Toprak ve Ertuğrul cevap vermeden yüzleri asık bir şekilde dışarı çıktılar. Bütün elemanları yanıma çağırdım. Toplam on iki eleman vardı. Tutanaklara işledim, bununla beraber diğer bilgileri de. Önce DJ ile başladım:
- Öncelikle hepinize söylüyorum. Benim ve devletin himayesi altındasınız. Kimse size zarar veremez. Şimdi DJ adını öğrenebilir miyim?
- Selçuk.
- Selçuk, olay anında Edmond Blade'nin dibindeydin değil mi? Çünkü öldüğü yer çok yakın sana.
- Evet, Savcı Bey. Edmond Blade'i ilk defa görmüyordum, çoğu kez gelirdi buraya, müziği severdi.
- Peki, ölüm anında onu öldüreni görebildin mi?
- Evet. Fakat ışıklar titreşimli olduğundan tam seçemedim yüzünü.
- Polislere çizdirdiğiniz robot resimler birbirinden tamamen farklı. On iki resim, nasıl karar verirdiniz siz olsanız?
Barmen atladı:
- Bence robot resim çizen bir polis daha getirin. Bu sefer, mesela vücudundan bir kesit sorsun, ortak karar verelim.
Olumsuz şekilde kafa sallayarak konuştum:
- Olmaz, sürü psikolojisini duymuşsunuzdur. Bu yöntem sağlıklı olmaz. Ben aslında robot resimden gitmeyi düşünmüyorum. Güvenlik kameralarını kim kontrol ediyor?
Selçuk:
- Onları işten attı müdür bey.
- Neden?
- Olay anından iki saat önce kameraları kapattılar diye. Bana gizliden gizliye bir şey dediler Savcı Bey, sesi titriyordu. Ama devam etti:
- Şu ana kadar ekmek parası için sakladım; ama artık saklayamayacağım, rüyalarıma giriyor!
- Nedir o? Söylediğin zaman o kadar rahatlayacaksın ki, bana güven.
- Cemal ve Kemal, onlar ikizdir. Kameracılarımızdı onlar bizim. Teknolojiden iyi anlarlar. Bana işten kovuldukları gün şöyle dedi Kemal: "Müdür Bey'in talimatıyla kapatıldı kameralar. Müdür Bey'e de Fransa'dan yaşlı bir savcı söylemiş." Gerisini de bilmiyorlar. Benim onlara güvenim tam, aslında herkes güvenir onlara.
Herkes kafa sallarcasına işaret etti. Demek Cemal ve Kemal'e güveniliyordu. Acaba Fransa'daki savcı kimdi? Neden soruşturmayı meslektaşları çözemesin diye uğraşıyordu ki? O sırada başka bir eleman Pelin söze girdi:
- Ben de bir keresinde biriyle gizli konuşmalar yaparken gördüm müdürü. Selçuk anlatınca aklıma geldi. O gün beni arkasında görünce telaşlanmış ve şöyle demişti: " İşine baksana sen! Fransa'dan arıyorlar diye beni dinlemene gerek yok. Savcı bir arkadaşım sadece!" diye kendi kendine döküldü.
- İşte bu süper. Arkadaşlar ben bundan sonra müdürü incelemeye alıyorum haberiniz olsun, ama sakın bir şey çaktırmayın. Bu on dört kişinin arasında bir sır. Gün yüzüne çıkmak için gün sayan bir sır. Sabredeceğiz.
Selçuk merakla sordu:
- On dört kişi dediniz. Ama biz, sizinle beraber on üç kişiyiz.
Elimi havaya kaldırarak ses kayıt cihazını gösterdim, sırıtarak ve devamında:
- Bir de bu biliyor! Haydi görüşürüz. Sakın pot kırmayın.
Çıkışa yönelecekken koşa koşa bizim barmen geldi ve telaşla:
- Pardon Sayın Savcım. Telefonla görüşmek için uzaklaşmıştım da o sırada Toprak Hanım ve müdürün konuşmalarına şahit oldum.
Merakla:
- Anlat, anlat durma!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EB. 120
Misteri / ThrillerGerilime var mısınız?(!) Biraz tekdüzelikten çıkmaya ne dersiniz!