Bölüm 2

25 3 0
                                    


Yatağımda doğruldum ve ayaklarımı yere sarkıttım. Her zamanki gibi tanıdık gelen o sesi işittim. Anne ve babamın kavga sesi. Alışmıştım pek bir şey ifade etmiyordu artık. İkisini de seviyor muyum? Evet seviyorum. Ama hani bazıları olur ya anne babasını çok sever bir saat bile ayrı kalamaz ya öyle de olduğum pek söylenemez. Çok geçimsiz miyiz? Hayır. Ama kavgalar oluyor, biraz sık oluyor ve hepsi de nedensiz denecek kadar küçük şeylerden dolayı. Zaten çoğu babamın işleri yüzünden.

Yatağımdan kalktım ve odamdaki banyoda elimi yüzümü yıkadım ve aşağıya kahvaltıya indim. Annem, babam bana hiçbir şey çaktırmamaya çalışıyorlardı her zaman ki gibi. Tabi ki bende buna inanacak kadar küçük değildim. Artık on sekiz yaşındaydım. Ama tabi ki bende bir şey çaktırmadım. Annem ve babam kahvaltı masasında sessizce kahvaltı yapıyorlar ve babam her zaman ki gibi gazetesini okuyor. ''Herkese günaydın.''

Diyerek masadaki yerime oturdum. Begüm masada yoktu.

''Begüm nerede?'' diye sordum. Evimizin yardımcısı beni büyüten annem gibi gördüğüm Hatice teyze:

''Daha uyanmadı Banu kızım'' dedi.

Babam:

''Hatice çağır da kalksın'' dedi

Hatice teyze Begüm'ü çağırdı ve Begüm de masaya geldi. Hep birlikte kahvaltı yaptıktan sonra Begüm ve ben okul için evden çıktık. Aslında bugün okulda dersim yoktu. Kızlarla okulda buluşup oradan da dershaneye geçecektik.

Begümle evden çıktık ve şoförümüz Salik ağabey bizi okula bıraktı. Begümle ''Görüşürüz'' diyerek ayrıldık ve o dersine girdi. Beni ilk karşılayan en yakın arkadaşım hatta kardeşim dediğim insan Eylül'dü. Sonra yanımıza Sema ve Aylin geldi. Hava yağmurlu olduğu için bizi dershaneye Salih ağabey bıraktı. İlk dersimiz matematikti tam da bizim bölümümüze uyan bir dersti. Dördümüzde sayısalcıydık. Hem sayısal derslerimiz iyiydi hem de birbirimizden ayrılmak istemedik. Aslında Eylülle daha iyiyiz ama Aylin ve Sema'yı da çok severiz. Eylülle babalarımız iş ortağı olduğu için küçüklükten beri tanışırız.

Onun da babası aynı benim babam gibi sert ve başarılı iş adamı. Ama annesi benim anneme pek benzemez. Havalı, her şeyin en iyisini isteyen, her şeyiyle övünen; parasıyla, arabasıyla vs. Bunu Eylül'de biliyordu ve annesine bu yüzden çok kızıyordu ama annesi yine aynıydı. O yüzden annemle pek anlaşamazlardı. Annem o tür zengin kadınlarından değildi. Birde Eylül'ün bizden bir yaş büyük ağabeyi vardı. Faruk yani Eylül'ün ağabeyi kendi yaşadığı şehirde yani İzmir'de üniversiteyi kazanmıştı. Hukuk okuyordu ve çok başarılıydı. Benimde tek hayalim PDR öğretmenliğiydi. Hayalimi gerçekleştirmek için elimden geleni yapıyordum.

Kızlarla dershaneye geldikten sonra kafeteryaya inip birer kahve içtik. Daha dersin başlamasına on beş dakika vardı. Kızlarla biraz sohbet ettikten sonra derse girdik. Ben, Eylül ve Aylin aynı sınıftaydık ama Sema bizden ayrı sınıftaydı. Ama hocayla konuşup onu da bizim sınıfa aldırdık. Kırk dakikalık dersin sonunda hepimiz yorulmuştuk. Çünkü matematik hocamız kesintisiz soru çözdürüyordu. Ben pek şikâyetçi değildim. Fakat diğer kızlar için aynı şeyi söyleyemem.

Ders çıkışı Eylül'le kafeteryaya indik. Eylül bana bir sıcak çikolata ısmarladı. Eylül biraz durgundu bugün. Anladım bir şeyler vardı. Sormadım kendisi anlatsın diye bekledim ama anlatmadı. Bende sordum:


 

AŞKIN İLK YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin