" Evet Sehun , şu an için en iyisi rehabilitasyona* gitmen. Zamana ihtiyacın olduğunu söylüyorsun , inan bana orada yeterince zamanın olacak." diyen doktora öfkeyle baktım. Bunlar beni nereye tıkmaya çalışıyorlardı ? " Oraya ölsem de gitmeyeceğim benim böyle şeylere ihtiyacım yok. "
"Tamam o zaman bari psikolojik destek al. Bak ailen bana her seans için küçük bir servet ödüyor. Bundan şikayetçi değilim , hayatımda boyunca istediğim her şeye ailen sayesinde sahip oldum ama hala sende en ufak bir değişim yok. İlk seansta neyse hala öylesin. Buraya yaklaşık 5 aydır geliyorsun . Neler yaşadığından başına ne geldiğinden bahsetmiyorsun. Sadece iki üç cümle. Bari onlara mutlu ve sorunsuz görün , bunu hak eden bir ailen var." diyen doktora " Yanılıyorsun buraya geldiğimden beri 10 cm uzadım ve saç rengimi değiştirdim." diye cevap verdim. " Eğer bugünlük çilem bittiyse çıkmak istiyorum , tavsiyelerini dikkate alacağım teşekkürler " diyerek çıktım. Her gün bu saçmalığı yaşamaktan sıkılmıştım. En azından doktorun dediklerini yaparak bu çileye bir son verebilirdim. Ama hakkını göz ardı edemezdim , şu ana kadar aileme hiç bir şey söylememişti. Bu da en azından evde sıkılmamı sağlıyordu. Klinik ve ev ne kadar uzak mesafe de olsa da yürümeyi tercih ettim. Hava soğuktu ve benimde düşünmemi engelleyecek şeylere ihtiyacım vardı. En azından bu kadar soğuk hava da sadece üşümemi düşünüyordum. Cebimden sakızımı çıkardım ve ağzıma attım. Sigara içmem , alkol kullanmam ve benzeri kötü alışkanlıkları yapmam ailem tarafından yasaklanmıştı. Ailem beni gereksiz yere önemsiyordu. Zaten yakında ölecektim. Ya da otuzlarımda.
Midemin bulantısıyla yüzümü buruşturarak yataktan kalkmaya çalıştım. Midemdeki bulantı daha fazla artmaya başladığında Ağzımı elimle kapatıp odamdaki tuvalete koştum. Klozetin kapağını açıp midemdeki her şeyi çıkarttım. Başım da dönüyordu. Durup dururken niye kusmuştum ki? Yediğim bir şey de dokunmuş olabilirdi. Ama benim yediğim şeyler zaten her zaman ki yediğim şeylerdi. Aklıma gelen düşünceler ile birlikte yüzümü buruşturdum. "Yok artık. Ben erkeğim." İyice saçmaladığımı düşünmeye başlamıştım.
Sınıfa geldiğimde kimse yoktu. Sadece çantaları vardı. Sırama geçip oturduğumda anlamsız bakışlarımı koridordan gelen seslere çevirdim. Umursamayarak önüme döndüm ve kitaplarımı çıkardım. Sayfaları boş boş karalarken teker teker gelmeye başlamışlardı. En son gelen Sehun olmuştu ve ben hiç şaşırmamıştım. Önümde oturan Baekhyunu dürttüm.
"Herkes neden yoktu?"
"Duymadın mı?? Şu sana bahsettiğim Tao çinden geldi."
Sessizce "hm" diye mırıldanıp önüme döndüm. Bunuda umursamıyordum. Neden Tao denen çocuğun gelmesi herkesi bu kadar meraklandırmıştı ki? O kadar aptallar ki...Zil çaldığında sınıftan çıkıp tuvalete ilerledim. Kabinlerin birine girip sıçtım. (Kfflldxşösşx)İşim bittiğinde lavaboda elimi yıkamaya başladım. (Başka nerede yıkayacaktı) Kabinlerden tıkırtı sesleri geliyordu. Kilit döndürülüp içinden bir kız çıktı. Kıza bön bön bakarken yanıma yaklaşıp ellerini yıkamaya başladı ve Bana bakmadan tuvaletten çıktı. Kusura bakmada erkekler tuvaletinden kız çıkmasını normal karşılayamazdım. Ardından aynı kabinden yine sesler geldi. Düşündüğüm şey olamazdı değilmi? O kabinden bir erkek çıkması hiç de normal olmazdı. Kızsa da olmazdı. Hadi ama azgın hormonlarınıza okul sınırları içerisinde dikkat etmelisin. El yıkama serüvenim bitince peçetelere uzandım ve o sırada kapı açıldı. Çıkan kişide uzun boylu, sarışın ve belirgin göz altı mor- hayır. Elimi peçeteye silerken durmuştum. Ç-çünkü bu-
"Bir dakika ben seni bir yerden hatırlıyorum ama... Ah sen büyükannemin apartmanında oturan çocuksun. Dolgun popolu olanından. Ama o çindeydi. Üf kafam karıştı. O kadar çok kişiyi beceriyorum ki" İğrenç bir şekilde kahkaha atınca gözlerimin dolmasını engelleyememiştim.