallayıp işe koyuldu. Bar taburelerinden birne oturdum. Lancel aramdan sokulup sarıldı ve boynumu öptü. Ona yaslandım.

  “Seni çok özledim.” diye fısıldadı.

 “Ben de,” diye fısıldadım. “Ama seninle Katherina’nın önünde yiyişmeyeceğim. Biraz sabırlı ol.”

  Yatak sesiyle, “Sabır benim vasıflarımdan biri değil.” deyip taburayi hızla döndürdü ve beni kucakladı. Mutfaktan çıkarken kıkırdıyor ve kucağından inmeye çalışıyordum. “Biraz daha tepinirsen seni düşüreceğim.”

HeartBeatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin