3- Biraz Eğlence

20 7 2
                                    

Selaam yine ben! Bu sefer iki bölüm atayım dedim. Ve normalde bölümü yazmadan önce masamın başına geçip defterimi açıp fikirler oluşturmaya başlıyorum. Ama şimdi direkt telefondan yazacağım için biraz tedirginim. Ve heyecanlıyım. Bölümü okursanız beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın gören, okuyan ve begenen herkesi çok seviyorum!! :)

- - - - - - - -

Okuldan içeri girdiğimde direkt sınıfa gitmeyi planlıyordum. Müdüre yakalanmamaya çalıştığım için fazla hızlı yürümüyordum. Ses çıkarmamaya dikkat ederek adımımı attım ve arkamdan bir öksürme sesi geldi. Yavaşça omzumun üzerinden sesin geldiği yere baktım. Şom ağızlı ben yakalanmıştım bana seslenen kişi müdürdü. "Öhöm öhöm bir yere mi gidiyordunuz küçük hanım? Sanırım odama uğramanız gerekiyor."

İşte şimdi faka bastım. 2 haftadır okula gitmiyordum. Açıkçası kalma gibi bir durumum vardı. Ruh hâlim yüzünden ve insanlar arasına çıkmayı sevmememden kaynaklanıyordu. Kalabalık bir yerde bile kendimi o kadar yalnız ve dibe çökmüş olarak hissediyordum ki bu da her davranışıma yansıyordu. Müdürün odasına ilerlerken şimdi ne halt yiyeceğimi düşünüyordum. Belki de Can beni bu konuşmadan kurtarabilirdi.

Odaya girdim ve rahat gözüken kahverengi deri koltuğa oturdum. Müdüre aldırış etmeden odayı inceliyordum. Adımı söylediğinde döndüm sadece. Sonra da lafa girdi "Rüya, kızım bir sorunun mu var? İki hafta devamsızlık senin açından pekte iyi bir şey değil. Bunu biliyorsun değil mi?"

Aslında haklılık payı vardı. Lise 3. sınıftaydım. Bu sene de son sene kadar önemliydi. Sınavlarıma odaklanmam ve ders notlarımı da yükseltmem gerekiyordu. Ama tabii ki de umursamıyordum. Daha doğrusu uğraşmak istemediğim için böyleydi.

Kısa bir süre sessizce düşündükten sonra cevabımı verdim. "Aslında bu sizi ilgilendiren bir konu değil. Bazı durumlar yüzünden modum düşük bu sıralar. Notlarımı düzelteceğime emin olabilirsiniz. Ama fazla ümitlenmeyin." deyip derse kabul kağıdı aldım ve doldurmaya başladım. Kağıdı elimde tutup yerden çantamı aldım sonra da omzuma takıp odadan çıktım. Sınıfa gitmek için merdivenlere ilerledim. Sonra Can'ın beni çağırdığını duydum. Gerçekten şimdi mi geliyordu? Beni, müdürle aramızda geçen bu aptal sohbetten kurtarabilirdi.

Yanına gidip neden bu kadar geç geldiğini sordum -ben de geç kalmış olsam da sonuçta benden sonra gelmişti-

"Bu kadar önemli olan şey neydi?" Can'a imalı bir şekilde bakmaya başladım. Biraz korkutmak istemiştim. Yakın arkadaştık sonuçta açıklama yapması gerekirdi. "H-hiç bir şey ya" "A-ailevi bir meseleydi." Konuşması bende şüphe uyandırmıştı ama geçiştirdim. Üstüne çok gitmemeye karar vermistim. "Haftasonu bir yerlere gitmeye ne dersin? Zaten sen de yoktun iki haftadır. Anlatırsın herhalde değil mi ne olduğunu?"

İçimden yine sıkıcılık akıyordu. Evde oturup, her yerim uyuşana kadar yatmak istiyordum. Uyumak ve biraz olsun kendimden uzaklaşmak. Rüyalara dalıp hiç uyanmamak istiyordum. Gerçekten çok karamsardı içim biraz eğlenceye ihtiyacım olabilirdi. Bu da yanımda Can ve Arya varken kesinlikle sıkılmamam anlamına geliyordu.

"Peki. Nereye gidiyoruz?" diye sordum sınıfa doğru ilerlerken. "Sürpriz bir planımız var. Arya ve ben herşeyi ayarlayacagız. Sen sadece eğlenmene bakacaksın. Biliyorum bu senin için çok zor bir olay." dedi gülerek, resmen benimle alay ediyordu. Bende gülebilirdim, mutlu olmayı deneyebilirdim bir kere yapmacık bile olsa.

"Tamam" dedim gözlerimi devirerek sonra ekledim. "Sizin seçimlerinize pek güvendiğim söylenemez ama hadi bakalım bu sefer de böyle olsun. Zaten okulun bitmesine iki ders kaldı çok dayanmamız gerekmeyecek."

Gülümsedi. Neredeyse her mimiğinde yanağındaki gamze oldukça belirginleşiyordu. Bu da onu çok sevimli yapıyordu. "Emin ol buna bayılacaksın!" diye ekledi.

Ders zili çaldığında sınıfa girdik. Herkes bir şeylerle uğraşıyordu. Kimisi telefonuna bağımlı hâle gelmiş, sevgilisinden aşk mesajları bekleyen kızlar, kimisi de arkadaşlarıyla geyik ve dedikodu peşinde olanlar. Gerçekten tiksiniyordum insanlardan. Çok içime işleyen bu duygu hiç bir zaman dinmiyordu. Ne zaman akıllı bir insanla karşılaşacağımı gerçekten merakla bekliyordum. Çantamı orta sıradan dördüncü masaya koyup kafamı da üstüne yasladım. Ve uyumaya başladım.

- - - - - - - - - - - -

Ders saatleri çabuk mu geçmişti yoksa ben uyuduğum için bana mı öyle gelmişti. Gözlerimi kırpıştırıp etrafa baktığımda kimse yoktu. Can ve Arya bile. Beni burada bırakmışlardı. İnsan bir haber verir, uyandırır. Düşüncesiz insanlar ya. Gözlerimi ovuşturup oturduğum sıradan kalktım. Saçlarımı biraz düzelttim ve çantamı alıp lanet okulun lanet sınıfından çıktım.

Saate baktığımda çok geçmediğini gördüğüm için rahatlamıştım. Eve yavaş bir tempoyla yürüdüm. Tabii sabah oyun oynadıgım minik kediyi almayı unutmadım. Bana enerji ve keyif verse de yine de üzerimdeki yorgunluk çok fazlaydı. Bir an acaba Can'ın dışarı çıkma teklifini kabul etmese miydim diye içimden geçirdim. Üşeniyordum ama yine gitmezsem bu sefer okulda gerçekten beni dövebilirlerdi. Anahtarımı çantamın ön gözünden çıkartıp kapıyı açtım. Öykü daha gelmemişti eve. Bu yüzden sessizdi ortalık.

İlk önce banyoya gidip yüzümü yıkadım biraz açılmak için. Mor havluyu ellerimi ve yüzümü kurulamak için kullandıktan sonra yerine astım ve banyodan çıkıp odama gittim. Açık pembe ve üzerinde ayıcıklar olan pijama altımı bacaklarımdan geçirdikten sonra üzerime beyaz sıfır kollu bol ve göğüs kısmında siyah renkle "Sweet" yazan tişörtümü giydim. Saçımı dağınık bir topuz yaparak ev ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Can ve Arya'ya mesaj atıp evime gelmelerini söyledim. Bugün biraz biz bize eğlenecektik. Film gecesi falan gibi bir şey olacaktı işte. Ve bu sırada da haftasonu nereye gideceğimizi bana söyleyeceklerdi. Ben bunları düşünürken kapının zili çaldı.

Can, Arya ve Öykü karşımda sırıtıyorlardı. Onlara tip tip baktığımda da bir an da hepsi bağırarak "Kaliforniya'ya, Coachella'ya gidiyoruuuz!!" dediler. Şok olmuştum. Bunu ayarladıklarına inanamıyordum..

Kabus.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin