1703, BİR YIL SONRAAgnise ile yaşadığım mütevazı hayatımda huzurluydum fakat Agnise bir hastalığa yakalandı ve kuvvetini kaybederek yataklara düştü. Ona iyi bakmaya çalışıyor ve sürekli dua okuyordum. Bir gün Agnise beni odasına çağırdığında su isteyeceğini ya da acıktığını düşündüm fakat bana önemli şeyler söyleyeceğini belirttiğinde içimi inanılmaz bir huzursuzluk kapladı.
"Juliane,artık on iki yaşındasın ve genç bir bayan olmana az bir vakit kaldı. Senin Neuschwanstein Şatosu'nda Kraliçe Gertrud'un maiyeti altında olmanı istiyorum. Gittikçe ölümüme yaklaşıyorum ve-"
Kuvvetlice öksürdükten sonra sözlerine devam etti.
"Ve sana öğrenmen gereken şeyleri bundan sonra ben öğretemem. Faziletli bir leydi olup şatoda yaşamaya alışman gerekiyor."
Tekrar düzen değiştirmek zorunda olmam beni rahatsız etmiş,Agnise'in ölüme yaklaştığı gerçeği de canımı yakmıştı. Tekrar yapayalnız kalmak istemiyordum.
"Agnise,seni tek başına bırakamam." Dedim Agnise'in damarlı ellerini tutarak.
"Juliane! Uslu bir kız ol ve güçlü kalmayı öğren! Şimdi... Sana bir şeyler vereceğim. Köşedeki sandığı aç ve içindeki kitapları al."Agnise'in sözleri üzerine sandığı açıp içindeki iki kitabı kucağıma aldım. Biri "Şifalı Bitkiler" isimliydi ve diğeri ise İncil'den alıntılar yapan bir dua kitabıydı.
"Yarın Neuschwanstein Şatosu'na git ve Kraliçe ile konuş. Yalnızca ona itaat et,sevgili kızım. Kraliçe'yi kızdırırsan sonun yakındır fakat onun güvenini kazanırsan güvende olursun."
Gergin ruh halimden kuruyan dudaklarımı ıslattım ve kitapları alarak şöminenin karşısına oturdum. Kalmak istesem de Agnise'i dinlemek zorundaydım. Sonraki sabah Agnise ile vedalaşıp kitaplarımı da yanıma alarak şatoya gittim. Beni ilk önce muhafızlar karşıladı. Ona niçin geldiğimi söylediğimde içeri aldılar ve inanılmaz büyüklükte olan şatoda bir hizmetçi gelerek bana yolu bulmam için yardım etti. Kraliçe'nin huzuruna çıktığımda gösterişli bordo tahta ve Kraliçe'nin oğlunun tıpatıp aynısı olan gri gözlerine baktım.
"Leydim, sizin hanedanınıza katılmak için buradayım. Beni kabul edip bu onuru bahşederseniz size her daim minnettar olacağım." Dedim ve bu sözleri nasıl söylediğime içten içe şaşırdım. Kraliçe ayağa kalkıp bana yaklaşarak eğdiğim başımı çenemden tutarak hafifçe yukarı kaldırdı. Bana tebessüm etti ve "İsmin ne?" Dedi.
"Juliane." Dedim ve yüzüne bakma cesaretini kendimde bulduğumda derin gözleri inceleyerek Prens Alexius'u gördüğüm anı zihnimde canlandırdım. Kraliçe'nin dudaklarına ufak bir tebessüm yayıdı.
"Çok güzel bir çocuksun Juliane. Hanedanıma katılmana izin veriyorum. Benusch sana yeni odanı gösterecek."
Bu sözlerden sonra tahtının yanında duran sandıktan bir anahtar çıkarıp hizmetçinin eline tutuşturdu. Hizmetçi ile beraber devasa şatoda odamı ararken şaşkınlıktan nutkum tutuluyordu. Şato o kadar büyüktü ki,bir an içinde kaybolacağımızı sandım. Sonunda üst katlarda köşede bir odanın önünde durduk ve hizmetçi kapıyı açarak anahtarı bana verdi. İçeriyi inceledim. Dar bir yatak,masa,sandalye ve bir sandık bulunan küçük bir odaydı fakat ışık alıyordu ve penceresinden muazzam Neuschwanstein gölü ile yemyeşil ormanların yanında küçücük kalan köy görünüyordu. Hizmetçi gittiğinde odaya başka bir kadın girdi. İsminin Agathe olduğunu öğrendiğim kadının tüylü yün şapkasının altından aklanmış lüleleri dalgalanıyordu ve beni eğitmekte görevli olduğunu söylerken bu hiç hak etmediği bir şeymiş gibi bir tavrı vardı.
"Duyduğuma göre gölde bir erkek çocuğu gibi yüzüyor ve kuzularla oyun oynuyormuşsun. Asil bir leydiden ziyade afacan bir baş belası gibi davranıyormuşsun. Bütün bunlar bugün bitecek çünkü artık faziletli bir genç kadın olma zamanın geldi de geçiyor."
Söylediklerine inanmıyor gibiydi. Tepki veremediğimde bunu umursamayarak giysilerimi çıkarttı ve elindeki mezurayla boyumu ve belimi ölçtü.
"İyi,sağlıklı bir vücut. Sana uygun yeni çamaşırlar ve sade elbiselere ihtiyacın olacak."
Yeni giysilerimin olacağı düşüncesi beni heyecanlandırsa da ölçülü davranmaya çalışarak konuşmadım.
Leydi Agathe konuşmaya devam etti.
"Kaç yaşındasın? On iki var mısın? Bu zamana dek hiç eğitilmemişsin demek. Bu kadar süre eğitilmeyen at şimdi dizginlenir mi hiç?"
Bir atla kıyaslanmak hoşuma gitmemişti.
"O halde lütfen bana nasıl davranacağımı öğretin leydim." Dedim sabrımı zorlayarak. Leydi Agathe gözlerini devirdi.
"Artık ufak bir cadoloz değil,asil bir leydi olma vakti Juliane. Her şeyi en baştan öğreneceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JULIANE
Historical FictionHenüz on bir yaşındayken Hochosterwitz Şatosu'nun eteklerinde bir köyde babası ile yaşayan Juliane,babasının da içinde bulunduğu hain bir plana kurban gideceğini öğrendiğinde iyi kalpli bir bayandan yardım alarak Almanya'ya,Neuschwanstein'e kaçar...