#1 Cadı Kazanı (M.S. 2000LER)

118 14 9
                                    

Asel'den,

Düşünüyordum... Sarımsaklı cips? Hayır galiba değil, günlerce sütte bekletilmiş mısır gevreği? Hımm.. Sanırım o da değil.

"Asel, hemen kalkmazsan Daren'in ayağındaki çorabı ağzına sokarım!" diyen sesi duyduğumda yine o tuhaf uyku arasında düşünme eylemini gerçekleştirdiğimi anladım. Yavaş ve korkarak gözümü açtığımda karşımda angrey birdslü asıl renginin sarı olduğunu düşündüğüm ama şuan kahverengi olmuş çoraplarla karşılaştım. Karşımdaki ayağı hızlıca çekip başımı bana seslenen Cemre'ye çevirdim.

"Sokmuş kadar oldun Cemre, sana da günaydın!"
Bedenimi yataktan hızlıca ayırırken içimin kan ağlamasına izin vermedim. Bu gün uyanmalıydım, insanlık için olmasa bile kendim için kalkmalıydım. Bunu yapabilirdim.
"Hala içinden konuşuyorsun değil mi?" dedi Cemre bana gülerek.

Konuşmuyordum. Konuşuyor muydum? Aman neyse be! Saat nerde?

"Sence Daren'i uyandırabilir miyiz?"
"Cadı Kazanı kuralları madde 45: asla birlikte uyumamaya ne oldu, önce onu söyle sen bana bi!"
"Uyandırabilirsen bunu Daren' e sor, çünkü ben derse geç kaldım ve sende iş görüşmesine geç kaldın."

Saat nerde?!
"Saati gördün mü Cemre? Çünkü bulamazsam o iğrenç ötesi sesi ile kulaklarımı tırmalamaya başlayacak!" dedim Cemre'nin çoktan geçip gittiği kapıya bakarak.
"En son Daren üşendiği için çalar saati avucunun içine alıp uyumuştu, sabah kapatıp tekrar yatması zor oluyormuş."
Gülmüştüm.
Bir insan böylesine tembel olabilir miydi? Olabilirdi! Çünkü o Daren; Soyu kutupgillere dayanan, siyah beyaz pijamasıyla yatağımı işgal eden bir pandaydı o.

Yavaşça Daren'in başucuna geçerek "Uyan bakalım yavru panda! Kalkma vaktin geldi, yeteri kadar beslenmezsen bizi yeme ihtimalin var, o yüzden kalk ve kahvaltını yap!" dedim.
Daren yüzüme bakarak "Ne olur anne, sadece birkaç saat daha uyuyayım?" dedi.
Onu çok fazla umursamayarak Ilgaz'ın odasına doğru yürüdüm. Giyeceğim kıyafetlerim donumdan sarkarken evin içerisinde oradan oraya geziniyordum. Ilgaz'ın kapısına geldiğimde bir yandan pantolonumu giyiyor, bir yandan da Ilgaz'ın kısa ve kıvırcık saçlarının arasına sıkışmış küçük pelüş oyuncaklara bakıyordum.
"Ilgaz, hemen kalkmazsan oyuncaklarını camdan atarım, aşağı inip toplamaya başlarsın." Dedim. Ilgaz tek gözünü açarak çok sevdiği kaplumbağası olan Jack'e biraz daha sarıldı ve tekrar gözünü kapattı. Aklıma gelen fikirle önce belimden sarkan gömleğimi alıp düğmelerini ilikledim. Son düğmeyi iliklerken avazım çıktığı kadar bağırmaya başlamıştım.
"Yangın var, mutfak yanıyor! Kalkın çabuk! Yangın var!!!"
Bir yandan gülmemeye çalışırken diğer yandan Ilgaz'ın yatağının altından çıkardığı valizine koyduklarını inceliyordum.
En sevdiği oyuncağı kaplumbağa Jack, Kurbağa prens Mahmut, Sarı kedi Sarman, makyaj malzemesi, pembe spor ayakkabıları, İskelet Rıfkı, anne yadigarı el işleme tablosu, Kavanozdaki balık. Balık mı?

"Hop hop hop! Orda dur bakalım avanak. Kavanozdaki yalnız balık Biçare'den ne istiyorsun? Öldürecek misin hayvanı?!" diyerek son dakikada balığı kurtarmayı başarmıştım. Ilgaz ise kocaman gözlerini açmış şaka yaptığımı anlamamışçasına bana bakıyordu.
"Yangında onu nasıl bırakırız?"
Ilgaz'a baktım, onun koskoca açılmış gözlerine baktım. Lanet olasıca. Çok güzel, kocaman gözleri vardı.
"Sen, ciddisin?" dedim. Ağzımdan çıkan kahkahaya engel olamamıştım.
"Sohbetinizi bölmek istemem yangın yoksa tekrar yatacağım?"

Sesin geldiği yere doğru kafamı çevirdim. Daren yastığını kafasını altına koyup yorganını kolunun altına almış, yarı uykulu gözlerle bize bakıyordu.
"Oo Daren Hanım'ın %60'ı yataktan çıktığına ve Ilgaz Hanım'ın yangında kurtarılacaklar listesini öğrendiğimize göre sabah görevini tamamlamış bulunuyorum, herkese günaydın!"

Cadı Kazanında Kurbağa BacağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin