Bölüm 5

53 3 2
                                    

Multimedya : Arda

Yine her zamanki gibi gözlerimi okulun habercisi olan alarm sesiyle araladım. Bugün cumaydı! Bu düşünceyle birlikte yataktan fırladım. Harbi cumaydı lan! Hafta içi sevdiğim tek gündü. Banyoya giderek yüzümü yıkadım. Aklıma dün geldi. Meriç olayı, Arda'yla tanışmam, kuzenimin yeni arabası... Hakikaten bugün ona soracaktım arabayı nereden aldığını. Banyodan çıkarken tam mutfağa inecektim ki aklımın bir köşesindeki not 'Hazırlandıktan sonra in!' uyarısı yaptı. Odama girerek okul formalarımı giydim. Keşke zaman bugün hızlı geçse de cumartesiye erkenden giriş yapabilsem. Saçlarımı da tarayıp aşağı indim. Mutfağa girdiğimde annem "Niye bu kadar geç indin kahvaltıya?" diye sordu. Ona dönerek "Bundan sonra hazırlandıktan sonra inmeye karar verdim" dedim. Birşey demeden önüne döndü. Bana 'Neden?' diye soru sormadığına göre ya uykusuzdu ya da daha önemli şeyler düşünüyordu. Teyzemin yanındaki sandalyeyi çekerek oturdum. Hızlıca kahvaltı yapıp odama çıktım. Çantamı alıp tam odadan çıkacakken geri dönüp masanın üzerinde duran telefonu aldım. Az kalsın unutuyordum lan. Onu da çantama attıktan sonra dışarı çıkmak üzere merdivenleri indim. Kapıdan "Ben çıkıyorum!" diye seslendikten sonra anahtarları elime alarak çıktım. Geri dönüp bir kaç adım ilerlediğimde bir elimdeki anahtarlara bir de arabaya baktım. Kimsenin görmediğine emin olmak için etrafa şöyle bir göz gezdirdikten sonra "Üzgünüm bebek beni affet" diyerek arabanın arka lambasından başlayıp ön lambasına kadar uzanan uzun bir çizgi çektim. Anahtarları kaldırarak ucundaki boya kalıntılarını üfledim. Dün bana öyle yapmayacaktın Burak Bey. İşte böyle ödersin. Anahtarları da çantamın yan cebine tıkıp okulun yolunu tuttum.

•••

Biyoloji dersinde resmen diken üstünde duruyordum. Hoca liste sırasından rastgele birini kaldırıp soru soruyordu, üstelik bilenlere artı bilmeyenlere de eksi atıyordu. Son gün bu yapılır mı be hoca! İnsan bir haber verirdi de çalışarak gelirdik! Hoca "Liste sırası 5" dediğinde yanımda ter döken Sema el kaldırarak "Ben" dedi. Hoca ayağa kalkmasını işaret ederek "Golgi nedir? Tanımını yap" dedi. Sema hocaya bön bön bakarken gel de gülme şimdi. Ben yanında gülerken o da bana tip tip baktıktan sonra hocaya dönerek "Bilmiyorum" dedi. Hoca "Tamam oturabilirsin" dediğinde sinirle oturdu. Almıştı eksiyi zaaaaa. "Liste sırası 6" dediğinde gülmem boğazıma takıldı. Gözlerimi kocaman açarken elimi kaldırıp "Ben" dedim. Lan başka sayı mı yoktu da 32 içinden 6'yı buldun?! Ayağa kalkmamı işaret ederek "Golgi'nin görevlerini anlat" dedi. Ben hocaya mal mal bakarken Sema yanımda gülmekten yıkılıyordu. Göte bak lan! Utanmasa kahkaha atacak! "Bilmiyorum" dediğimde hoca bana bakarak "Arkada milletin yanlışlarına gülmeyi iyi biliyorsun vampir" dedi. Çok vampir kitabı okuduğum için bana vampir diyordu. Hatta sınıftan da bazı kişiler vampir diyordu. Somurtarak yerime oturdum. Ulan ben başka kime güldüm be! Sadece Sema'ya güldüm! Neyse en azından stresim geçmişti. Artık 'Her an beni kaldırabilir' korkusu olmayacaktı. Telefonumu çıkarıp saate baktım. En yavaş geçen ders olmasına rağmen stresten dolayı hızlı geçmişti. Zilin çalmasına saniyeler vardı. Sıradaki kişi de artık ikinci derse kalmıştı. Gel de şansı kesme yani! Zil çaldığında Derin bir 'oh' çekerek Ceyda'nın yanına gittim. Ay zeka küpüm benim (!) Eksi yememek için küçük notları ezberliyordu. Ensesine vurarak "Hadi aşağı inelim" dedim. Kafasını kaldırıp bana bakarak "Hadi başka kapıya" dedi. Buna da ineklik hiç yakışmıyordu be! Ona küçümseyici bakışlarımı atarak "Günün dedikodusunu kaçırdın" dedim. Anında yerinden fırlayarak koala gibi koluma yapıştı. Biliyordum! Bu plan hep işe yarardı. "Hadi kanki söyle ya. Seninle aşağı değil ölüme gelirim ben" diyerek sırasından kalktı. Koluna girerek onu aşağıya doğru çekiştirmeye başladım. Okulun bahçesine indiğimizde gördüğümüz ilk banka ilerleyip oturduk. Ceyda bana dönerek "Söylesene ya meraktan çatladım şurada" diye hayıflandı. Derin bir nefes alarak kafamla karşıyı gösterdim. Merakla gösterdiğim yere baktı "Hani ne var orada?" dedi. Ona dönüp sırıtarak "Kimyacı diyorum. Bana kalsa arabası milattan önceki yıllardan kalma. Sence?" ben gülmeye başlarken o da sinirle sesini bile çıkarmadan bana bakıyordu. "Ne yani bu muydu?" derken kaşlarını çatmıştı. "Yok be kanki şaka yaptım" diyerek yanağından makas aldım. En azından kaşlarını çatmaktan vazgeçmişti.  Ona dönerek "Dün benim kuzen bana kötü bir şaka yaptı. Ben de intikam alayım dedim. Ama biraz fazla ileri gitmiş olabilirim. Sabah arabasını çizdim." dediğimde gülmeye başladı.  "Gördü mü bari?" diye sorarken hâla gülüyordu. Kafamı olumsuz şekilde sallayarak "Sanmam. Etrafı kontrol etmiştim." dedim. Sonra aklıma parlak bir fikirle Ceyda'ya "Bugün sizdeyim" dedim. O şaşkın şaşkın bakarak "Hayrola? Kimden izin aldın?" dedi. Hemen ayağa kalkıp kolundan tutarak "Kendimden" diyip onu da kaldırdım. Beraber sınıfa doğru ilerlemeye başladık. Ceyda'ya dönerek "Kanka hadi annemi ikna etme işi de sana düştü" dedim. Bana göz kırparak "O iş bende" dedi. Sınıfa girdiğimizde herkes çoktan yerlerini almıştı. Hemen sıralarımıza geçtik. Ceyda telefonunu çıkarıp bir şeyler yazmaya başladı. Herhalde annemden izin alacaktı. Ha haaa işte intikam böyle alınır. Bir kaç dakika sonra Ceyda "İş tamamdır! Bu gece bizdesin!" diye mesaj gönderdi.  Ben mesaj yazmaya fırsat bulamadan içeri hoca girdi. Tüh! Mesajımı yazsaydım bari! Gerçi farkeden birşey olmayacaktı. Ne de olsa ders tarihti. Klasik sabah selamlaşmalarını yaptıktan sonra yerimize oturduk. Ceyda'ya "Akşam film keyfi yapıyor muyuz?" diye yazıp gönderdim ama bakmadı bile. Yine kitaba gömülmüştü. Gerizekalı. Neyse bugünün piyangosu da Sema'ya vuracakmış demek ki. Ona doğru dönerek "Şşşt naber kız?" dedim. Bana dönerek "İyidir kanki seni sormalı" dediğinde sırıtarak "Yok kanki beni değil asıl seni sormalı. Arda'yla napıyordunuz siz bakayım?" dedim. "Aman be! Bir kere de konuyu o tarafa çarpıtmasan olmuyor değil mi" diyerek önüne döndü. Haydaa! Ne dedik şimdi biz! O ara hoca, kitaba gömülmüş, sessizce dersi dinleyen Ceyda'ya dönerek "Konuşmasana kızım!" dedi. Ceyda ellerini iki yana açarak konuşmuyorum ki hocam" dese de hoca pek inanmışa benzemiyordu. Ceyda'ya uzun uzun baktıktan sonra "O zaman söyle bakalım ilk türk hükümdarı kimdi?" arkadan Ayşe ayağa kalkarak "Arzu!" dediğinde hoca Ceyda'ya bakarak "Aferin dinliyormuşsun" dedi. O ara herkes gülmeye başladı ama bu durum hocanın pek de umrunda gibi görünmüyordu. Hatta hocanın, sınıfın güldüğünü anlamış olmasından bile şüpheliydik. Ceyda oflayarak önüne döndü. Derste o kadar gürültü oluyordu ki hocanın sesi zar zor duyuluyordu. Ama bunlar benim için önemli değildi. Önemli olan akşamki keyfimizdi.

•••

Okul sonrası Ceyda ile kol kola evin yolunu tuttuk. Ama bir gariplik vardı. Benim arabayı çizipte bu kadar rahat olmam kabul edilebilir bir şey değildi. Hayır yani benim için hava hoştu ama korku duyum uyuşmuştu herhalde. Gördüğümüz ilk bakkala girerek cips, kola felan alıp tekrar yolumuza devam ettik. Bu okul ve ev araları neden bu kadar uzak olmak zorundaydı ki sanki? Uzun yürüyüşümüz sonucu eve vardığımızda bizi kapıda Filiz teyze karşıladı. Ceyda annesine sarılırken "Bugünkü yatalak misafirimize hoşgeldin de" dedi. Annesi bana da sarılırken "Hoşgeldin Canancığım" dedi. Ben de "Hoşbulduk" diyerek karşılık verdim. Sonra aldıklarımızla beraber Ceyda'nın odasına çıkmaya başladık. Ona dönerek "Yatalak ne lan? Ben sakat mıyım?" dedim. Sırıtarak "Biz şuna zihin sakatı diyelim" dediğinde ona dönüp çatık kaşlarla "Kes sesini be ödlek" dedim. Sırıtmaya devam ederek "Ne alaka?" diye sordu. Salak. Bi çıkış noktası vermiyordu ki insana. "Bugün hoca sana konuşma dediği sırada göt gibi kızardın" dediğimde odaya gelmiştik. Elindeki cips paketini alarak bana fırlattı. İyi ki kolayı ona vermemiştim yoksa şimdiye beyin kanaması geçiriyor olacaktım. Bana tip tip bakarak "Bu saçma tespitlerine ne zaman son vermeyi düşünüyorsun?" diye sordu. Ona alaycı bir ifadeyle bakarak "Haklısın. Sen ödlek olamayacak kadar aptalsın." dedim. Çantasını kenara bırakıp yatağına otururken "Değilim" dedi. Ama ben onu sinir etmeye kararlıydım. "Evet öylesin. Eğer ormanlıkta sana bir ayı saldırsa, kaçamayacak kadar aptalsın." dedim. O da ısrarla "Değilim" dedi. Sonra da "Senden daha hızlı kaçardım" diye eklediği sırada gülmeye başlamamla durumun farkına varıp kaşlarını çatması bir oldu. "Tabiki de hızlı kaçardın. Ne de olsa benden ödleksin." dedim. O somurtarak üzerini değiştirmeye başlarken ben gülmeye hız kesmeden devam ettim.

•••

Üzerimi değiştirip de Ceyda'nın kıyafetlerinden giydikten sonra aşağı inip Filiz teyzenin sofrayı hazırlamasına yardım ettik. Ceyda'nın tek kardeşi olan 6 yaşındaki Melisa'da bize katıldığında yemeye başladık. Filiz teyze bize okulla ilgili 'Dersler nasıl geçiyor? Öğretmeni dinliyor musunuz?' vb sorular sorarken biz de genellikle olumlu cevap olan sallamasyon cevaplarımızı veriyorduk. Telefonu açıp baktığımda saat daha da 6:32'ydi. Zaman da bugün geçmiyordu be. Yemeğimizi yedikten sonra Filiz teyzenin sofrayı kaldırmasına yardım edip odaya çıktık. Ceyda yanında cips için tabak ve kola için bardak getirmişti. O malzemeleri hazırlarken ben de bilgisayarı açmak için karşısına geçtim. Bilgisayarı açtığımda alt butonda 'Mesajınız var' uyarısı geldi. Göz ucuyla Ceyda'ya baktığımda arkası dönüktü. Hemen zaman kaybetmeden mesajı açtım. Can? Bu da kimdi? Tam mesajın üzerine tıklayacaktım ki Ceyda "Film hazır mı?" diye sordu. Bende o anın telaşıyla basıp bilgisayarı kapattım. Yanıma gelerek "Niye kapattın bilgisayarı?" diye sorduğunda ona dönerek "Niye birden söylüyorsun ya ödüm patladı! Elim bilgisayarın düğmesinin üstündeydi, korkuttuğun gibi yanlışlıkla bastım." dedim. Oflayarak "Ne yani söylemeden önce 'Canancığım hazırlan sana birşey söyleyeceğim sakın korkma' anonsu mu yapayım?" dedi. Önüme dönerken "Fena olmaz" dedim sırıtarak ve The Vampire Dairies'ın kaldığımız bölümünü açtım.(Daha doğrusu onun kaldığı bölümü çünkü ben ondan ilerideydim) Ceyda'nın hazırladığı malzemelerin yanına oturup filmi izlemeye başladık.

•••

Filmin sonunda geriye dibinde kalmış kola ve bir kaç cips parçası kalmıştı. Ve Ceyda'da uyumuştu. Dingil. Herşeyi bana bırakmıştı. Işığı açıp tabağı ve bardakları masanın üzerine koydum. Mutfağa da o indirsin canım! Sonra da geri dönerek uyuyan Ceyda'ya baktım. Annesi hangimiz yerde yatarsak onun için yan tarafa iki tane battaniye ve bir yastık getirmişti. Birini yere açarak Ceyda'yı aşağı ittirdim. İyi ki uykusu derindi de uyanmamıştı. Ama sabah başı ağrıyacağı kesindi çünkü kafasını vurmuştu. Gülmemek içi kendime hakim olarak yastığı başına koyup üzerini de örttükten sonra ışığı kapatarak kendimi yatağın üzerine bıraktım. Kuzenim arabasının son halini şimdiye kadar görmüş olmalıydı. Ama hak etmişti. Battaniyeyi üzerime çekerek kendimi uykuya teslim ettim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 17, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lise HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin