Nefes (4)

15 3 0
                                    

İsminin Poyraz olduğunu iddia eden kişi önümde yere yığıldı, önüme neden atladığını bir türlü anlamadım sonuçta onun arkadaşı veya ahbabı değilim? Ellerimi ondan kurtarak tüfeğimin namlusunu yerde yatan adama doğru çevirip tetiğe sert şekilde abandım ve namlunun ucundan çıkan toz tamamen önümü kapladı. Tüfeği boynuna asarak yerde haraketsiz şekilde yatan kişiye kesildim, sinirliydim çünkü başıma bir bela açtı ancak üzülme duygusunu uzun zamandan sonra tekrar hissettim. Haraketsiz şekilde yattığını gördükçe canım acıyor, yanına eğilip yanaklarına bastırıp gözlerini açması için yalvarıyorum adeta ancak beni hiç duymuyor. Henüz yeni tanışmış biri bunu nasıl bana yaşatabilir?


Aradan geçen yarım saat sonrasında şans bize tekrar gülümsedi, kısacası sadece ona! Ormanın içinde küçük bir kulübe gördüm, içeriye girerek temiz yatağa güzelce yatmasını sağladım ve sırtını bana döndürerek üzerine giydiği sportif deri ceketi çıkartıp tişörtünü boynuna doğru sıyırdım. Çantamda tuttuğum iğne yardımıyla yarayı biraz genişlettikten sonra kurşunu içinden çıkartıp güzelce etrafını temizledim ve deliği sabit şekilde dikerek sırtüstü yatırmayı başardım. Saatler birbirini kovaladığı zaman ormanın içinde gelen sesler irkilmeme sebep oluyor. Hava kararmaya başladı, kapının kilidini kontrol ettikten sonra pencerenin güneşliğini iyice kapatarak kısık şekilde bulduğum gaz lambasını yakıp yere uzandım. Poyraz'ın ceketini yastık olarak kullanıp uzandım, gözlerim tamamen onda ve onun yaşaması için dua ediyorum.



Sırtımda bir acı var, gözlerimi hafifçe açtığımda ise tahtadan yapılmış bir kulübede olduğumu farkediyorum. Başka ses yok, yere bakmam benim için zor çünkü sırtım inanılmaz şekilde sızlıyor ve maalesef kullanabilecek ilacım yok. Ne olduğunu tam hatırlamıyor ve elimi sırtıma götürdükten sonra sertçe hırlıyorum, evet hissettim! Tekrar yattığım zaman bir nefes sesiyle irkiliyor içim, o burada mı? Kafamı hafifçe kaldırıp yerde yatan güzelliğe kesiliyor, masum şekilde ceketimin üzerine kıvrılmış yatıyor. Gülümseyerek elimi yatağa bastırıp doğrulmaya çalışıyorum, başardığım zaman sırtımı duvara yaslayarak haraketsiz şekilde onu izlemeye başlıyorum. O kadar masum duruyor ki ona yakınlaşmam için yapmayacağım şey yok ancak burası neresi? Güneşliğin kapalı olduğunu görüyorum ve hafif aralayarak ormanda göz gezdiriyorum. Zifiri karanlık, saat çok geç olmalı ve gaz lambası birazdan son bulacak son saatlerini kovalıyor. Güneşliği tekrar kapatarak, dışarıdan gelen ağaç seslerini dinlemeye başlıyorum, güneşin aydınlanacağını biliyorum çünkü çok geç olduğuna eminim! Uykudan ıslanan gözlerimi biraz ovaladıktan sonra ayağa kalkmaya çalışıyorum, hafif sızıyla başarıyorum. Sol dizimi kırarak hafif eğilip, yerde yatan ve henüz ismini bilmediğim kızın yanağına dokunuyorum, masumdu ve bunu haketmiyor. Onu kucaklayıp yerime yatırmak isterdim ancak sırtım buna izin vermez, kötü bir durum. Omuzlarından yakalayıp hızlı ama narin şekilde sarsıyorum ve gözlerinin açılmasına neden oluyorum. Masum şekilde etrafına bakınıyor ancak olayı çakmamasını istediğim için yerime yatmasını söyleyip ona eşlik ediyorum. Hiç suratıma bakmadan yatağa uzanıp yatıyor, sanırım beni hatırlamadı! Bu defa ceketmin üzerine ben kıvrılıyorum, sıcak ve hoş kokuyor güzel!

Dizime bir darbe işittim, gözlerimi açtığımda isimsiz güzel karşıma geçmiş benden hesap sorarcasına uyanmamı bekliyor. Gözlerimi ovalayıp hafif gerildikten sonra, yerden destek alarak hafifçe doğruluyor ve onun suratına bakıyorum. Kızgın, endişeli ve şaşkın.

"Ne işim var benim yatakta? Sen nasıl yatıyorsun yerde?!"

"Kalktım, üşümemen için seni yatağa yürüttüm kucağıma almadım merak etme!"

"Senden bunu istedim mi? Sen yaralısın, orada senin yatman gerekiyor kendine önem vermiyor musun be?!"

"İyilik yapmak suç mu?"

Konuşmamdan sonra arkasını dönüp umursuzca sırt çantasına doğru gitti, bende gülümseyerek biraz inledim ve yerimden kalkarak ona doğru yürüdüm. Beni takmıyor, çantasından çıkarttığı hamur işi yemekleri gömmekle uğraşıyor ancak dikkatini çekmek için elimden geleni yapıyorum. Arada sırtımı sıvazlıyor, biraz naz yaparak canımın acıdığını belirtiyorum. Hissiz şekilde suratıma bakıyor, tekrar yemeğine gömülüyor. Bir kadın ne kadar sert olabilir?! Bu kadarı fazla! İçimden geçirdiklerimi yüzüme vurarak somurtuyorum ve yatağa oturarak kafamı tahtadan duvara yaslıyorum ve beklemediğim bir olay gerçekleştiyor. Güzellik kopardığı yemeğin bir kısmını avucuma bırakarak yemem için tembihliyor ve camdan dışarıyı izlemeye koyuluyor. Bu anı kaçırmadan verdiği yemeği iyice yiyerek aç karnımın üçte birini doyurmayı başarıyorum. Hava iyice aydınlandı, gitmemiz gerektiğini biliyorum ve sırt çantama atılarak omuzlarımı kılıflardan geçirip o'na yaklaşıyorum.

"Gitmemiz gerekiyor, hava aydınlık. Sanırım yoluna devam etmelisin, seni yolundan ettiğim için özür dilerim. Yemek için sağ ol!" diyerek üzgün ses tonumu kullandım bir kez daha! Kapıyı tam açacağım zamanda kolumdan tutup masum suratına çevirdi vücudumu.

"Hiçbir yere gitmiyorsun! Benim yüzümden bu haldesin, düzelene kadar sana bakmak istiyorum, vicdana sahibim. Tek şartım, şımardığını gördüğüm zaman bir mermi benden yersin, duydun mu? Aklına başka şeyler gelmesin gidelim."

O kadar içten sırıttım ki onunda gülmesine neden olmuştum bir süreliğine, ilk defa güldü! Kulübeden çıkıp yola koyulduk, on dakika ikimizde birbirimize cümle kurmadık ve ben vurulmanın bu kadar güzel olacağını sanmıyordum bakışı atıyordum etrafımda duran ağaçlara. Onlardan başka dertleşecek birilerinin olmadığı hayatıma dönmek istemiyordum. 

KıyametHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin