1. Bölüm

29 2 0
                                    

Bu gün her zaman olduğu gibi geç uyandım. Bu odaya hâlâ alışamadım. Bu eve de. Sanki başkasına ait oysa ki ev bizim. Taşınalı neredeyse bir ay olmuştu. Ve ben hâlâ bu eve alışamadım. Odam çok küçüktü. Tek ben kalıyodum bu odada. Tek kişilik bir karyola ve yanında üç kapaklı dolap. Karyolanın karşısında çalışma masası ve kitaplık. Her şey birbirine girmişti.
Hayatım gibi. Hayatımı mahveden şeyler gibi. Mesela adım. Oldukça saçma ve hayatımı mahvedenler arasında sıraya giriyor. Evet, adım Öykü. Halam koymuş adımı ne alıp veremediği vardı ki benimle. Üstelik adımı daha doğmadan koymaya karar vermiş.
Annemin sesi ile yattığım yerden doğruldum. "Öykü kalk hadi. Saat kaç oldu uyuyosun. Kalk! Seninle mi uğraşacağım." Annem benimle çok uğraşırdı kadın sanki haytımı bok'a çevirmek için var. Hiç mi sevmez bir anne evladını? Sanki bir şey yaptım ona ne derse kabul eder susar hiç üzmezdim oysa ki.
Daha fazla bağırmasın diye yataktan kalkıp odanın kapısını açtım. Banyoya girip yüzümü yıkamadan önce mutfağa girdim. Annemin karşısına dikildim. "Günaydın anne" dedim hiç bir şey demeden peyniri ağzına götürdü. Bende üstelemeden mutfaktan çıktım. Banyo'ya gidip musluğu açtım. Yüzümü yıkadım. Havlu ile kuruladım. Kapıyı açıp dışarı çıktım salona geçerken annem bağrarak. "Bana bak toplamadım masayı gel kahvaltını et. Sonra temizle burayı." Gerçekten anne gibi davranamıyordu. Bu beni yıpratıyor. Hiç bir şey demeden gittim yanına, tavayı alıp ocağa koydum. Ateşi yakıp tavanın ısınmasını bekledim. Bir süre sonra yağı tavaya ilave edip önceden dolaptan çıkardığım tavukları koydum. kızarmaya başladılar. Kızardıklarında ateşi kapatıp tavukları yağından süzerek tabağa koydum. Masayı silip kahvaltılıkları yerleştirdikten sonra çayımı koydum. Annem çoktan mutfaktan çıkmıştı. Kapı zilini duyunca hemen kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda tatlı 35 yaşlarında bir kadınla yanında onunla aynı yaşlarla bir adam vardı. Adamın eli kadının beline gidince kaşlarımı havaya kaldırarak güldüm. "Buyrun kime bakmıştınız?" Dediğimde kadın gözlerini benden ayırıp adama döndü. Annem arkamdan. "Kim miş?" Diye seslendi. Önüme geçip kadınla adama bağırarak. "Gidin buradan birdaha bizi ve Öyküyü rahatsız etmeyin." Diyip kapıyı hızlıca kapattı. Ne oldu da annem böyle yapmıştı? Acaba onlar kimdi?
Anneme dönüp." Anne ne yaptın sen öyle kimdi onlar? Yaptığını sorgulamak bana düşmez ama bu çok kabaydı."

Ben anneme benzemezdim. O kaba ve düşüncesis bir kadındı. Ben ise her zaman insanlarla iyi anlaşan empatiyi çok iyi kullanan birisiyim. Ben bizden kimseye benzemiyordum. Annemin saçları kızıl ve gözleri kahveyken babamın saçları gri ve gözleri kahveydi. Üstelik annem ve babam fizik olarak aşırı kiloluydular. Ben çok zayıftım ve uzundum uzun sarı saçlarımla mavi gözlerim vardı.
Annem sinirle bir daha bağırarak."Sen karışma. Git kahvaltını yap. Sonra marş marş kursa boşa para vermiyoruz şu zımbırtı resim kursuna." Kaşlarımı çatarak odama ilerledim. Dolabın içinden mini şortumu ve yeni aldığım büstiyeri giydim. İnce yazlık ceketimi giydim ve çantamı hazırlayıp odadan hızla çıktım. Sinirle ayakkabılarımı giydim. Tarzımı herkes beğenirdi gerçektende kendim gibi giyinir ve çok güzel olurdum. Kapıyı açıp koşar adımlarla durağa yürüdüm. Gerçekten artık katlanamıyordum bu kadar kötü bir annem olsun istemiyorum. Beni seven bir anne istiyorum. Mesela Kumsal ve Güneşin anneleri çok anlayışlı keşke benim annemde onların annesi gibi anlayışlı olabilseydi. Kumsal benim çocukluk arkadaşım. Güneşte öyle. İkisi benim en yakınım. Onları çok seviyorum. Kumsal benim gibi sarışın ama gözleri kahverengi. Güneş ise esmer yeşil gözlü.
Durağa daha vardı ve ben yorulmuştum oturmak istedim ama yapamazdım geç kalıyordum. Karşıdan karşıya geçmem gerekliydi. Caddeye adımımı atmıştım ki karşıdan siyah bir mercedes geliyordu. Çok hızlıydı ve bana geliyordu. Korkup ellerimi yüzümde kapadım. Birden fren sesini duydum. Ellerimi yüzümden indirsemde gözlerimi açamadım. Çok korkmuştum. İstemsizce gözlerimden yaş akıyodu içimdeki haykırışları ancak böyle susturabilirdim. Sıcak ve yumuşak eller dirseklerimde duruyordu gözümü açınca karşımda, uzun boylu kahve tonundan çıkmış sarıya dönen saçları ve yeşil gözleri vardı. Bu beni şoka uğratmaya yeterdi. Geri adım atıp. "Bana çarpan dikkatsiz senmisin?"diye bir soru yöneltince sırıtarak "Evet o dikkatsiz benim küçük kız velinin telefonunu verde arayayım poliste şikayetini anlatırsın bana dert yanmam bir şey değiştirmez."
Ne kadar nazik. Tam bir sinir. Küçük kızmış. Sensin küçük. Kaşlarımı çattım ve kollarımı önümde birleştirdim. "Polise gerek yok. Reşit bile değilsin ve araba sürüyosun sonra uğraşma boşver küçük adam ama daha dikkatli ol benden daha ateşlisi çıkabilir." diyerek sırıttım. Kollarımı çözüp yanından hızla geçtim. Gurur verici ifadeyle oradan uzaklaştım, durağa ilerledim. Otobüs gelince binidim ve boş bir yere geçip oturdum. Camdan dışarı bakarak bu yaşananları ve bu gün evimize gelen iki kişiyi düşündüm. İnmem gereken yere gelince ayağa kalkıp kendimi otobüsten dışarı attım. Kurs durağa beş dakika uzaklıktaydı. Yürümeye başladım. Kursun önüne gelince içeri girdim. Sınıfıma geçip yerime yerleştim malzemelerimi çıkardım. Hocanın gelmesini beklerken telefonum çaldı. Arayan Güneşti.
"Nasılsın bebeğim."
"Kurstayım Güneş sonra konuşalım."
"Off tamam şekerim."
"Hoşçakal."
"Hoşçakalll."
Sondaki harfi uzatmıştı. Çok tatlı bir kızdı.
Telefonu çantama atıp oturduğum sandalyede doğruldum kapı açılınca ve içeriye girenin o olduğunu görünce şaşkınlıktan gözlerim yerinden fırlıycaktı. Sınıftakiler fısıldaşırken. Bana neredeyse arabayla çarpan çocuktuo. Masaya yaslanıp ellerini iki yana dayayıp bizlere bakarak." Merhaba arkadaşlar ben yeni resim hocanız Kaan 18 yaşındayım sizlerde 17-18 yaşlarında olmalısınız.Burda bir öğretici değilde arkadaş gibi olabiliriz nasıl olsa aynı yaşlardayız. Öncelikle buranın bir resim kursu olduğunu unutun. Ben bu sınıftayken burası bir meditasyon merkezi gibi hayatın gerçeklerinden kurtulmak için kurulmuş bir yer gibi düşünün. Evet başlayalım sizleri tanımaya." Sıra sıra bütün kızlar ve erkeklerle sohbet etti sıra bana gelince dik dik suratına bakıp." Adım Öykü 18 yaşındayım." Diyince suratıma eğilip." Eğelenicez küçük kız. Merak etme reşitim ve ehliyetim var. Bundan sonra daha dikkatli olacağım."
Herkes bize bakıyodu. Utanmıştım. Orada havalı olduğumu düşünürken rezil olmuşum. Geri adım atıp güldü." Teşekkürler arkadaşlar bu gün bir serbest çalışma yapalım şuan aklınıza gelen bir şeyi resimleyin her ne olursa olsun." Diyince ne çiziceğimi çok düşünmeme gerek yoktu bu gün olan olayı resmedersem ona meydan okuyabilirdim. Resmi çizmeye başlarken yanıma bir sandalye çekip içime sokuldu." Hadi tatlı kız göster marifetini. Çıkar ateşini söndürelim. "

KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin