( Bir kaç aydır sınavlardan dolayı yeni bölüm yazamamıştım ama bunu telafi edip uzun bir bölümle yine karşınızdayım. Oy ve yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar ☺️❤️😌 )
" Aç mısın ? "
Hastaneden çıktıktan sonra Kıvanç'ın o devasa güzel arabasına binmiş ve evime kavuşmayı beklerken, onun bu soruyu sormasıyla birlikte nedense içimde ani bir gülme hissi oluşmuştu.
Neden bunu sormuştu ki ? Hadi ama (!) beni düşünmesi imkansız ve saçmaydı. Kaşlarımı çatıp, çarpık bir gülümse ile ona baktım.
" Ne ara beni düşünür oldun ? "
Sorumu ona doğru yönelttiğimde, gözlerini devirmişti. Pekala bu ona çok yakışıyordu kesinlikle. Güneşin camdan yansıyarak içeri dolmasıyla birlikte, ışık gözlerini daha da belirginleştirip, göz bebeklerinde olan o siyah noktaları küçültmüştü.
Buz mavisi gözlerindeki sarı ve yeşil renklerde bulunan o kıvrımlar ve dalgalar kendini belli etmiş ve ortaya bir renk cümbüşü çıkmıştı. Sarıya çalan dağınık saçları ise güneşin üzerine vurması ile birlikte açık bir renge dönüşmüş ve uçları hafif koyulaşmıştı.
Dudağının hemen yanında olan piercing onu havalı kılıyor ve yakışıklılığına bir doz daha katıyor da diyebilirdim. Tatlı, yakışıklı ve karizmatik olması doğruya doğruydu ama bir o kadar da sert, kaba ve duygusuz bir adamın tekiydi tam anlamıyla.
Deniz kadar ferah ve gökyüzü kadar huzurlu olan gözlerini benden ayırdıktan sonra tekrar yola çevirdi ve dudaklarını aralayıp, sakin bir ses tonuyla :
" Seni değil kendimi düşünüyorum. "
Dedi. Anlamamıştım. Benim yediklerim onun midesine falan mı gidiyordu yani ! Dudak büzüp, elimi havaya kaldırdım ve ' Ne saçmalıyorsun ? ' anlamında bir işaret verdim, kaşlarımı kaldırırken.
" Nasıl yani ? "
Derin bir nefes çekerek bir süre sessiz kaldıktan sonra sorumu cevaplamayı akıl etmişti. Cevabı ise beni sinirlendirmeye de yetmişti sanırım.
" Aç kalırsan eğer senle uğraşamam da ondan. "
Kollarımı göğsümde birleştirip, derin bir nefes de ben çektim. Ah, ukala ve egoist biri olduğunu unutmuştum.
" Evde yemek var. "
Bana yandan bir bakış attıktan sonra gözlerini tekrar yola çevirirken düşünür gibi bir hali vardı.
" Benim evimde yok. "
İşte şimdi düşünme sırası bendeydi.
" Ne demek benim evimde yok. Senin evine gitmiyoruz ki zaten ?! "
Dedim sinirle. Buz mavisi gözleri koyu bir renk alırken, bakışları benim kahve çekirdeği gözlerimdeydi. Umarım bağırmam onu sinirlendirmemiştir diye düşünmüştüm ama artık umrumda bile değildi.
" Bana sesini yükseltme ! "
Dedi, dişlerinin arasından kaba bir sesle. Tehdidini umursamayarak gözlerimi kapattım ve sakin olmaya çalıştım. Onun evinde kalmak istemiyordum. Aslında ben onla, hiç bir yerde kalmak istemiyordum.
" Kıvanç beni evime bırak. Senle gelmek istemiyorum. Kendi başımın çaresine bakabilirim, tamam mı ? "
Dedim sakinlikle. Cıkladı.
" Kurallarıma uyacağına dair söz vermiştin. Ayrıca istediğimi yaparım. Ve benim evimde kalıcaksın. Bu konu hakkında tek bir şey bile daha söyleme ! "
Uyuz işte nolucak ! Sinirle ayağımı ileri attım ve sert bir şeye çarpmamla birlikte bağırdım.
" Ayağım !!! "
Kıvanç buna gülerken ben ise kendime lanetler okuyordum. Bir süre sonra bunun komik olduğunu anlayınca, bende onla birlikte gülmeye başlamıştım. Hatta kahkaha atmaya.
" Senin yüzünden oldu ! "
Dedim gülmemin ardından, derin nefesler alarak. Oda gülmeyi kesip, sırıtmıştı.
" Öfkelendiğinde kendine zarar verebilecek kadar aptal ve sakar biri olduğunu bilmiyordum. "
Dilimi şaklattım.
" Aptal değilim ama sakar biri olabilirim pekala. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
Teen FictionAzra 18 yaşında, aslında çok kırgınlıkları ve üzüntüleri olmasına rağmen hayata bazen mutluluklar katmakta olan güzel bir genç kızdır. Babası bir katil olan ve MAHSAROĞLU ailesinin küçük kızını tecavüz eden Levent atahan hapishaneye girdikten sonra...