Otobüs terminaline geldiğimizde halen ağlıyordum.Çünkü korkuyordum.Annem gitmişti,melek olmuştu.Babam ise beni artık sevmiyor istemiyordu.Etraf çok kalabalıktı.Bir sürü insan.
Hatice ablamın elini daha bir sıkı tuttum.Benim tek sığınağım oydu.
Elini bir an bıraksam sanki önümüzdeki ki,etrafımda ki kalabalıkta kaybolup yok olacakmışım gibi geliyordu.Etrafa dikkatle bakıyordum.Belki babam gelir beni bu bilenmezliğe giden yolculuktan geri çevirir diye.Ama gidiş zamanı geldiğinde ne gelen vardı nede beni bu bilinmezlikten çekip alan.
Ellerimi yüzüme kapayıp hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum.
Kısacık zamanda sadece bir gün yetmişti hayatımın alt üst olmasına."Hadi canım otobüs kalkmak üzere."
Gidiyordum işte...Kimsesiz ve terk edilmiş bir kız çocuğu...Sessiz sedasız gidiyordum.Yüreğimde ki SESSİZ ÇIĞLIKLARARI hesaba katmazsak...
Adı yorgunluk muydu yada yalnızlıklı bilmiyordum ama yol boyu uyuyarak geçirmiştim.Otobüs terminale geldiğinde Hatice ablanın ipek sesi ile gözlerimi ovuşturarak zoraki uyanmıştım.
Kendime gelir gelmez ilk işim camdan dışarıyı izlemek olmuştu."Geldik mi?"
"Geldik kuzum."
Otobüsten indiğimizde heryer öyle yabancıydı ki insanlar bile yabancı,bakışları...İstanbul'da da kimseyi tanımıyordum ama annem vardı babam vardı o yüzden belkide herkes tanıdıktı.
Geldiğim şehirde annem yoktu,babam yoktu ve daha çok korkuyordum.Hatice abla çantalarımızı alıp sıkı sıkıya elimde tuttuğunda küçücük bir çantaya bütün hayatım sığmıştı.Bilinmezliğe başlayan yolculuğumun durağındaydım ve ne yaşayacağımdan habersiz.
Taksiye bindiğimizde arabanın camına yapışıp dışarıyı dikkatle izliyordum.Sanki geçtiğimiz yerleri zihnime kazımak ister gibi.
Çok geçmeden gideceğimiz yere vardığımızda önünde küçük bir bahçesi olan iki katlı eski bir binanın önünde indik.
Eski küflenmiş demir kapıdan girmeden önce Hatice abla elindeki çantaları yere bırakıp önümde dizlerinin üzerine çöktü."Bitanem burası benim evim yani annemin evi.Erkek kardeşimle birlikte yaşıyorlar.Umut çok iyi biridir ama annem biraz aksidir.Ama oda aslında iyi biridir.Sana her hangi birşey söylerse üzülme olur mu?"
"Hı hı..."
"Birde benim yanımdan mümkün olduğunca ayrılma.Tamam mı?"
"Tamam.Komşu anne senin annenin adı ne?"
"Süreyya."
"Benim annemin adı daha güzel.Ama senin isminde çok güzel."
"Canım benim senin annenin kendiside çok güzel bir kadındı.Hadi gel bakalım girelim içeriye."
Demir kapıdan içeriye girdiğimizde bahçenin hemen sağ tarafında küçük bir süs havuzu vardı ve bakımsızlıktan artık yosunlara ev sahipliği yapıyordu.
Ağaçlar bakımsız ve bahçede aynıydı.Kısacık taşlı yoldan evin önünde ki merdivenlere vardığımızda ben halen etrafımı izlemeye devam ediyordum.Eski ahşap ev aslında çok ürkütücüydü.Bakımsız ve karanlıktı.Birde komşu annemin annesi için söyledikleri eklenince çok cuk kalbimde korku akıl almaz zihin girdabımda en korkulu sahneler şekil almaya başlamıştı çoktan.
Kapıya geldiğimizde komşu annem elindekileri bırakıp zile uzandığı sırada bende onun eteğinin arkasına saklanma gereği duymuştum.
Kapı açıldığında gözlerimi korkudan sım sıkı kapayıp beklemeye başladım."Ablaa!"
"Canımm!!"
Sıkıca yumduğum gözlerimi araladığımda yaşlı kadın değildi kapıda ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık #Wattys2016
ChickLitBen Simay... Siz evsiz kalmak ne demek bilir misiniz? Evsiz derken bir çatı dört duvar değil... Gelin anlatayım "Hayat"neymiş...