Gecenin ilerleyen saatleriydi. Sessizlik ve karanlık birbirine sarılıp müthiş bir uyum bulurken bazı sokakların sessizliği birkaç evsiz kedinin miyavlayışıyla gölgeleniyordu. Sokağın birinde, yakılan ateş, etrafına toplanmış, ellerinde içki şişeleriyle sohbet eden birkaç kişiyi aydınlatmaktan aciz kalırken, rüzgar o aciz ateşe bir tokat misli vuruyor sönmeye ramak kala duruyordu. Soğuk tüm geceye tıpkı karanlık misali hakimdi. Ateşin başında oturanlar üzerilerindeki incecik giysilere tutunarak umutlarını ve hayallerini yakmışcasına baktıkları ateşten biraz olsun sıcaklık diliyor gibiydiler. Düşmanından yardım bekleme gibi görünen bu davranış, içinde tüm kırgınlıkların masumiyetini de taşıyordu. Bu sadece haklı alınan nafakaydı. Sokağa doğru yaklaşan ayak sesleri duyulduğunda oturan dört kişiden çelimsiz ve diğerlerine göre boyca en uzun olanı ayağa kalktı. Üzerinde yırtıklarla bezenmiş kendisine bir iki beden bol gelen ceketinin önünü sıkı sıkıya iliklerken, yaklaşan ayak seslerinin beraberinde uzun boylu, karanlığın siyaha gizlediği, ateşin ışığı ile lacivert olduğu görünen paltosu ve ona uyumlu pantolonu ile dikkat çeken bir beden göründü. En fazla 20 yaşında denebilecek bir adam ateşin yanına ulaştığında oradaki herkes durumun farkına vararak ayağa kalktı.
Ateşe yaklaşan adamın yüz hatları çok olmasa da kabataslak kendini belli ediyordu. Düzgün yüz hatları dalgalı saçlarıyla buluştuğunda, gölgesinde bile asalet ve yakışıklılığı görmek zor değildi. Duruşundaki özgüven insanı hayran bırakacak türdendi. Ayağa kalkanlardan hafif toplu olanı elini kirli sakallarına götürerek sıvazladı. Önce adama baktı. Ardından gecenin sessizliğine son vererek kalın ve kabaca sesiyle konuşmaya başladı.
"Ne yapacağız Yağız " dedi. Samimi gibi gelen bu söz aslında bir kölenin efendisiyle konuşması kadar saygınlık içeriyordu.
Diğerleri de bu adamın sorduğu sorunun cevabını bekliyor olmalıydılar. Yağız önce biraz durdu, ardından ellerini lacivert paltosunun cebine sokarak cevapladı. Sesi o adamın aksine daha yumuşak tondaydı. Duyguları ise daha karışık.
"Beklemede kalın, size haber vereceğim."
Sesi yumuşak olmasına rağmen içinde insanı tedirgin edecek bir ürperticiliği de barındırıyordu. Yağız biraz bekleyip adamların onaylamaları sonrasında oradan uzaklaştı. Ateşin aydınlığını arkasında bırakırken karanlıkta yürümeye devam ediyordu. Kafasındaki düşünceler her ne kadar hareketlerini tutarsızlığa itiyor olsa da dengeyi sağlayabildiği kararlı ve bir o kadar sert bakan gözlerinden anlaşılıyordu.
Cebinden çıkardığı sigara paketinden bir tane sigarayı alıp çelimsizliğin zıttına hafif kalın ancak oldukça yumuşak görünümlü dudaklarının arasına yerleştirdi. Dudaklarının kıvrımı aralanıp sigarayı çevrelerken bile eşsizdi. Sol cebine elini atıp tek hamlede çıkardığı çakmağı ile yüzünü kısa süreliğine aydınlatan ateşiyle sigarasını yaktı. Derin bir nefesi içine çekerken kafasını kurcalayan düşüncelerinin onu hoşnutsuz bir duruma soktuğu her halinden belli oluyordu. Birçok düşünce ve his kendi içindeki labirentte kaybolurken içine çektiği nefesi, dumanıyla birlikte geceye üfledi. Duman küçük dalgalar halinde gökyüzüne ulaşıyordu. Kafasında kurdukları bazen istemsiz cümleler olarak dudağından fırlayıveriyordu. Ağzı birkaç kelime mırıldanırken telefonunun titreşimi sözcüklerini durdurdu. Ekranda Enes yazıyordu.
Telefonda ince bir ses duyuldu. "Abi adamlar oraya geliyor dikkatli ol!"
"Tamamdır"
Telefonu tekrar cebine koyarken adımlarını hızlandırdı. Elindeki sigaradan son bir nefes çekerek dışarıya üfledikten sonra hayatındaki birçok şey gibi sigarayı da yarım bırakarak yere fırlattı. Sigara tıpkı toprağından koparılan çiçek misali, Yağız'ın dudaklarından kopup yere düştüğünde kısa bir süre yanmaya devam edip gecenin soğukluğuyla sönüverdi. Yağız bir sokak geçtikten sonra onu arayan adamların siluetlerini görmesiyle yönünü değiştirdi. Ancak adamlar da onu görmüştü. Sokakta başka bir yer ararcasına bakınırken sanki sadece geziyormuşcasına rahattı. Soğuk kanlılığı tüyler ürperircesine kendini belli ederken yüz hatları kasıldı. Çok sert görünmeyen yüz hatlarındaki şey gerginlikten ziyade bir öfke hali gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Absürt (Devam ediyor)
RomanceBilinmezlikler içindeki mantık dışı biri... O, bedenini ölümün soğuk ama huzur veren boşluğuna atmak isterken kendini adamın köprücük kemiğinde buluvermişti. Ona aşık olmaya başladıkça değişiyor, şehvetine ulaşmak istediği her saniye cennetinden bi...