Merhabalar, 3.bölümle karşınızdayım. Kısa bir ara vermiştim hatta yazmayı bırakmayı düşündüm ama kafamdaki kurgular, diyaloglar peşimi bırakmadı. Parçaların yavaş yavaş yerine oturmaya başladığı bölüm. Asıl hikaye şimdi başlıyor….(Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin) xox
Son bir haftadır rutine dönen kabuslar, olmayan bir uyku düzenime şekil veriyordu.Dün Mine’nin suratına telefonu kapatmıştım. Ne kadar iyi bir arkadaşım ama! Bugün gönlünü almak zorundaydım.
Üzerimdeki örtüleri tekmeler savurarak banyoya ilerledim. Yüzüme vurduğum soğuk su, hem beynimi hem de görmemi daha berrak hale getirdi.
Hızla dolaba uçup üzerime kot şortumu ve geçen ay Mine ile aldığımız ‘’Best Friend’’ yazılı tişörtü geçirdim. Kalbini bir tişörtle almak ucuz bir numaraydı. Ama alışveriş can alıcı noktasıdır. Mesaj bölümünde girince Mine’ye ‘’Alışveriş vakti. Son moda tişörtler bizi bekliyormuş :) x ‘’ yazıp yolladım.
Alışverişe ‘hayır’ diyemeyeceğini biliyordum. Evde koca ayakkabı koleksiyonu ve dolaplar dolusu kıyafetlerini de tabi. Saçlarıma şekil vermeyi bıraktıktan sonra çantamı alıp evden çıktım.
Tahminlerimde yanıltmayan Mine her zaman buluştuğumuz ;hatta bir defasında mağazada elbise bedeni kalmadı diye kavga ettiğimiz sonra güvenlik görevlileriyle dışarı çıktığımız alışveriş merkezinin önünde bekliyordu.
Birkaç adım sonra yanına ulaştım. Kollarımı boynuna sarıp masum sesimle ‘’Özür dilerim’’ dedim.
Birkaç saniye öyle kaldıktan sonra kollarımı serbest bıraktım.’’ Alıştım artık. Sen iyisin dimi? Değilim. Saçma kabuslarla yaşıyorum. Her gün ilaçlarla uyuyorum. Üstelik birde psikoloğa gidiyordum. Değilim. İyi değilim. Kafamı sallamakla yetindim.
Sessizlik.
‘’İçeri geçelim mi?’’ zoraki gülümsememi takındım. Koluna girip ellimle mağazaları işaret ettim.
Mine açıkça söyleyemese de kabuslardan bahsediyordu. Birkaç defa sakinleşmek için bir şeyler anlatmıştım. Benim için endişelendiğini hissedebiliyorum. Olayları açıkça dile getiremesem de birilerine anlatmak istiyordum. Bunu inkar edemezdim ama güçsüz olduğumu belli etmek istediğim son şeydi.
Birkaç mağaza gezdikten sonra yorgunlukla kendimizi bir kafeye attık. Dondurmamı mideme indirirken içimdeki çelişkilerle savaşıyordum. Bir yanım konuşup rahatlama duygusuna aç bir şekilde baskı yaparken, diğeri acınası görünmek istemediğimi söylüyordu.
Yapamazdım.
Gittikçe delirmeye başladığımı sesli bir şekilde dile getirecek gücüm yoktu. En azından bir şeyler ona bir şeyler anlatıp rahatlamaya ihtiyacım vardı? Yada dostluk duygusu, vicdan…
Keskin bir nefes aldım. ’’Mine, ben korkuyorum ’’dedim ağlamaklı sesimle. Oyalandığı dondurmayı bırakıp, sandalyesini bana yaklaştırınca kollarıyla beni sardı.’’ Konuşmak ister misin?’’ Hayır. İstiyorum.
Gözyaşlarım yavaşa görüşümü kapattı.’’ Dün gece, y-yine o rüyayla uyandım. Deli gibi korkuyorum…Delirdiğimi düşünüyorum bile düşünüyorum. Bitsin istiyorum, bu iğrenç geceler bitsin…’’
‘’Şşşt delirdiğin falan yok ’’ sesinde anne havası vardı.
‘’Geçecek biliyorum. O saçma rüyalar, krizler hepsi geçecek dimi?’’ İçimde duymak istediğim bir umut vardı. Geçecek. Kendimi teselli etmek için sürekli tekrarlıyordum. Gözyaşlarım görüşümü bulanıklaştırdı. Kollarımı geri çekip, gözyaşlarımı sildim. Her şey geçecek, yada ben öyle düşünüyordum.
Mine ile ayrıldıktan sonra eve gelip uzun süre yataktan çıkmadım. Kapının kilit sesleriyle yerimden kalkıp alt kata indim. Annem telaşla içeri girip odasına ilerledi. ‘’Tatlım üzgünüm akşam yeni bir projeyi tanıtmak için toplantıda olmalıyız. Toplantıdan sonra yemeğe gidebiliriz. İstersen Mine’yi çağır canın sıkılmaz’’ dolap sesleriyle beraber odadan çıktı. Otoriter havası bu elbiseyle daha yumuşamış görünüyordu.
Her zamanki iş toplantıları, sonrasındaki sıkıcı yemekler ve yine iş sohbetleri…Bir defasında annemin zoruyla bu olaylara tanıklık etmiştim. Sonra kesinlikle böyle bir iş yapmayacağıma karar vermekle sonuçlanmıştı. Tasarım ruhumu o sıkıcı elbiseler ya da sahte gülümsemeler ile kıstıramazdım. Zaten okulu bitirince kendi atölyemi açıp kendi adımla iş yapmak istiyordum.
Annem iş konusunda babamdan daha sıkıydı. Babam genelde olayların gelişme açısında ilgilenirdi. Son onay hep annemden çıkardı. Neden normal ebeveynler olup akşamları evde dizi izlemiyorlardı ki?
Annem yanağıma sulu bir öpücük bırakıp yanına ekledi ‘’Kendine iyi bak. Gecikmemeye çalışırız.’’
Kendini işe kaptırıp benim sorunlarımı bile toplantı masasına yatıracak diye düşünüyorum. Ruh halimi psikologların değil onun düzeltmesini tercihe ederdim.
Kapının kapanma sesiyle koltuğa atladım. Televizyonda eğlenecek bir şeyler bulamayınca elime telefonu aldım.
’’Evde tek başına oynuyorum. Bize gelebilir misin?’’ dedim sıkılmış ses tonumla. Mine müzik seslerini bastırarak ‘’Yine iş toplantıları mı? dedi.
‘’Müzik sesleri nerden geliyor? Neredesin sen Mine?’’
‘’Korayla yeni bir kafe açılışına geldik. Buraya bir ara uğramalıyız. ’’dedi Mine.
‘’Geliyor musun?’’ sorumu tekrardan yeniledim. Gelemeyeceğini söyleyince sade bir tamam söyleyip telefonu koltuğa fırlattım. Bir yarışma programı bulup seyre daldım.
Uyandığımda kendimi koltuğa yayılmış buldum. Çalan kapı sesiyle irkilip yerimden kalktım. Kapıyı açınca karşımda o gözlerle kesiştim. Geceyle yarışan koyu saçları, mavi donuk gözleri. Kapımın önünde. Tam karşımda.
Koltuktan kendimi atarak uyandım. Yine rüyamdaydı. Bir an gerçek olduğuna o kadar inanmıştım ki…Saat hala 9 olmamıştı.
Odama giderken bir yanım rüyanın etkisinde kalıp kapıya bakmamı söylüyordu. Gidip o kapıyı açıcam ve hiçbir şey olmayacak. Sonra yatağıma yatıp uyuyacaktım.Saçma bir rüya işte yine.
Elimle ürkekçe kapı kolunu tuttum. Kilidi çevirdim ve kolunu kendime çekerek kapıyı araladım. Sakin ol. Bir şey olmayacak. İç sesim teselli verirken kapıyı sonuna kadar açtım ve bir adım atıp dışarı çıktım.
Yine zihnim oyun oynuyor olmalı dimi? Rüyadan uyanmamış olabilir miyim? Araba yolunda arabasına yaslanmış telefonla konuşuyordu. Üzerindeki takım elbisesi ona çekicilik katıyordu ama benim içime korku salmaktan başka bir şey değildi.
Kapıyı hızla kapatıp yere oturmayı başardım. Kısa nefesler almaya başladım. Gerçek değildi. Birazdan uyanacaktım. Kendimi hırpalamaya başladım.
‘’Uyan! Uyan artık! ’’Gözlerimi birkaç kes kapatıp açtım. Hala gerçekti. Ellerimi kızaran bacaklarımın üzerinde gezdirdim. Gözyaşımın getirdiği hıçkırıklar öksürüklere döndü. Bir hışımla yerimden kalktım, Mine’yi aradım.
‘’Mine..B-b-burda o burda.’’daha fazla bir şey söyleyemeyip telefonu kapattım. Kapıyı 3 defa kilitledikten sonra yere yığıldım. Dizlerimi karnıma çekip sessizce ağlamaya başladım.
Burdaydı…Rüya değildi…Burda evimin önünde….
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Rüya
General FictionYine bilmediğim yerlerden birindeydim. Etraftaki beyazlık huzur vericiydi. Karşımda labirent gibi büyük duvarlar gördüm. Beyazlıkla ahenk içindeydi. İçimdeki bir şeyler ilerlememi istiyordu. Labirent gibi büyük duvarların arasında ilerledikçe korku...