Cassie'den
Evet işte burdayım hayallerimi süsleyen kasaba hemen plajın üstündeki köprüde plajı süzüyordum. Benim tek derdim ablamı bulmak olsada plaj beni büyülemişti bi kere
Ah sus cassie ablan için burdasın kendime geldikten sonra ablamın evine gittim. Kapıyı çaldığım da ablamla alakası olamyan bi kız kapıyı bana açtı üstümdeki şoku atlattıkdab sonra konuşmaya başladım"James'i çağırır mısın?" Dedim imalı bi ses tonuyla James bana bakıp "sen o sürtüğün kardeşi olmalısın"dediğinde ben evi süzüyordum ev harabeye dönmüştü. Bira kutuları kirli kıyafetler ve masanın üstünde ablamla bizim toz içinde kalmış resmimiz bendeki gibi temiz değildi önemsemiyordu beni silkinip kendime geldim sitem ederek abla be demeye tenezzül etmeden "stella burdamı yaşıyor? O seninlemi evlenicek?" Dedim ingiliz aksanını batırarak. James bişiler söylüyordu ama tek kelime bile anlamıyordum ona bakıp "stella nerede" sorusunu yönelttim sesim titriyordu annem ve bana ihanet etmişti ona tekrar nasil güvenecektim?
James bana bi kağıt uzattı stellanın çalıştığı kafe gidicektim çünkü başka çagrem yoktu.Kafenin dışında stellayı izliyor hemde ağlıyordum kafede camın kenarında oturan bi çocuk bana acır gibi bakmasına aldırmadan "stella!" diye bağırdım. Bana acır gibi bakan çocuga kahfe koymayı kesip yanıma koşarak geldi bana yaklaştıkça hıçkırıklarım kontrolden çıkıyordu o çocuğun yanina bi çocuk daha oturup alaycı bakışlarını üzerime dikti.
Ben stellaya"bize neden yalan söyledin" dedim haykırarak o ise sadece "para getirdin mi?" Diyince daha çok sinirlendim. Ben annemin onun için yaptıklarını anlatırken o bavulumu açmış deli gibi para arıyordu. Onu durdurmaya çalışırken beni ittirdi ve dudaklarından dökülen sözler beni bir kez daha yıkmıştı"para için teşekkürler hemen Kore'ye geri dön"diyip kaçtı. Onu kovalamak için harekete geçmiştim ki bavulum aklıma geldi bi bavula bi ablama bakıyordum kararımı bavulu toplamak olarak seçtiğimde bavulu toplamama yardım eden o ingiliz çocuğu fark ettim bana "iyimisin" dediğinde ağlamaklı bir sesle "iyim teşekkürler" dedim o bavulum da paketli duran fasulye ununu alıp kaçmaya basladı ufak bi şok geçirdikten sonra peşinden koşmaya başladım kısa kovalamaca ardından valeyboll filesine takılıp düştüğünde fasulye unu darma dağın olmuştu ve çoçuk onu esrar sanıp burnuna çektiğinde boğulmaya başlamıştı yanında oturan arkadaşı koşarak yanımıza geldi çocuk bağırarak"seni ahmak o esrar değil"diye haykırdı.
Ben onlara safsaf bakıyordum.Çocuğu hastaneye kaldırmışlardı hastaneye polis bile gelmişti neydi bu büyüyen olay altı üstü fasulye unu polise noluyordu cidden herşey çok hızlı ilerliyodu polis ile anlaşmaya çalışırken o çocuk kolunu omzuma koyup "sorun yok o benim kız arkadaşım" dediğinde kendimi hafif çekip ona baktım.polis ise "zaten bu olayda parmağın olmasaydı şaşardım"dedi alaycı bi bakış atarak.
Polis pasaportumu inceledi ve el koyacağını açıkladı ben ne yapacağımı düşünürken bana "napıcaksın artık Kore'ye de geri dönemezsin"dediğinde Koreli olduğunu öğrendiğimde yaşadığım rahatlık karşısında ona bakıp "ablama gideceğim"dedim umutsuz bi şekilde.
Bana bakıp"o tartışmadan sonra sebi kabul ediceğini sanmıyorum"dedi bilmiş tavırla ona bakıp"olanları gördünmü"dedim soğuk bir şekilde ellerini cebine koyup"evet"dediğinde utancımdan ölmek üzereydim.
Bana tekrar bakıp"neden gayriresmi konuşuyorsun benimle"onu hafif süzerek "aynı yaştayız resmi konuşmaya gerek duymadım neyse gitmeliyim geç oldu" dedikten sonra yürümeye başladım.
* * *
Evin önüne doğru yürürken araba ile yanıma yanaşıp"buradamı kalıcaksın"dedi küçümser bir tavırla bana bakarken vereceğim cevabı düşünmeden yapıştırdım"sanane bundan"dedim kendinden emin bir şekilde.bana bakıp "bu sokaklar masum değildir ona bakıp"başımın çagresine bakabilirim teşekkürler"dedim sesimin tonu ne kadar bunu yapamayacak gibi çıksada yapabilirdim. Bana dönüp "sen bilirsin inatçı diyip gitti.Kapıyı ısrarla çalmalarıma rağmen açmadılar merdivenlere oturup ablamı bekledim ama gelmeyeceklerinden adım gibi emindim. Bir grup gangster yüksek kahkahalar atıyor alaycı konuşuyolardı beni fark edip"bebeğim partiye gelmek istermisin"gibi saçma seyler söylediler ben merdivenleri çıkıp saklandım ve bir an önce gitmeleri için dua ediyordum. Bir süre sonra vazgeçip otele yerleşmeye karar verdim. Tam ilerlerken yine o çocuk arabayla arkamdan yanaşıp "evime gelmeye ne dersin" önce biraz şaşırdım ama yapabileceğim pek bişi yok ona dönüp"sadece tek gecelik kabul ediyorum." Dediğimde arabadan çıkıp bavulumu arabanın içine koymuştu bile korkuyordum ama yapabileceğim pek bişi yoktu masumca arabaya binip onun evine gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Heirs
Teen FictionUmarım sürükleyici olmuştur iyi okumalar ve lütfen yorum yapın ❤️❤️❤️❤️❤️