Kamera Değil Müdür

28 11 2
                                    

Gece kulübüne doğru yol alırken telefonum çaldı. Arayan babamdı. Nasıl olduğumu sorduktan sonra Toprak'ın babasının en yakın arkadaşı olduğunu söyleyerek ona güvenmemi istedi. Ben ise: " Bunu zaman gösterir baba!" dedim.


Telefonu kapadım. Bu sırada gece kulübüne gelmiştik. Arabadan inerken binayı süzmeye başladım. Devasa, etkileyici ve değişik mimarisiyle albenisi yoğun bir yapıydı. İçeri girecekken kapıdaki kel ve iri adam sordu:


- Giriş kartınızı gösterin lütfen!


- Ne kartı?


- Bugün özel bir parti var. Sadece davetliler girebiliyor. Üzgünüm sizi alamam!


- Peki, bu kartı gösterirsem ne dersin! diye uluslararası görevli savcı kartımı gösterdim. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Şaşırdığı belli oluyordu.


- Buyurun efendim, kusura bakmayın, dedi.


Cevap bile vermeden içeri girdim. İçeride elemanlar ve onlara hakaret eden kaba ve kibirli bir adamdan başka kimse yoktu. Anlaşılan hazırlık önemliydi. Adam bizi fark edince bize doğru yöneldi


- Buyurun, siz kimsiniz? dedi. Kartımı göstererek:


- Uluslararası savcı ve özel dedektifim, der demez ceketinin düğmelerini ilikledi :


- Efendim hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?


- Biz Edmond Blade cinayeti için geldik, diye atladı Toprak. Gözlerime baktı ve ben de onay verircesine işaret ettim, devam etti.


- İki yıldır on iki dedektif tarafından yürütülen bu soruşturma sonuç bulamadı. Edmond Blade, Almanya vatandaşı olduğu ve olay Türkiye'de yaşandığı için Almanya ve Türkiye uluslararası savcılığa başvurdular. Ortak bir soruşturmadır bu. Kura sonucunda uluslararası yetkiler, özel yetkili Sayın Savcı Kağan Yıldırım'a verildi. Kendisi Fransa'dan geliyor. Babası Türk olduğundan adı Kağan'dır, diye söyleyiverdi Toprak bir solukta. İsmimin nedenine kadar her şeyi söylemişti; çünkü adamın gereksiz sorularıyla uğraşmamak için. Adam, bana dönerek:


- Sayın Savcım! Kaç yıldır bu kulübün adı bu cinayetle anılıyor. Mağdur taraf biziz. Edmond mıdır nedir burada öldürüldü diye suçlu biz miyiz?


Cevapladım çünkü susmayacaktı:


- Size suçlu olduğunuzu söylemedim. Elimizden geldiği kadarıyla aydınlatacağız bu cinayeti. Bu mekânda katledildiği için herkesin aklına şu sorular gelir:


1. Yeterince güvenlik sağlanmıyor mu?


2. Etrafa saçılan, olaya ilişkin bulgular deliller nerede, neler ve miktarı?


3. Belki de en önemlisi olan güvenlik kameraları kayıtları nerede?


Sizin mekânınızda bu sorulardan sadece ikincisi aydınlatıldı. Neden iki yıldır diğer soruları aydınlatamadılar, işte bunun için buradayım, dedim. Adamın yüzü kızarmıştı ve ben de kuşkulanmaya başlamıştım. Toprak beni şaşırtan bir çıkış yaptı.


- Tamam, ama Kağan Bey bunun için Ertuğrul Bey'i suçlayamazsınız ki!


Babamın seçtiği bir asistan olmasa bunun bir kumpas olduğunu düşünürdüm. Peki Toprak, adamın adını nereden biliyordu. Söze girdim hemen:


- Suçladığımı kim söylüyor? Ayrıca Toprak, beyefendinin adını nereden biliyorsun?


Acil ve korkak bir telaşa kapıldığı çok açıktı. Kendini toparlayarak cevap verdi:


- Nereden olacak, tabii ki diğer dedektiflerin raporlarından. Onları okudum da. Sahte bir gülümseme yerleştirdi çehresine. Bu adamın adının raporlarda geçmediğini adım gibi biliyordum. Ayrıca Toprak'ın bu raporları okuması söz konusu bile olamazdı. Ama bozmadım, inanmış gibi yaptım.


- Şimdi anladım, isterseniz incelemeye geçelim, dedim ortaya. Adam söze atıldı.


- Bakın, ben buranın müdürüyüm. Arama izni olmadan arayamazsınız, dedi.


Kahkaha atarak gülmeye başladım. Daha sonra alaycı bir şekilde:


- Savcı olduğumu söylediğimi sanıyordum. Buyurun arama iznimiz, diyerek uzattım belgeyi.


Adamın yüzü asılırken gariptir ki Toprak'ın da yüzü asıldı. Artık gerçekten sinirleniyordum. Hızla elemanların olduğu yere gittim. Onlarla konuşmak istiyordum. İçkileri hazırlayan barmene seslendim. Buyurun efendim, diyerek cevapladı. O sırada müdür yani Ertuğrul Bey atladı telaşla:


- Savcı Bey, onların işi var. Bu akşam önemli bir parti var onları meşgul etmeyin.


- Bakın müdür bey, size tek bir soru soracağım.


- Buyurun?


- Olay zamanındaki elemanların hepsi aynı mı?


- Evet, Savcı Bey, hepsi aynı. Güvenlikten barmene kadar hepsi.


- Peki, bu iyi. Artık başlayabilirim. Elemanlarınızı sorguya çekeceğim, teşekkürler.


- Ama Savcı Bey....


Sözünü tamamlamasına izin vermeden gürledim:


- Kes sesini! Bir daha gıkın çıkarsa yemin olsun ki soruşturmayı oyalamak ve sonuca engel olmaktan içeri atarım sizi.


Adam korkmuştu. Yüzü kireç gibi bembeyaz olmuştu. O sırada Toprak atladı söze:


- Sakin olun Kağan Bey, lütfen. Soruşturma için müessesesinin işlerini askıya almasını istemek yasal değil. Lütfen müdür beyi dinleyelim, yarın geliriz.


O anda kan beynime sıçradı. Deminkinden daha fena azarladım.


- Yeter! Müdür beye söylediklerimin hepsi senin içinde aynen geçerli, ayrıca avukat olman hapse girmene engel olmaz haberin olsun. İkinizi de son kez ikaz ediyorum ve emrediyorum, dışarı çıkın!


EB. 120Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin