Hatice...
Simay'ın koynumda uyuduğu gece sabaha kadar uyumamıştım.Kendi evladım değildi ve ben onu dünyaya getirmemiştim ancak ben doğurmuş olsam ancak bu kadar sevebilirdim.Göğüsüme her sokuluşunda o misler gibi kokusunu defalarca içime çektim.
Yüzünde ki o masum ifade hem çok güzeldi hemde insanın içini acıtıyordu.
Daha altı yaşındaydı ve en önemli zamanlarında annesiz kalmıştı.
Tabi bir babası vardı ancak Sinan abinin Simay'a tavrı çok sertti.İlk zamanlar acısından böyle davranıyor ne yaptığının farkında değil diye düşünsemde geçen zamanda hiç bir değişiklik olmadığı gibi daha ileri gidip Simay'ı tartaklamaya çalıştığına bile şahit olmuştum.
Elif'in ölümü onu derinden etkilemişti ancak bu küçücük masumun hiç bir günahı yoktu.Kader denen o yazgıyı unutmuştu Sinan.
Sabaha kadar bir çözüm yolu aradım.Bir şekilde bu duruma bir çare bulmalıydım.Çünkü Simay'ın babasının elinde heba olup gitmesini istemiyordum.Karısı öldüğünden beri tek bir gün eve ayık gelmemiş ve her fırsatta acısını Simaydan çıkarmaya çalışmıştı.
Sabaha karşı sabah ezanı okunmaya başladığında düşünmekten ağrıyan başımın ve tavana diktiğim gözlerimin acısına daha fazla dayanamamış kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.
Uyandığımda ilk işim Sinan'ı karşıma alıp konuşmak olacaktı.Son kez...
Tavrı yine değişmezse başka bir yol bulacaktım ama Simay'ı yalnız bırakmayacaktım.Simay'ı televizyonun karşısında bırakıp hemen aşağıya indim ve kapıyı belki on kez tıklattım.Biliyordum Sinan yine sarhoştu ve kapıyı duymuyordu.Elif'in bana verdiği yedek anahtarı elimde ki küçük cüzdandan çıkarttım ve ne kadar tedirgin olsamda usulca kapıyı açtım.Çünkü içeriye girdiğimde ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum.
Kapıyı açtığımda içeriden hiç ses gelmediği gibi ağır alkol kokusuda insanın yüzüne vuruyordu.
Yavaşça elimle kapıyı itip eşiği geçmeden bir müddet bekledim.Aralık olan kapıdan bile insanın yüzüne vuran ağır alkol kokusu mide bulandırmaya yetiyordu.Elim ile burnumu ağzımı kapayıp yavaşça içeriye adımımı attım.Perdeler kapalıydı ve sanki bu eve güneş doğmamış gibiydi.
Biraz daha ilerlediğimde ayağıma çarpan içki şişe ile bir an irkilsemde hemen toparladım kendimi.
Sadece bir kaç adım ötem salondu ve kapısı ardına kadar açıktı.Daha çok yaklaştığımda kapıya karşılık gelen koltukta yatan adamı görmek hiç zor değildi.Yüz üstü yatmış vaziyette eli yere değen ve ayağının biri koltukta biri yerde duran adamın hali içler acısıydı.Yanına her yaklaştığımda uyurken bile acı çektiği yüzünden çok net okunuyordu.
Tam dibine geldiğimde usulca eğilip sakince seslendim.Seslenir seslenmezde bir adım geri attım."Sinan abii."
Hiç bir tepki yoktu.Nefes alıyordu ama öyle çok içmiş ki beni duymadı imkansız gibiydi.
Yeniden seslendiğimde kendimi koltukta bulmam bir olmuştu."Elifff!!!"
"Abi benim Hatice!"
"Elif geldi burdaydı!"
"Abi burda bizden başka kimse yok!"
"Hayır o burdaydı yanımdaydı!"
Diyebilecek hiç birşey yoktu.Acı evin dört bir yanını sarmıştı ve en çokta Sinan'ı.
Kolum avuçlarının arasından usulca kaydığında başım önde oturduğum yerde kala kalmıştım.
Yanı başımda oturan adamın hıçkırıklarını dinlemekten ve gözyaşlarını izlemekten başka hiç birşey gelmiyordu elimden.
Konuşmak istiyordum ve bir çok teselli kelimesi vardı aklımda ama hiç birinin işe yaramayacağını biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık #Wattys2016
ChickLitBen Simay... Siz evsiz kalmak ne demek bilir misiniz? Evsiz derken bir çatı dört duvar değil... Gelin anlatayım "Hayat"neymiş...